Bebekleri gerçekten leylekler mi getirir? Şimdiki çocuklar leylek teorisini gerçek sanmak bir yana, esprisinden bile haberdar değil.
Ama olsun. Üç Alman araştırmacı, çocuk kandırmaca hikayesi üzerinden bilimsel çalışma yapmışlar. İçlerinden biri de ebe. Leylekler ile doğumlar arasında ilişki olup olmadığını araştırmışlar. Ve göç mevsiminde Aşağı Saksonya’ya gelen leylek sayısındaki azalmayla birlikte evde yapılan doğum oranlarının da düştüğünü bulmuşlar. Peki bundan ciddi bir neden-sonuç ilişkisi çıkarmışlar mı?
Kurumun adı ciddi; Federal Alman Risk Değerlendirme Enstitüsü. Çalışmanın başlığı da öyle; "Leylek Teorisinin Yeni Kanıtı." Yayınlandığı organın adı da Paediatric and Perinatal Epidemiology. Doğum istatistikleri alanında uzman.
Berlin’deki Risk Değerlendirme Enstitüsü’nden Thomas Höfer, biri ebe olmak üzere iki uzmanla birlikte son 50 yılın doğum istatistiklerini tarayıp, bunları göç mevsiminde Almanya’ya gelen leyleklerin sayısıyla karşılaştırmış.
Peki bu araştırma neden yapılmış? Ve neden Risk Değerlendirme Enstitüsü tarafından yapılmış?
Birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi Almanya’da da doğum oranı azalıyor ya, eh leylekler de gün gelip Almanya’ya uğramazsa, bu durum doğum oranları açısından risk teşkil eder mi etmez mi diye herhalde. Aklıma gelen ilk makul neden bu oldu.
İstatistik karşılaştırması sonucu şu bulgu elde edilmiş: 1970-1985 yılları arasında Aşağı Saksonya eyaletinde hem hastane dışında dünyaya gelen çocukların sayısında, hem de leylek sayısında düşüş olmuş. 1985 sonrasında ise leyleklerin de yenidoğanların da sayısı sabit kalmış.
Gelelim başkent Berlin’e. Normalde leyleklerin uğramadığı şehirde 1990-2000 yılları arasında tuhaf bir şekilde evde yapılan doğumların arttığı tespit edilmiş. Aşağı Saksonya’daki sonuçlara bakarak, bir şehre hiç leylek gelmediği halde, nasıl olur da doğum oranı artar diye merak etmişler.
Bunun üzerine kent civarında keşif gezisine çıkmışlar. Bir de bakmışlar ki, şehir dışında kayda değer miktarda leylek popülasyonu mevcut. Hem de sayıları, evde yapılan doğumlarla eşit. Ve şu sonuca varmışlar: Berlin’in bebeklerini, Brandenburg’daki (Berlin eyaleti, Brandenburg eyaletinin tam ortasında) leylekler getiriyor.
Bu araştırma ciddi. Araştırmayı yapan kurum da, yayınlayan organ da öyle. Ancak buradaki maksat, elde edilen verilerden bir neden-sonuç ilişkisi çıkarmak değil. İstatistik biliminin cilvelerine dikkat çekmek. Yani paralel gelişmelerin ille de birbiriyle ilintili olmadığını, aranan sonuç bulunsa bile bundan bir nedensellik çıkarılamayacağını göstermek. Çünkü iki olgu arasındaki doğru orantı tamamen rastlantı eseri olabilir; bundan bir teori çıkarmak da yanlıştır.
ABD LEYLEK TEORİSİNİ TARTIŞIYOR
Teori demişken, ben yine dönüp dolaşıp "akıllı tasarım" teorisine gelmek istiyorum. Akıllı tasarımı ti’ye almak için uydurulan "Uçan Makarna Canavarı" parodisinden sonra Amerika’daki Darwin’ciler bir de "leylek teorisi" çıkarmışlar.
Evrim teorisi, yaratılıştaki karmaşık yapıyı izah etmekte yetersiz kalıyor diye, canlıların üstün bir zeka tarafından tasarlandığını ileri süren akıllı tasarımı fen dersinde okutma girişimine karşı yeni bir argüman "leylek teorisi."
Amerikalı genç fizikçi Bobby Henderson, "Akıllı tasarım teorisini fen derslerinde okutacaksanız, ben de evreni Uçan Makarna Canavarı’nın yarattığına inanıyorum. Onu da fen derslerinde okutun" diye bir okula mektup yazmıştı. Sonra Uçan Makarna Canavarı, kilisesi ve inciliyle tarikatımsı bir hareket haline gelmişti.
Darwin’in evrim teorisinden şaşmayanlar şimdi de "leylek teorisi" okullarda okutulsun istiyor. Alabildiğine absürd bir önerme çıkıyor ortaya. Aynen aktarıyorum.
Leylek Araştırma ve Bilim Enstitüsü’ne göre çocukların kökeniyle ilgili iki teori bulunmaktadır; Üreme ve leylek teorileri. İnsanların çoğu üremeye inanır, çünkü okullarda böyle okutulmuştur. Ancak bazı insanlar da çocukları leyleklerin getirdiğine inanır. O halde üremenin bir hakikat olarak değil, teori olarak öğretilmesi gerekir. Bu bağlamda leylek teorisinin de okul müfredatına alınması gerekir. Leylek teorisini destekleyen kanıtlar şöyle sıralanabilir:
1- Leyleklerin var olduğu, bütün ornitoloji uzmanlarınca kabul edilmiş bilimsel bir gerçekliktir.
2- İnsanın fetüs olarak gelişimi, bilimin tam olarak açıklayamadığı bazı evreler içermektedir.
3- Üreme teorisi çocuğun dokuz aylıkken doğduğunu ileri sürer ki, bu abes bir iddiadır. Çünkü herkesin bildiği gibi, yeni doğmuş bir çocuk yenidoğandır.
4- Üreme teorisine göre çocuklar cinsel birleşme sonucu dünyaya gelir. Ancak her cinsel birleşmenin doğumla sonuçlanmadığına dair çok kuvvetli kanıtlar mevcuttur.
5- Almanya’da yapılan istatistik araştırmaları, doğum oranlarıyla leyleklerin sayısı arasında doğru orantılı bir bağlantı bulunduğunu göstermektedir. Her ikisinde de azalma tespit edilmiştir.
Leylek teorisinin argümanları böyle. Şimdi yakında, kimya derslerinde simya okutulması yönünde teoriler geliştirilmesi bekleniyor.