Uluslararası hukuk uzmanı iki bilim adamı, gelecekte birleşik Avrupa’nın ceza yasaları arasında nasıl uyum sağlanabilir sorusuna yanıt bulmak için bir araştırma yapmışlar.
Sekiz ülkenin yargıç, savcı ve avukatlarına, ‘Aile içi şiddet mağduru bir kadın kocasını öldürseydi yargı süreci ve verilen ceza nasıl olurdu?’ diye sormuşlar. Ve hayretle tespit etmişler ki, vakaların benzerliğine karşın kesilen cezalar çok farklı. Örneğin ne kadar dayak yesen de, İtalya’da katiyen kocanı öldürmeyeceksin. Çünkü cezası 17 yıl. İsviçre’de ise 7.5 yıl hapis yatarak zalim kocadan ebediyen kurtulmak mümkün.
Yarın Babalar Günü. Onlara hediyeler alınacak ve biliyor musunuz bazıları o hediyeleri hiç hak etmeyecek. Çünkü o babaların bir kısmı ‘ev zalimi’.
Freiburg Üniversitesi’nden Prof. Walter Perron ile Max-Planck Enstitüsü’nden Prof. Albin Eser’in Avrupa ceza yasalarıyla ilgili uyum araştırmasının başlığında bu kavram geçiyor: Ev Zalimi Cinayeti (Haustyrannenmord).
Diyelim ki, bir kadın alkol bağımlısı gaddar kocasını taammüden öldürdü. Şimdi bu kadın hangi ülkede en hafif cezayla kurtulabilir? İşte uluslararası hukuk uzmanı Perron ve Eser, sekiz Avrupa ülkesinde bu meseleyi incelemişler. Ülkeler, Almanya, Avusturya, Portekiz, İtalya, Fransa, İngiltere, İsveç ve İsviçre (Diğerleri gibi AB üyesi değil, olmamakta ısrar ediyor).
Geleceğin birleşik Avrupa’sında ceza yasaları arasında nasıl uyum sağlanabileceğini etüt etmek için, benzer ‘ev zalimi cinayetlerini’ alıp, söz konusu ülkelerde bu tür vakalarla uğraşmış avukat, yargıç ve savcılarıyla konuşmuşlar. Yargıçlar, yasal çerçeve içinde cezayı hafifletici ya da ağırlaştırıcı esneklik alanına sahip olduğu için bu vakalar özellikle seçilmiş.
Hukuk adamlarının önüne şu dört cinayet alternatifi konulmuş:
1- Kadın uygun zamanı kollar, adam gece uykuya daldıktan sonra baltayla doğrar.
2- Ani bir öfke nöbetine tutularak ama, yine uyku esnasında kafasına ağır bir cisimle vurarak öldürür.
3- Feci şekilde dayak yedikten sonra, yine uykuya dalmış olan kocasını bıçaklar.
4- Adamın elinden kurtulmak için sığındığı mutfakta son çare olarak bıçağı alır ve saplar.
Sekiz ülkenin hukukçuları bu dört meselede suçun niteliğiyle ilgili ortak görüşler belirtmekle birlikte, farklı hukuksal bakış açıları ileri sürerek farklı cezalar tayin etmişler.
Bu ceza tayininde özellikle İtalya’da ortaya çıkan tablo, kadınlar açısından çok vahim. Birinci vakada, müebbet koca zulmünden kurtulmanın cezası ortalama 17 yıl hapis. İsviçre ise skalanın diğer ucunda; 7.5 yıl. İki ülke arasındaki farklı hukuk kültürünün sonucu.
Prof. Perron’a göre İtalya’daki Katolik gelenek ve ülkenin yargı reformlarında geri kalması başlıca etken. Buna karşılık kısa süre önce ceza yasasını reformdan geçiren Katolik Portekiz en hafif cezaların verildiği ülkelerden. İsviçre ve İngiltere ile birlikte. İngiltere’de jüri, sanığı suçlu bulduğu takdirde hakimin vereceği ceza da yasada belli. Bu tür davalara ağır ceza mahkemesinin baktığı Fransa ise skalanın üstlerinde İtalya’ya yakın. Skalanın orta yerinde ise Almanya, Avusturya ve İsveç var.
Meşru müdafaayı içeren dördüncü vakada bile ülkeler arasında büyük fark görülüyor ki, bu da Avrupa’nın, ceza yasalarını uyumlu hale getirebileceği zeminin henüz çok uzağında olduğunu gösteriyor.
Avrupa’da durum böyle ve incelenen ülkelerde barbar kocasını öldüren kadına en merhametsiz davranan yargı sistemi İtalya’da. Peki Atlantik’in öte yakasında durum nasıl?
YARGI ÖRSELENMİŞ KADINLARA ACIMALI MI
ABD’de 1970’lerden beri tartışılan bir kavram var: Hırpalanmış kadın sendromu (Battered Woman Syndrome). Partneri tarafından ısrarlı bir şekilde suiistimal edilen, şiddete maruz kalan, hor görülen kadının çektiği ıstırabı ve çaresizliğinden kaynaklanan davranış bozukluğunu jüriye anlatmak için kullanılan bir kavram, ancak yasal bir savunma zemini oluşturmuyor. Bazı uzmanlar bu psikolojik durumu, travma sonrası stres bozukluğuyla kıyaslasa da, 30 yılı aşkın süredir tartışılan ‘hırpalanmış kadın sendromu’ Amerikan mahkemelerinde hiç de etkili olmuyor.
Çünkü hırpalanmış tek bir kadın tipinin, dolayısıyla tek bir davranış biçiminin olamayacağı öne sürülüyor. Yani yargı, dayak yiyen kadına kocasını öldürebileceği bir alan açmıyor. Kadınların meşru müdafaa hakkını dikkate almadığı için eleştirilen Amerikan hukuk sisteminde, karı veya koca katilleri arasında fark gözetilmiyor. Hem de şu istatistiklere rağmen: Kadınların partnerleri tarafından öldürülme oranı, kendilerinin partnerini öldürme oranına göre üç kat yüksek. Üstelik kadınların işlediği cinayetlerde meşru müdafaa oranı da daha yüksek. Bu verilere rağmen, kadın ve erkekler, müebbetten idama, aynı ağır cezalara çarptırılıyor.
Ve biliyor musunuz, hırpalanmış kadın sendromunun mahkemelerde hafifletici neden olarak kabul görmesine en çok feministler karşı çıkıyor, Çünkü bu kavramı, kadın davranışlarına ‘patolojik vaka’ damga vuran geleneksel eğilimin ürünü olarak görüyorlar.
Dünya Sağlık Örgütü kadına uygulanan şiddeti bir sağlık sorunu olarak kabul ediyor. Çünkü şiddet kurbanları sadece ölmüyor. Sakat kalıyor, ruhu örseleniyor, intihar eğilimi göstermeye başlıyor, tecavüz sonucu hamile kalıyor, AIDS ve cinsel hastalıklara yakalanıyor. Aile içi şiddete maruz kalan kadınlarda sindirim bozuklukları ve kronik ağrılara da rastlanıyor.
Kadın öldürmezse neler oluyor
Dünyada koca öldüren kadınlarla ilgili sistematik bir istatistik mevcut mu bilmiyorum ama, bakın Birleşmiş Milletler ve Dünya Sağlık Örgütü istatistiklerine göre kadınların başlarına neler geliyor. (Aile içi şiddete maruz kalan kadınların bir kısmı korku veya utançtan, başına gelenleri gizlediği için aslında bu rakamlar daha yüksek.)
4 Kadınlar zengin ya da yoksul her ülkede, din, etnik köken ve sosyal sınıf tanımayan aile içi şiddete maruz kalıyor. Cinayet kurbanı kadınların yüzde 70’ten fazlası, erkek partnerleri tarafından öldürülüyor.
4 Her üç kadından biri -yani dünyadaki 3 küsur milyarlık kadın nüfusunun bir milyarı- hayatı boyunca dayak yiyor, cinsel ilişkiye zorlanıyor ya da başka tacizlere uğruyor. Çoğunlukla da kendi aile bireyleri tarafından.
4 ABD’de her 15 saniyede bir kadın kocası ya da sevgilisinden dayak yiyor. Her 90 saniyede bir kadın tecavüze uğruyor.
4 Fransa’da her yıl 25 bin kadın tecavüze uğruyor.
4 Türkiye’de kadınların yüzde 35.6’sı zaman zaman, yüzde 16.3’ü de sık sık evlilik içi tecavüze uğruyor. (Kadının İnsan Hakları - 2000 raporu)
4 Dünyada sadece 51 ülkede evlilik içi tecavüz suç sayılıyor. 79 ülkede aile içi şiddete karşı yasa bulunmuyor.