Adamın biri çıkıp "Gömleğimi ütüle Hillary" dedi. Biz de bu lafı aldık, kadın düşmanlığının kanıtı diye dünya sayfasına manşet yaptık.
ABD başkanlık önseçimlerinin ilk turunu Hillary’nin siyah rakibi Obama aldı ya, "Adamlar öyle kadın düşmanı ki, siyah bir erkeği, kadına tercih ediyorlar" diye yorum da yaptık. "Yaptık" derken, iki kadını kastediyorum, Nilgün’ü ve kendimi. Peki bu saldırgan lafı manşet yapmadan önce ne yaptık? Güldük. Sonra ağzımızdaki arsız kıvrımları toplayıp, çalıştık. Bir İngiliz araştırmasına göre kadına karşı ayrımcılığa daha çok erkekler gülüyor. Bunu da onları saldırganlaştıran testosteron hormonuna borçlular. Peki bu iddia doğruysa biz neden güldük?Fıkraların hiçbiri öyle aman aman matrak değil. Kadınların ve erkeklerin güldüğü fıkralar diye ikiye ayırmışlar. İki örnek veriyorum. İlki kadınların güldüğü fıkralardan, ikincisi erkeklerin. - Erkek kitapçıya girer ve kasadaki kadına sorar: "En güçlü cinsiyet, erkek" kitabını nerede bulabilirim? Kadın cevap verir: "Masallar bölümüne bakın."- Kadın sevgilisine telefon açar: "Hayatım bugün bir yapboz aldım. Ama birleştirmeyi bir türlü beceremiyorum. Bütün şekiller birbirine benziyor." Erkek şefkatle sorar: "Örnek resim yok mu?" Kadın: "Evet, kutunun üzerinde bir horoz resmi var." Erkek: "Sıkma canını, akşama birlikte yaparız."Akşam erkek, masaya dağılmış şekillere bakar ve sevgilisine döner: "Tamam, sen corn flakes’leri masadan topla. Bu konuyu da bir daha açmayalım!"Fıkraların ikisi de çok parlak değil ama, ben ikincisine daha çok güldüm. Normal olarak birinciye gülmem gerekiyordu. İngiltere’deki East Anglia Üniversitesi’nden araştırmacı Sam Shuster’in iddiasına göre erkekler, daha saldırgan, karşı cinsi aşağılayıcı ve ayrımcı fıkralara gülüyor. Mesela: Kadın lokantada üstüne çorba dökünce, kocasına "Bakar mısın domuza döndüm" diyor. Kocası da "Ya doğru, üstelik üzerine de çorba dökmüşsün" diye cevap veriyor. Bu fıkraya gülen kişinin mutlaka erkek olması gerekiyor. Çünkü erkeği saldırgan kılan testosteron hormonu mizah bahsinde de saldırganlaştırıyor. Böylece erkeklerin mizah yeteneği güçleniyor, evrim sürecinde erkek cinsi daha fazla komedyen üretiyor. Amerikalı mizah araştırmacısı Gina Barreca ise kesinlikle kadınların daha matrak olduğu görüşünde; "Üç kadını, üç dakika süreyle bir odaya kapatın, ortalık kahkahadan kırılır. Ama, erkeklerde hiç rastlamadım. Kadınlar hikayeler anlatır ve onların mizah gücünden cemaat ruhu doğar" diyor. CİNSİYET AYRIMCILIĞI IRKÇILIKTAN BETER MİBu tartışmalı bilimsel iddialara karşın ben "Gömleğimi ütüle Hillary"ye neden güldüğümüzü çözebilmiş değilim. Acaba kadınlar, testosteron hormonu olmadan da, erkekleşiyor olabilir mi? Kampanya konuşması sırasında yükselen bu ütü protestosuna karşılık Hillary hemen "Cinsiyet ayrımcılığı yapılıyor" diye cevabı yapıştırdı. ABD’deki başkanlık önseçimlerinin ilk turu olan Iowa’da, Demokrat Partili seçmen kadınların Hillary yerine neden rakibi Barack Obama’ya oy verdiğini de çözebilmiş değilim. Beyaz eyaletten çıkan o oylar sayesinde Obama, ilk önseçimi kazandı. Ünlü feminist Gloria Steinem’in bu konuda bazı fikirleri var. New York Times’ta yazdı. Steinem’a göre Amerikan yaşam tarzını en fazla kısıtlayan unsur "cinsiyet" meselesi. Irktan da önce gelen bir mesele bu. İster mutfakta olsun isterse Beyaz Saray’da. Steinem diyor ki, iki çocuk sahibi siyah bir avukat olan Obama, Senato’ya seçildikten sonra şimdi de Beyaz Saray için yarışa girebiliyor. Peki iki çocuk annesi siyah bir avukat kadın bunları yapabilir mi? Yapamayacağını iddia ediyor. Çünkü kadına karşı ayrımcılık ABD’nin tarihine işlemiş. Amerika’nın kadınları seçerek iş başına getiren bütün demokrasilerin gerisinde olduğunu söylüyor Steinem. ABD’de kadınlar, siyah erkeklerden ancak yarım yüzyıl sonra seçme ve seçilme hakkına kavuşuyor. Ordunun tepesinden, büyük şirketlerin yönetim kurulu zirvelerine kadar bütün güçlü mevkilere kadınlardan önce siyahlar tırmanıyor. Steinem’a göre kadına karşı ayrımcılığı ırk ayrımcılığının da önüne geçiren bu davranış modeli Iowa’daki önseçimde de kendini gösteriyor. Obama, Hillary karşısında kazanıyor. Ve Steinem soruyor: "Neden cinsiyet engeli, ırk engeli kadar ciddiye alınmıyor?"YOKSULLUK MU, KADINLIK MI Sorunun cevabını da veriyor. Ona göre, erkekleri etkileyen herhangi bir durum, kadınları etkileyen her şeyden daha fazla ciddiye alınıyor. Irk ayrımcılığı siyah erkekler ile siyah kadınları hedef alıyor. Cinsiyet ayrımcılığı ise sadece kadınları. Steinem’in Iowa’nın ardından yazdığı bu makale tabii tartışma yaratıyor. Slate.com’da yazan Timothy Noah, Steinem’i Hillary’nin yenilgisine mazeretler uydurmakla suçluyor. "Amerika’da hayatı en fazla kısıtlayan şey, cinsiyet ayrımcılığı değil, yoksulluktur" deyip, "Size doğarken seçme şansı verilse, hangisini tercih ederdiniz? Yoksulluğu mu, kadınlığı mı?" diye soruyor.Noah şöyle devam ediyor: "Hangi adayın daha fazla ayrımcılık kurbanı olduğu zemini üzerinden seçim yapılamaz. Ama, ikisini yarıştırırsak ırk ayrımcılığının kurbanları önde gelir. Çünkü, siyahların yüzde 26’sı yoksulluk sınırı altında yaşıyor. Kadınların ise sadece yüzde 14’ü. Steinem, Hillary’nin New Hampshire’da kazanabilmesi için son çırpınışlarını sergiliyor." İkinci önseçimin yapıldığı New Hampshire’da kadın oyları birleşiyor, Hillary, Obama karşısında zafer kazanıyor. Steinem’ın yazdığı makaleden çok, Iowa’daki yenilginin ardından Hillary’nin gözlerindeki hafif nemlenmenin bu zaferde pay sahibi olduğu konuşuluyor. New York Times’ta "Hillary ağlaya ağlaya Beyaz Saray’a geri mi dönecek" diye yorumlar çıkıyor.