Hayvansever bir Galatasaraylı olarak hindili bindili sloganlarda bir sakınca görmüyorum; ancak hindinin gururuyla oynanmasına şiddetle itiraz ediyorum.
Evrensel Hayvan Hakları Bildirgesi’ne göre hayvanlar, insanlarla paylaştıkları bu gezegende sadece yaşam hakkına değil, aynı zamanda "onurlu" yaşam hakkına da sahipler. O hindinin Saracoğlu’nda maruz kaldığı muamele ise tamamen gurur kırıcıdır ve şiddet içermektedir. Ancak hayvan hakları ihlalini bütünüyle Fener’in üzerine de yıkmak istemeyiz tabii. Aynı bildirgeye göre hayvanların acısız ve korku yaratmadan öldürülmesi gerekir ki, kuş gribi yüzünden zavallı tavukları yakarken bu ilkeyi topluca çiğnedik.
Hakkı Devrim beni affetsin, hayvanın ölüsüne "leş" demeye dilim varmıyor. Bunu neden söylüyorum?
15 Ekim 1978’de Paris’teki UNESCO Merkezi’nde ilan edilen Evrensel Hayvan Hakları Bildirgesi "Ölü hayvana saygı gösterilmelidir" diyor da ondan. Ölü hayvandan "leş" diye söz edemeyeceğim için de, peşinen özrümü diliyorum.
Sokak hayvanlarının zehirlenerek ortalık yerde bırakılmasını, ölülerin itilip kakılmasını yasaklayan bu bildirge doğal olarak hayvanların yaşam hakkını da güvence altına alıyor.
"Sinir sistemi" olan bütün hayvanlar biyolojik denge kavramı içinde insanlarla eşit biçimde var olma hakkına sahip kılınıyor. Ve hayvanlar sadece var olmayı değil, onurlu biçimde var olmayı da hak ediyor.
Bildirgenin 2. maddesi "Bütün hayvanlar saygı görme hakkına sahiptir" diyor.
5. maddesinin 4. bendine göre de "Hayvanları içeren sergi, gösteri ve filmlerde hayvanların onuruna saygı gösterilmesi ve hiçbir şekilde şiddete meydan verilmemesi gerekiyor."
Fenerliler, Galatasaray derbisini "hayvan içeren bir gösteriye" dönüştürdüklerine göre hindinin onuruna saygı göstermek zorundaydılar. Hindinin binlerce kişi önünde düştüğü durum gurur kırıcıdır. Hayvana saygı kuralı hiçe sayılmıştır.
Hindinin kanatlarından tutulmak suretiyle sahada dolaştırılması da şiddet kapsamına girer. İnsan ve hayvanı, biyolojik denge kavramı içinde eşit varlıklar kabul ettiğimize; ve hiçbir Fenerli de bacaklarından kavranıp kepaze edilmeyi kabullenmeyeceğine göre bu hareket yanlıştır. Israr ediyorum, Fenerli hayvanseverler de bu hareketi kınamalıdır.
1989 yılında Hayvan Hakları Birliği tarafından tekrar düzenlenerek 1990 yılında uluslararası kamuoyuna açıklanan bildirgenin felsefesi, modern bilimin biyolojik etik kurallarına dayanır. Evrensel olarak bütün insan ırklarıyla birlikte bütün hayvan türleri de eşittir.
İnsanoğlu kendi haklarını evrensel bir beyannameyle (10 Aralık 1948) güvence altına alırken, bu gezegeni tek başına sahiplenemeyeceği ve "yaşam hakkı" da kendi tekelinde olmadığından, hayvan haklarını benzer kurallara bağlamıştır. Bütün canlıların ortak bir kökeni olduğuna göre, insanoğlu yaşamı diğer canlılarla eşit olarak paylaşmak durumundadır. Balıklar, kuşlar, memeliler, böcekler ve hatta bitkilerle...
Bazı ülkeler evrensel bildiriyi bir adım öteye taşıyıp hayvanları birey olarak kabul ettiler. Örneğin İsviçre’de 1992 yılında meclisten geçen yasaya göre hayvanlar felsefi anlamda "şey" değil, birer "varlık" kabul ediliyor. Almanya’da ise 2002 yılında anayasanın insan haklarıyla ilgili maddesine "ve hayvanların" diye bir ilave yapıldı. Buna göre devlet insanların "ve hayvanların" onurunu korumak ve onlara saygı göstermek zorunda.
GENETİK BİLİMİ, HİNDİ CİNSELLİĞİNİ BİTİRDİ
Kısacası Hayvan Hakları Bildirgesi, insanoğlunun evrenle uyumlu bir ilişki kurmasına yardımcı olmak amacıyla hazırlanmıştır.
Saracoğlu’nda hindiye yapılan muamele ile ne yazık ki, bu uyumun yakalanamadığını göstermektedir.
Bu arada "hindinin binmesinden" kasıt, hayvanın cinsel gücüne gönderme yapmak ise, o konuda da bir noktaya dikkat çekmekte yarar var. Eskişehirsporlu Amigo Orhan "Bir baba hindi ... bindi" sloganını çıkardığından bu yana köprülerin altından çok sular aktı. Hindiler, Amigo Orhan döneminin hindileri değil artık.
Genetik bilimi maalesef hindinin gücünü tüketmiş bulunuyor. Gen teknolojisindeki ilerlemelerle birlikte eti daha sulu ve lezzetli olsun, göğsü şöyle dolgun ve beyaz olsun diye hayvanla hayli oynandı ve üç temel ırkı olan hindiden alt türler yaratıldı. Kırk yıldır devam eden genetik seleksiyon sonucu hindiler irileşti. Göğüsleri haddinden fazla gelişen hindiler artık çiftleşmek için pozisyon alamaz hale geldiler. Hatta iri butlu olduğu için ayakta duramayan hindiler de var. İşte bu yüzden sadece yabani hindiler düzenli olarak üreyebiliyor. Kümes ortamında ise erkeğin spermi sağılıp sulandırılarak dişinin yumurta kanalına enjekte ediliyor. Bugün çiftlik ortamında 10 hindiden sadece biri doğal yollardan üreyebilecek fiziksel yapıya sahip.
İşte bu yüzden "Bir baba hindi ..." artık pratikte geçerliliğini yitirmiş, işlevsiz bir slogan.
EVRENSEL HAYVAN HAKLARI BİLDİRGESİ’NDEN SEÇMELER
Şehirde yaşayanlar için davranış kılavuzu:
Bütün hayvanlar biyolojik denge kavramı içerisinde var olmak bakımından eşit haklara sahiptir.
Bütün hayvanlar saygı gösterilme hakkına sahiptir.
Hayvanlara kötü muamele edilemez veya zalimce davranışlarda bulunulamaz.
Eğer bir hayvanın öldürülmesi gerekiyorsa, bu bir anda, acısız ve korku yaratmaksızın yapılmalıdır. Ölü bir hayvana saygıyla davranılmalıdır.
Bir insanın desteğine ihtiyaç duyan her hayvan uygun beslenme ve bakımı görme hakkına sahiptir. Hiçbir koşul atında terk edilemez veya adil olmayan bir şekilde öldürülemezler. Hayvanları içeren sergiler, gösteriler ve filmler hayvanların onuruna saygı göstermek zorunda olup hiçbir şekilde şiddet içeremezler.
Amerika’nın sembolü olabilirdi
Hindi aslında Amerika’nın resmi kuşu olacaktı. 1776’da Bağımsızlık Bildirgesi’nin yayınlanmasından sonra ABD’nin kurucularından Benjamin Franklin, kıtanın yerlisi olan hindiyi sembol olarak önermiş, ancak bu unvan kel kartala kaptırılmıştı. Amerikalılar 19’uncu yüzyıldan beri her yıl Şükran Günü’nde hindi pişirip, hayvana yiyerek tapınıyorlar. Ve geleneksel olarak her Şükran Günü’nden önce ABD başkanı, Beyaz Saray’da düzenlenen törenle bir hindinin hayatını bağışlıyor.