"Türkiye-evrenin-en-müthiş-elementine-sahip-ancak-şer-odakları-kalkınmamızı-engellemek-için-bunları-kullandırmıyor" teorisyenleri yeni bir element daha buldu: Feomidyum.
Türkiye’nin borçlarını çevirmesi için birebir bor, toryum ve neptünyumdan umut kesildi, aniden feomidyum icat edildi. ABD ve bilim çevreleri tarafından gizli tutulan bu madenin yüzde 74’ü Türkiye’deymiş. NASA uyduları öyle tespit etmiş. Son derece basit ve ucuz metaller kullanılarak süper mıknatıs üretilmesini sağlayan bu feomidyum sayesinde petrol bağımlılığı ortadan kalkacak ve uluslararası petrol kartelleri çökecekmiş. Sürtünmesiz havada giden trenler filan yapılabilecekmiş. Komplo teorisyenleri bu sefer fazla ileri gitti. Bor ve toryum en azından doğada bulunuyor. Ama mendelyef tablosunda feomidyum diye bir element yok.
Sanırım dış güçler sırf Türkiye uyanmasın diye, feomidyumun element tablosuna girişini de engelliyor. Çünkü 1 atom numaralı elementten 92’ncisine, yani hidrojenden uranyuma kadar bakıyorsunuz, o da ne feomidyum yok. Yapay elementler arasında da feomidyum yok.
Oysa internetteki milliyetçi ve maneviyatçı forumların gözde tartışma konusu bu; feomidyum. Feomidyumu ayrıştırabilen ve elinde tutan her kimse, dünyanın geleceğini belirleyecek olan da oymuş. Ama Türkiye’ye karşı öyle bir komplo kurulmuş ki, kumpas içinde kumpas var. İstanbul’a Dubai kuleleri dikilmek istenmesinin nedeni de, yeraltında feomidyum araştırmaları yapmakmış. Çünkü tam o noktadaki tektonik yapı, feomidyumu barındırması açısından mükemmel bir ortammış.
İnternette dolaşan e-mail’den anladığım kadarıyla, bu Dubai kulelerinin arkasında Amerika var. Kule dikmek bahanesiyle yeraltında 30 futbol sahası büyüklüğünde 4 milyar dolarlık bir tesis kurup feomidyumu ayrıştıracakmış.
Hatta Milli Gazete’deki habere göre Saadet Partisi Bahar ve Gençlik Şöleni’nde İstanbul İl Başkanı Osman Yumakoğulları, ballandıra ballandıra feomidyumun nimetlerini anlatıyor. Aslında anlatmıyor, aylardır internette dolaşan metni okuyor. Şöyle ki:
"NASA Askeri Topografik Araştırma Uyduları tarafından tespit edilen toplam rezervin yüzde 74’ü Türkiye’de, yüzde 4,8’i Nepal’de, diğer rezerv en fazla yüzde 0,4 olmak kaydıyla birçok ülkeye dağılmış durumda. Tahmini mali değeri o kadar yüksek ki, telaffuz bile edilemiyor. Ayrıştırılması büyük maliyetler getiren ve varlığı bilim çevrelerine deklare edilmeyen yeni bir element olan feomidyum ne işe yarıyor peki? Son derece basit ve ucuz metaller kullanılarak süper mıknatıs üretilmesini sağlıyor. Eğer ayrıştırılmış feomidyum varsa bu süper mıknatısların üretimi çok kolay ve zahmetsizdir. Süper mıknatıs ne işe yarar peki? En basit anlatımla petrolü çöpe atar. Mevcut elektrik motorlarından yüzde 730 defa daha verimli yeni nesil elektrik motorları üretilebilir. Yani benzinli motorlar büyük ölçüde tarihe karışır. Peki, bu neden gizli tutuluyor? Başta ABD olmak üzere tüm petrol üreten ülkeler, varili en kötü dönemde bile 30 dolar eden petrollerini bunun onda biri fiyatına satabilmek için ter dökerler. Uluslararası petrol kartelleri iflas eder. Memleketimiz altıyla, üstüyle çok değerli. Lütfen ülkemize sahip çıkınız. Sessiz kalmayınız."
Milli Gazete’deki haberde Dubai kuleleri bahsine girilmiyor. Ancak komplo esas olarak kulelere dayanıyor.
BİR KURTARICIMIZ DA NEPTÜNYUM!
Bor madenlerinin özelleştirilmesi gündemde olduğu dönemde de ileri safhada bir komplo teorisi üretilmiş ve hayli yaygınlaşmıştı. İddiaya göre otomobilleri bor madeniyle çalıştıracak 600 patentli proje bulunuyor, ancak bu Türkiye’den gizli tutuluyordu. Çünkü Türkiye, dünya rezervlerinin yüzde 70’ine sahipti ve uluslararası tröstler Türkiye uyanmadan bu kaynağı ele geçirmeyi planlıyordu. Oysa bor rezervlerinin değeri 800 milyar doları bulan Türkiye, elindeki bu değerle IMF’ye olan borçlarını çevirebilirdi.
Bir diğer teoriye göre, neptünyum da Türkiye’yi borçlarından kurtarabilirdi. Çünkü elimizdeki rezervin değeri 9 trilyon doları buluyordu. Ancak ne yazık ki dünyada öyle müthiş bir neptünyum ihtiyacı yok. Uranyum ile karışık yapay bir element olan neptünyum sadece nötron dedektörü yapımında kullanılıyor ve dünyadaki yıllık üretimi de bir kiloyu bile bulmuyor.
Feomidyumlu e-mail’e göre iş sadece elektrik motorlarıyla da bitmiyor. Süper mıknatıs, uzay araştırmalarından tıbba, elektronikten ulaşıma kadar her alanda devrim yaratıyor. Mesela, feomidyum alaşımlı süper mıknatıs kullanılarak havada giden sürtünmesiz hızlı tren şebekesi yapmanın maliyeti neredeyse banliyö treni seviyelerine iniyor.
İniyor da, ah bir de feomidyum diye bir element olsaydı. Atom numarası 92’nin üzerinde olan, yani periyodik tabloda bulunmayan elementler var gerçi. Ancak trans-uran denilen bu elementler sadece nükleer reaktörlerde sentezlenerek yapay olarak ve çok küçük miktarlarda elde edilebiliyor. Bunların çekirdekleri kararsız, hızla bozularak atom numarası 92’nin altındaki kararlı elementlere dönüşüyorlar. Dolayısıyla mevcudiyeti bilinmeyen bir element yok.
PSİKOLOJİK HARP GİRİŞİMİ Mİ?
Ayrıca, son derece ileri bir teknoloji kullanarak bu elementi tespit ettiği ileri sürülen Amerikan Askeri Bilim Araştırmaları Grubu (MSRA) diye bir kuruluş da yok.
Peki bu tür sahte bilgileri kim hazırlıyor ve insanları komplo teorileriyle meşgul ediyor? Element tablosuyla ilgili bilgileri edindiğim kimyagerin bir analizi var. Ama hemen uyarayım, o da bir komplo teorisi:
"Bu tür sahte bilgileri hazırlayan mihrakların amacı, insanları gerçeklerden uzaklaştırıp, ABD’nin kimsede olmayan teknolojilere sahip olduğuna inandırarak, bu kadar büyük bir güce karşı durulamayacağı, ABD’ye biat edilmesi gerektiğini yayan bir psikolojik harp girişiminde bulunmak."