Hani zamanında TRT, Almanya’dan köy oyunları yayınlardı. Ortaçağ kostümlü birtakım kasaba sakinleri son derece ciddi bir rekabet içinde su üstünde şişme kaleler arasında top ve simitlerle tuhaf yarışmalar yaparlardı.
İşte Puma-Adidas rekabeti biraz o kasaba oyunlarını hatırlatıyor. Dekor ve aktörler aynı. Bir kasaba, ortasından geçen bir dere ve iki rakip kampa ayrılmış kasaba sakinleri.
Olay, Almanya’nın 24 bin nüfuslu Herzogenaurach kasabasında cereyan ediyor. Aurach deresinin bir yakasında Adidas, diğer yakasında Puma aileleri üslenmiş. Geçen yüzyıl iki şirket merkezi dere marifetiyle ayrılırken, Adidas’ın adres değiştirmesi sonucu şimdi aralarında sadece birkaç yüz metrelik mesafe var.
Kasabada düşmanlık daha ilkokulda başlıyor. Adidas çalışanlarının Adidas giyen çocukları, Puma çalışanlarının Puma giyen çocuklarıyla oynamıyor. Yetişkinler birbirini görünce yolunu değiştiriyor, konuşmuyor ve karşı kamptan biriyle evlenmiyor. Eş-dost çevreleri firmaya göre kuruluyor. Fasching zamanı Puma ve Adidas ayrı ayrı balolar veriyor. Adidas’çılar biralarını Ansbacher Tor’da, Puma’cılar ise Cafe Mauser’de yudumluyor. Kasabanın tamamı sanki Montagu ve Capulet ailelerinden oluşuyor.
Firma aidiyeti kasaba sınırları dışında da değişmiyor. Babası Puma merkezinde çalışan futbol yıldızı Lothar Matthaeus, Alman Ligi’nde ilk anlaşmasını, malzemelerini Puma’dan temin eden Borussia Mönchengladbach’la imzalıyor.
Araştırmalara göre Puma’cıların Adidas’çılara göre sabah daha erken kalktığı tespit ediliyor. Ve Puma’nın kurucusu Rudolf Dassler’in torunu Frank Dassler’in Puma’dan ayrılıp Adidas’a transfer olması şok dalgaları yaratıyor.
DEV İLE CÜCENİN REKABETİ
Bu rekabetin tuhaf bir yönü de şirketlerin kesinlikle aynı çapta olmaması.
Reebok’a 3.1 milyar Euro sayan Adidas, yılda 6.5 milyar Euro’luk cirosuyla, Puma’nın yanında koca bir dev. Spor malzemeleri alanında Nike’dan sonra dünyada ikinci. Geçen temmuzda atılım kararı alıp, golf malzemesi pazarına gireceğini, Hindistan ve Dubai’de şubeler açacağını açıklayan Puma’nın yıllık cirosu ise 1.5 milyar Euro kadar. Adidas’ta, Puma’nın dört katı kadar insan çalışıyor. Bununla birlikte Puma gençler arasında daha fiyakalı. Koşu ayakkabıları artık kült statüsünde.
Çaplar orantısız ama iki şirketin tarihi, yükseliş ve iniş grafikleri, borsaya girişleri hemen hemen birbirine koşut ve 50 yıldır tartıştıkları bir numaralı mevzu da şu: Vidalı kramponu ilk kim yaptı? Efsaneye göre Adolf Dassler (Adidas), 1954 Dünya Kupası’ndan önce buluşunu Alman Futbol Milli Takımı’na götürüyor. Vidalı krampon zemine göre ayarlanabildiği için devrim niteliğinde bir buluş. Bu sayede Alman takımı sürpriz bir şekilde dünya şampiyonu oluyor, savaş mağlubu Almanya da böylece nihayet depresyondan çıkıyor.
Puma ise vidalı kramponları ilk kendisinin yaptığını ve 1954’ten önce birçok yıldız futbolcunun bunları zaten giydiğini iddia ediyor. Ayrıca Boris Becker’in henüz 17 yaşındayken Wimbledon şampiyonu olmasını da, Puma raketi kullanmasına bağlıyor. Puma, Adidas’tan çok daha güçlü bir bireysel marka olduğu iddiasında; İşte Pele, işte Maradona, işte Netzer. Puma, 2006 Dünya Kupası için Pele ile sponsorluk anlaşması yaptı. Ayrıca Formula 1 şampiyonu Michael Schumacher ile de sponsorluk anlaşması var.
Buna karşın Adidas, kendisini olimpik bir marka olarak tanımlıyor; işte Bob Beamon’un uzun atlamada dünya rekoru kırdığı ayakkabılar, Nadia Comaneci’nin pisi pabuçları, Steffi Graf’ın tenis kıyafetleri, Beckenbauer, Müller ve Beckham’ın kramponları. Bunlar, Adidas merkezindeki hazine odasında yatıyor. 8 bin ayakkabı, 2 bin top, forma, raket ve eşofman arasında.
20 SANTİMETREKARE UĞRUNA
Puma ile Adidas arasındaki son kavga konusu ise, Adidas’ın ünlü üç şeritli logosunun kapladığı hacimle ilgili. Puma’nın, Nike’ı da yanına alarak Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ne (IOC) götürdüğü bu davanın temelinde 2002 Dünya Kupası’nda yaşanan olay yatıyor. O kupada Puma’nın Kamerun Milli Futbol Takımı için tasarladığı vücuda oturan yekpare forma, FIFA tarafından yasaklanıyor. Puma, Adidas’ın bir entrika çevirip FIFA kararında etkili olduğunu iddia ediyor ve olimpiyatlara yönelik bir intikam harekatına girişiyor. Sporcu formalardaki üç şeritli Adidas logosunun, olimpiyat şartnamesindeki 20 cm2’lik sınırı aştığını ileri sürüyor. Kol ve pantolon kenarındaki şeritlerle logo ihlali yapıldığı gerekçesiyle IOC’ye şikayet dilekçesi veriliyor.
Adidas, ‘Biz bu şeritleri 1972 olimpiyatlarından beri kullanıyoruz, şimdi mi rahatsız oldunuz’ dese de Puma ile Nike’ın cevabı hazır: ‘İşte Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin yıllardan beri iç içe olduğu Adidas’ı kayırdığının kanıtı.’
Dünya Kupası ve 2008 Pekin Olimpiyatları’nın resmi sponsorluğunu üstlenen Adidas, 17 spor dalında daha dünya federasyonlarına şikayet edilecek. Logo kısıtlaması gelmediği takdirde Puma ve Nike mahkemeye gidecek.
Almanya’nın düşman kardeşleri Puma ve Adidas, 2006 Dünya Kupası öncesinde aralarındaki savaşı iyice kızıştırdılar. Adidas geçen hafta, Reebok’ı 3.1 milyar Euro’ya alacağını açıklayarak bir adım daha öne geçti. Bunların savaşı sıradan bir rekabetin çok ötesinde. Adi ve Rudi Dassler kardeşlerin Adidas ve Puma olarak ayrıldığı günden bu yana, ‘Vidalı kramponu ilk kim yaptı’ tartışmasından tutun da sporcu formalarındaki logoların santimetre hesabına kadar uzanan bir kavga bu. Dassler kardeşler çoktan öldü ama, iki firmanın da merkezinin bulunduğu kasabada hálá derin bir husumet hüküm sürüyor. İki şirketin çalışanları birbiriyle konuşmuyor. Bir Adidas’çı bir Puma’cıyla asla ve asla evlenmiyor. Puma’nın iç yazışmalarında ‘Adidas’ın adı ‘ismi lazım değil’ ifadesiyle anılıyor.
Adolf ve Rudolf Dassler nasıl ayrıldı
ALMANYA’nın Herzogenaurach kasabasında 1924’te kurulan Dassler Kardeşler Spor Ayakkabıları Fabrikası 1948 yılında dağıtılıyor ve işçilerin 40’ı Adolf (Adi), 13’ü ise Rudolf (Rudi) Dassler’de kalıyor. ABD’li atlet Jesse Owens’i 1936 Berlin Olimpiyatları’nda dört altına götüren ayakkabıları yapıp efsane olan iki kardeş o tarihten sonra hiç konuşmuyor. Adi, Adidas’ı, Rudi de Puma’yı kuruyor. Rivayete göre ayrılık nedeni şu: Naziler askerlere postal yapmak için fabrikayı devraldıktan sonra savaşın sonlarına doğru Adi Dassler, işgalci ABD birlikleriyle dostluk kuruyor. Bu sırada Rudi, asker olduğu için ABD tarafından esir alınıp kampa düşüyor. Savaş sonrasında iki kardeş bir süre daha birlikte çalışıyor, ancak Rudi, müttefikler nezdindeki nüfuzunu kullanıp kendisini esir kampından kurtarmadığı için kızgın olduğu Adi’den ayrılıyor. İki kardeş, Dassler adını ürünlerinde kullanmamak üzere anlaşıyor ve yollarına ayrı ayrı devam ediyorlar.