Hadi insanı aklından ve ruhundan soyalım. Aşkın ve aşkı yaşayan bedenlerin madde bazında tarifini yapalım.
Birinci soru: Aşk bir duygu mudur? Son araştırmalara göre bunun duygularla hiç ilgisi yok. Hormonların tetiklediği içgüdüsel bir oluş aşk. İkinci soru: İnsan vücudu kaç para eder? İnsan bedeninin içerdiği elementler toplandığında ortaya çıkan borsa değerini kastediyorum. Yani karbon, potasyum, demir gibi kimyasal madde ve madenlerin yekûnunu. Farklı kaynaklarda, 98 centten 15 dolara kadar uzanan değişik rakamlar var.
Ömür boyu sürecek bir ilişki istiyorsanız gidip bungee jumping yapacaksınız. Karşılıklı aşka düşmenin en garantili yollarından biri bu.
Çünkü bir araştırmaya göre, ilk buluşmada şöyle okkalı cinsinden korku yaşayan çiftler, bunu aşık olmakla karıştırıyorlar. Bu nedenle lunaparklarda başlayan ilişkilerin başarılı olma şansı hayli yüksek.
Göz göze bakışmak da aşık olmak için iyi bir yol. Amerikalı psikolog Prof. Arthur Arun aşkın dinamiğini araştırırken şöyle bir deney yapmış; birbirine tamamen yabancı kadın ve erkekleri karşı karşıya getirip, önce bir buçuk saat süreyle hayatlarını en ince ayrıntısına kadar anlattırmış, sonra da dört dakika hiç konuşmadan göz göze baktırtmış. Deneyden sonra çiftlerin çoğu fena halde çekime kapıldıklarını söylemişler. Hatta içlerinde evlenenler olmuş.
Prof. Arun’un çiftleri bir buçuk saat konuşmuş, ancak bazı araştırmalar flört aşamasında sözlerin pek o kadar önem taşımadığını gösteriyor. Buna göre insanın birini beğenip beğenmediğine karar vermesi 90 saniye ila 4 dakika sürüyor. İşte bu süre içinde karşı tarafa verilen mesaj şu yollarla gidiyor: Yüzde 55 vücut dili, yüzde 38 sesin tonu ve hızı, yüzde yedi söylenen söz.
ÜÇ AŞAMALI KİMYASAL AŞK
New Jersey’deki Rutgers Üniversitesi’nden Helen Fisher’e göre aşkın ömrü en az 17 aysürüyor. Aşkın biyokimyası alanında en ünlü araştırmacılardan biri olan Helen Fisher, daha uzun ömürlü bir aşkın pek pratik olmadığı görüşünde. Çünkü yemeden içmeden kesilip, uykuları kaçan, düşler aleminde gezen çiftler ne adam gibi çalışmaya ne de çocuk yetiştirmeye elverişli olabilir.
Fisher’e göre aşk, farklı kimyasalların devreye girdiği üç evreden oluşuyor. Birinci aşamada şehvet var. Seks hormonları testosteron ve östrojenin güdümlediği şehvet, Fisher’in deyişiyle kadın ve erkeğin ‘aranmasına’ yol açıyor. Sonra da gerçek aşka düşülen çekim aşaması geliyor. Yani insanların aşktan başka hiçbir şey düşünemediği evre. İştah ve uykular kaçıyor, hayaller kuruluyor. Bu sefer de nöro-iletkenler devreye giriyor. Kokain ve nikotinle de aktif hale gelen dopamin, insanı sırılsıklam terleten ve kalbini gümleten adrenalin ve geçici deliliğe sürükleyen serotonin.
Nöro-iletkenlerle zıvanadan çıkmış bir yaratığa dönüştükten sonra, eğer ilişki devam edecekse bağlanma safhasına giriliyor. Çoluk çocuğa karışılan bu uzun evrede, sinir sisteminin salgıladığı iki hormon öne çıkıyor. Bu iki hormon kadın ve erkeğin birbirine bağlı kalmasını sağlıyor. Her iki cinsin de orgazm sırasında salgıladığı oksitosin, çiftin yakınlığını koruyor. Teoriye göre çiftler ne kadar çok seks yaparsa, aradaki bağ o kadar derinleşiyor. Doğum sırasında da salgılanan bu hormon, hem süt oluşumuna yardım ediyor, hem de anne ile çocuk arasındaki bağı kuvvetlendiriyor. Uzun dönemli bağlılık evresinde rol oynayan diğer önemli kimyasal vasopressin.
GENLER BOŞANMAYI BİLE BELİRLİYOR
İnsanı akıl ve ruhtan soyduk ya, iş kimyasallarla bitmiyor. Genler de işin içinde. Aşkın çekim gücünü araştıran bazı bilim adamları, insanların eş seçimini evrim teorisiyle açıklıyor. İnsan, olabilecek en iyi genlere sahip kişiye meylediyor. Çünkü iyi genler, sağlıklı bir çocuğun garantisi ki, soy sop devam etsin. İyi genlerin de bazı bedensel göstergeleri var. Örneğin kadınlarda doğurganlığı gösteren ince bel ve dolgun kalça ve mükemmel bir simetri. Çünkü asimetrik görüntüler genetik sorunlara işaret ediyor. Araştırmalara göre erkekler özellikle simetrik yüz hatlarına sahip kadınları tercih ediyor. Kadınların beğenisinde ise simetriye yönelik önemli bir vurgu yok. İçgüdüsel olarak erkekte yiyecek getirme ve koruma yeteneği arıyor. Tabii bu da genlerden değil, rütbe ve statüden belli oluyor.
Boşanmaları da genler belirliyor. Davranış genetiği alanında çalışan araştırmacılara göre boşanmanın kaderi genlerde yazılı. Tek yumurta ikizlerinin yaptığı evliliklerin sosyal statüsü her ne olursa olsun, ikizlerden biri boşanıyorsa, diğeri de mutlaka boşanıyor.
Aşık oluş sürecinde kokular da devrede. İsviçre’deki bir araştırmada kadınlara, yıkanmamış erkek tişörtleri koklatılıyor ve kadınlar bağışıklık sistemi kendisininkinden farklı olan erkeğin tişörtünü seçiyor. Bu içgüdüsel davranış, doğacak çocuğun iyi bir bağışıklık sistemiyle donanması için farklı bir gen yelpazesine sahip olmasını garanti ediyor.
VÜCUTTAKİ SİLAH DEPOSU
Peki hormonları ve genleriyle aşka düşen insan kaç para eder? İnsanın bedeninde kükürt, magnezyum ve karbondan, potasyum, bakır, fosfat ve demire kadar uzanan bir dizi elementin gramajlarına göre hesaplanan borsa değeri ilk kez 1940 yılında ortaya atılmış. Şimdi lağvedilmiş bulunan Amerikan Kimya Bürosu o dönemde ortalama 75 kiloluk bir insanın topu topu 39 cent ettiğini ilk kez açıkladığında önemli bir şok yaşanmış. Sonraki yıllarda Amerikalı anatomi profesörü Harry Monsen bu işin takipçisi olmuş ve 1970’ler içinde bedenin element değerinin 98 centten 5,60 dolara kadar yükseldiğini hesaplamış. Kendi hesap yeteneğim olmadığı için bulduğum son rakam 1994’e ait: 14.75 dolar.
İnsan bedenindeki elementler bir işe yarar mı? Evet yarayabilir. 75 kiloluk bir bedendeki karbondan 900 adet kurşun kalem yapmak mümkün. Ayrıca vücuttaki 680 gram potasyumdan, oyuncak boy bir topu ateşleyecek kadar barut; demir sayesinde misket büyüklüğünde top güllesi ve oyuncak topu ateşlemek üzere fosfattan 2 bin 200 adet kibrit başı yapabilirsiniz.