Paylaş
Zavallı ütopyalarımız
Son yüz yılı öyle büyük dehşetler içinde geçirdik ki, mutlu ütopyalarımız tükendi. Artık hiç kimse varolması imkansız hayali ülkelerin düşünü kurmuyor. Çünkü savaşlar ve soykırımlar, ütopik ideallerden doğan totaliter rejimler yeryüzünde cennet özlemini yok etti. Geriye bir tek, Huxley ve Orwell bilimkurgularını çağrıştıran karşı-ütopyalar kaldı.
KOYUN Dolly de olmasa hiç ütopyamız kalmayacaktı. Modern çağ düşünürlerinin hemen hepsi ‘‘ütopya’’ kavramının içini doldururken o klonlanmış koyundan ilham alıyor. Gelecekte, klonlanmış alt ve üst sınıf insanlarının yaşadığı toplum modeli, en yaygın ütopyayı oluşturuyor.
Daha doğrusu karşı-ütopyayı oluşturuyor. Çünkü bu genetik felaket ütopyasıyla, Sir Thomas More'un 16'ıncı yüzyılda düşlediği Utopia adası arasında hiçbir benzerlik bulunmuyor. More'un ideal toplumu ortak mülkiyete dayalı bir sistem içinde yaşıyordu. Bu nedenle de Yunanca'dan türeyen ütopya sözcüğü ‘‘olmayan yer’’ anlamına geldiği halde, hep iyiyi ve güzeli, cennet bahçelerini çağrıştırdı. Ancak böyle bir ütopya yok artık.
İngiliz tıp tarihi uzmanı Michael Neve, yayınladığı son makalede, yakında tamamlanması beklenen Genoma Projesi'nden yola çıkarak anti-demokratik bir toplum ütopyası çiziyor. Tıp bilimi 21'inci yüzyıl için çok büyük düşler kuruyor, ancak diğer yanda genetik mühendisliği karanlık kehanetlere yol açıyor.
Neve'ye göre, insanlığın gelecek düşleri kurarken, yüz yıl önce olduğu kadar iyimser olmasına imkan yok. Çünkü dünle bugünü ayıran koca bir barbarlık tarihi var. Yüzyıl önce geleceği düşleyen insanların ne Stalinizm ve Maoizm'i, ne de Nazi ölüm kamplarıyla Vietnam Savaşı'nı tahmin edebildiğini söylüyor. 20'inci yüzyılda yaşanan barbarlıklar yüzünden insanoğlunun adeta donduğunu ve uyurgezer hale geldiğini yazıyor Neve.
UZAY ÜTOPYALARINA DOĞRU
İngiliz profesör John Carey, tarihin bütün ütopyalarını bir araya getirdiği ‘‘The Faber Book of Utopias’’ adlı antolojide benzer görüşler ileri sürüyor. Prof.Carey'e göre insanın genetik haritasını çıkarmayı hedefleyen Genoma Projesi son ütopyamızı şekillendiriyor. Bu ütopyaya göre genetik mühendisliği yüzünden bir ayrıcalıklı azınlık ve ezilen çoğunluk oluşuyor. Sonuçta zenginler laboratuvarlardan kusursuz bebekler satın alıp, en mükemmel sporcuları, müzisyenleri, aydınları üretiyor. Böylece genetik açıdan elit bir tabaka ve alt türler ortaya çıkıyor.
Şimdilik düş gücümüz bu kadarına yetiyor. Belki de yeryüzünün tamamı keşfedildiği için iyimser ütopyalar üretilemiyor. Dünyanın el değmemiş bir köşesinde kurulacak mutlu yaşamları düşleyen ada romanları yazılmıyor.
Bu nedenle de Carey, gelecekte yeraltı ve uzay ütopyaları yaratılacağını düşünüyor.
Geçmiş zaman düşleri
PROF. John Carey'nin hazırladığı ‘‘The Faber Book of Utopias’’ adlı antolojide insan düşüncesinin ürettiği bütün ütopyalar yer alıyor. Carey'nin antolojisi, Sir Thomas More'un 1516'da yayınladığı Utopia'yla başlamıyor. Çünkü More'un bu kavramı yaratmasından çok önce insanoğlu ütopyalar üretmeye başlıyor. Eski Mısır'da başlayan ütopyalar Platon ve Homer'den Marx'a, Orwell'dan Hitler'e kadar uzanıyor. Faşist, anarşist, komünist, feminist toplum modelleri düşleniyor. Başlangıcından bugüne şöyle bir ütopyalar manzarası çıkıyor.
İlk ütopyalar, İ.Ö. 1900 tarihlerinde eski Mısır ozanlarının yazdığı dizelerde beliriyor. Platon'un Devlet'i en eski ütopyalardan birini oluşturuyor.
15. ve 16. yüzyıl ütopyalarının büyük çoğunluğu büyük seyahatleri ve bakir toprakların keşfini anlatıyor.
18. yüzyıl sonu ütopyalarının çoğu Fransızlar tarafından yazılmış. Hepsinde de Fransız Devrimi'nden alınan ilhamla özgürlük, eşitlik ve kardeşlikten söz ediliyor.
19. yüzyıl sonu ve 20'inci Yüzyıl başındaki ütopyalar ise tarım ve endüstri arasındaki çelişkiyi ortaya koyuyor. Teknolojik ütopyalar üretiliyor.
Yüzyıl başından 50 yıl sonraki ütopyalar ise komünizm ve faşizm gibi kitle ideolojilerine yönelik yorumlardan oluşuyor. Son olarak da günümüzde genetik ütopyalar ortaya çıkıyor.
Son mehtap muhteşem olacak
ÖNÜMÜZDEKİ 22 Aralık günü, 69 yılda bir meydana gelen büyülü bir doğa olayına tanık olacağız. O gece dolunay dünyaya en yakın noktaya ulaşacak ve bu nedenle her zamankinden daha büyük görünecek. Aynı gün dünya da güneşe en yakın noktaya gelmiş olacağı için ay her zamankinden daha fazla ışık alıp dünyayı daha fazla aydınlatacak. Tabii gökyüzü açık olduğu takdirde.
Belçikalı astronom Jean Meeus'un hesaplarına göre böyle bir doğa olayı son kez 4 Ocak 1912 tarihinde yaşandı. O tarihte dolunay, sıradan dolunaylara göre yüzde 25 oranında daha büyüktü.
Amerikan dergisi Sky and Telescope'un web sayısındaki habere göre 22 Aralık günü ay, dünyanın 356.654 km yakınına gelecek. Bu tarihten bir sonraki yakınlaşma ise 6 Aralık 2052 tarihinde yaşanacak. Gelecekteki o gün dolunay dünyadan 356.421 km ötede olacak.
31 Aralık korkuları
Papaz şakası: İngiltere ve İrlanda'daki bütün itfaiye ekipleri yılbaşı gecesi en üst seviyede alarmda olacak. Çünkü İngiliz Kilisesi'nin lideri Canterbury Başpiskoposu, bütün müminlere yeni milenyumun kutlanması için mum yakmaları çağrısında bulundu. Kilise bu çağrıyla yetinmeyip halka milyonlarca mum da dağıttı. Bu mumların 31 Aralık'ta geceyarısına beş dakika kala yakılması isteniyor. İtfaiye ekipleri de korku içinde o dakikaları bekliyor.
Kendileri bile uçmuyor: Tayland Havayolları dijital kıyamete karşı ne kadar iyi hazırlandığını göstermek için bir gövde gösterisi yapmayı planlıyordu. 31 Aralık gecesi havayolu şirketinin üst düzey yöneticileri ve diğer havacılık yetkilileri, başkent Bangkok'tan kuzeydeki Chiang Mai kentine uçacaklardı. Ancak bu sefer iptal edildi. Çünkü yöneticiler o saatlerde yeryüzündeki dijital kıyamet sorunlarıyla ilgilenmek durumunda olduklarını, bu nedenle de uçmalarının mümkün olmadığını bildirdiler.
Bill Gates'in evindeki
en teknolojik aygıt:
Pampers
ALMAN Focus dergisi dünyanın en zengin adamı Bill Gates'le bir mini söyleşi yapmış. Aynen şöyle:
Focus: Sayın Gates, Seattle'daki evinizde hangi görsel teknolojileri kullanıyorsunuz?
Gates: Evimdeki en mükemmel teknoloji Pampers çocuk bezi. Bu konuda çok ciddiyim. Ama tabii ki LCD ekranlarımla ve her 30 saniyede bir değişen milyonlarca görüntünün telif hakkına sahip olduğum için de çok gururlanıyorum. Bu görüntüler, evin her odasında ekranlara yansıyor. Ekrana dokunduğum zaman ek bilgiler elde edebiliyorum.
Focus: Her modayı yakından takip eden Elvis Presley daha 1960'lı yıllarda özel bir TV odasına sahipmiş.
Gates: Ben kralın izinden gitmeye çalışmıyorum ama, evimdeki sinemada birkaç bin film var. Herhalde Elvis'in filmlerinden birini izlemesi için gidip kaset kiralaması gerekiyordu.
Gelecek yüzyılın ilk sesi
21'inci Yüzyılın ilk ışıkları nereye düşecek çok tartışıldı. Güney Pasifik'teki irili ufaklı bir dizi ada, yeni yüzyıla ilk girecek toprak parçası olduğunu iddia etti. Bildiğim kadarıyla hiçbiri galip gelemedi. Sonuçta yeni yüzyıl bu bölgede başlayacak ve gözler Yeni Zelanda'ya çevrilecek. Yeni Zelanda yeni yüzyılı karşılarken, adaların kuzey-doğu ucundaki Gisborne'dan bir ses yükselecek. Kiri Te
Kanawa'nın sesi. İşte o ses, yeni yüzyılın ilk sesi olacak. Çünkü soprano binlerce kişi önünde şarkılarını söylerken dünyanın dört bir yanında yüz milyonlarca insan televizyon ekranlarından onu izleyecek. Yeni yüzyılın ilk ışıklarını karşılayacak olan Gisborne aynı zamanda Kanawa'nın doğum yeri. Etnik kökeni ada yerlileri Maorilere dayanan ünlü soprano kendi yerel şarkılarını seslendirecek.
Paylaş