Paylaş
Yani her şey masumdu.
Bugün kazananların ve kaybedenlerin de ağırlıklı duyguları nefret. Abarttığımı düşünenler lütfen seçim sonrası yorumlara baksın. “Evet” ve “Hayır” oylarının yüksek veya düşük olduğu iller için yapılan değerlendirmeleri okusun.
Yurtdışında “Evet” oylarının yüksek çıkması sebebiyle gurbetçilere de kendi ülkelerinde yabancı muamelesi yapacağız neredeyse.
Herkes birbirini suçluyor ama kimse ayrıştırmaktan da vazgeçmiyor. Ne insani ne İslami geçerliliği olan bu durumun bir gün son bulacağını ümit ediyorum.
Biz bir Referandum oylaması yaptık, yani partiler üstü bir seçim. Ne Ak Parti, ne CHP, ne Recep Tayyip Erdoğan, ne Kemal Kılıçdaroğlu… “Evet” diyenin de “Hayır” diyenin de önceliği ülkesiydi.
Çok anlaşılır bir sistemi o kadar karmaşık bir hale getirdik ki, Evet-Hayır dışında “gizli Hayırcılar” diye bir tartışma konumuz bile oldu.
Aşağıda birkaç örnek olarak vereceğim davranışların demokrasi kültürüyle uyuştuğunu iddia edecek kimse var mı bilmiyorum.
“Evet” oyu vereceğini açıklayan Murat Ülker’in kimseyi inandıramaması,
Ak Parti’nin kurucularından olan Abdullah Gül’ün sessizliğinin “gizli Hayırcı” olduğunun işareti olduğunu iddia ederek orantısız bir şekilde eleştirilmesi,
Salih Tuna’nın, Abdülkadir Selvi’yi “gizli Hayırcı” ilan etmesinin ardından Selvi’nin, Tuna’yı arayarak “Ben Evet oyu verdim.” açıklamasını yapmak mecburiyetinde hissetmesi…
Şayet ortada bir “gizli Hayırcı” mevzusu varsa bunun sorumlusu oy veren kişiler değildir, onları yargılayanlardır.
Yanlışların bu kadar doğrulanmasına ve hayatımıza girmesine izin verilmesine itirazım var.
Son olarak; Referandum öncesinde Hayrettin Karaman’ın, Evet oyu ile ilgili açıklaması birçok dindar insanı rencide etmiştir. Ak Parti, bir siyasi partidir; getirmek istediği sistem de hukukçuların bir araya gelerek oluşturduğu bir metindir. Sistemi desteklemeyi, dinimizde yapılması kesin olarak emredilmiş ibadet olarak tanımlamak nereden bakarsanız bakın yanlıştır.
Hayrettin Hoca kadar olmasa da İslami ilimlere sahip bir insan olarak; Kur’an’ı, güçlüyü veya iktidarı koruyan bir kitap olarak gösterilmesinin çok yanlış olduğuna inanıyorum. Allah adına konuştuğunu iddia eden insanların buna çok daha dikkat etmesi gerekir. Aksi takdirde bir gün “Bu kitap (Kur’an) sadece size mi yazıyor?” diye sorarlar.
İnançlı bir insan olarak dinimin zarar görmesini istemiyorum. Laik bir ülkede yaşadığımızı unutmayalım lütfen.
YASAK…
TBMM’de, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle özel oturum düzenleniyor. Büyükelçiler, yabancı diplomatlar da töreni izliyor.
Fotoğraflardan anladığımız kadarıyla bir kadın görevli kibarca misafirleri uyarıyor. Uyarılmaya gerek duyulan sebep (!) ise; gelen üst düzey temsilcilerin, oturumu bacak bacak üstüne atarak izlemeleri.
TBMM İç Tüzüğü’nde bu durumla ilgili bir madde olmamasını geçtim, bu talimatı verenin kim olduğunu merak ediyorum.
Kendisiyle özellikle bir söyleşi yapmak istiyorum zira…
Paylaş