Paylaş
......
Bir anne düşünün… İkiz kızlarının büyüyüp evleneceği zamanı düşünerek, çocukları daha 11 aylıkken çeyiz hazırlığına başlamış. Kendisi boynu bükük evlendiği için, kızlarının geleceğini düşünmüş. İki tane olduklarından dolayı da “Şimdiden başlayayım” diyerek başlamış çeyizlere…
ÇEYİZLER HAZIR SANDIKTA BEKLİYOR
Danteller, kanaviçeler, etaminler, örgüler… Kendisinin gösterdiği gayreti göstermeyen kızlarına da “Siz hiç elişi yapmayın, evlenirken kitapları koyacağım sandığınıza.” diyerek sitem etmiş bir anne…
İşte, bu anne bizim annemiz, canımız. Ama gelin görün ki annemin imtihanı da hazırladığı çeyizlerin sandığı beklemesi. “Bilseydim evlenmeyeceğinizi, uğraşır mıydım?” diye sık sık sitem eder ama kimseye de verdirmez çeyizleri.
EV DE KALAN KIZLARIN SORUNLARINI ANLATACAĞIM
Annem için başarılı kadın profili; okuyan, evlenen ve çocuklarını büyüten kadındır.
Evet, evliliği bu kadar önemseyen bir annenin kızları nasıl oldu da evlenemedi bunu yazacağım. Sonra da genel olarak “ev”de kalan kızların sorunlarına değineceğim.
Öyle, “Bu da sorun mu?” demeyin. Türkiye’de “ev”de kalmanın zorlukları hiç de öyle küçümsenecek bir durum değil.
GÖRÜCÜ İÇİN KURA ÇEKE ÇEKE HAYATA DEVAM ETTİK
Biz, evliliğe pek sıcak bakmayan iki kardeş olarak kur’a elemeleri sonucunda hayatımıza devam ettik, (daha önce bir yazımda bahsetmiştim.)
Ailemizi çok sevdiğimizden mi, birbirimizden ayrılmayı göze alamadığımızdan mı yoksa yanlış karar vermekten korktuğumuzdan mı bilinmez, adlandıramadığım nedenlerden ötürü bir türlü karar veremedik.
Annemi mutlu edebilmek için “En azından birimiz evlenelim de kadın damat görsün” diye çaba göstermedik değil. Allah için bu konuda Hanife benden daha gayretlidir.
BAŞKANIM BİZ HAZIRIZ DA ORTADA DAMAT YOK
Kendisi, nikâh şahidi olması için Tayyip Bey’den söz bile almıştır. Tayyip Bey, İl Başkanımız iken, bizim camia kendisini nikâh şahidi yapardı. Hanife, işte o günlerde Tayyip Bey’den “nikâh şahidi olma” sözünü almıştı.
Tayyip Bey’i, Başbakan olduğu zaman ziyaretine gittiğimizde “Başkanım, bana sözünüz vardı; nikâh şahidim olacaktınız.” dedi. Tayyip Bey de, “Bakarız, nikâh ne zaman?” diye sordu. Hanife “Başkanım, ortada henüz damat yok” diyerek damatsız nikah sözü alarak tarihe geçmiştir.
BİZ HAZIRDIK, ONLAR “DAHA İYİSİNE LAYIKSINIZ” DEDİLER…
Tabii hep “bize evlilik teklifi yapıldı da biz istemedik” durumu söz konusu değil. Bizim de “Bu adamla evlenebilirim” diye gözümüze kestirdiklerimiz oldu.
Ama onlar da “Siz daha iyilerine layıksızınız.” dediler (!), vardır bir bildikleri dedik.
TÜRK ERKEKLERİ KADINLARI İKİYE AYIRIR
“Türk erkekleri, kadınları ikiye ayırır” diye bir algı vardır bilirsiniz. Eğlenilecek kadınlar ve evlenilecek kadınlar. Bu doğrudur ama eksiktir.
Bir de “Mukaddes kadınlar” vardır. İşte kanımca biz bu gruba girdiğimiz için evlenemedik. “Nedir bu grup?” derseniz şöyle izah edeyim:
EVLENMEYE LAYIK MUKADDES KADIN KİMDİR
Mukaddes kadınlar; takdir edilen, saygı duyulan ama evlenmeye cesaret edilemeyen kadınlardır.
Mesela bu grupta ki kadınları “Kur’an böyle diyor.” diye kandıramazsınız, çünkü Kur’an’ın ne dediğini ve aslında erkeklerin onu nasıl evirip çevirdiğini bilirler.
Mukaddes kadınlar sadece bizim mahallede değil her mahallede vardır. Bu kadınlar, ülkesindeki ve dünyadaki olaylara karşı duyarlıdır. Memleketin herhangi bir yerinde bir kadına yapılan haksızlığı içselleştirirler.
BİZ AÇLIKTAN BAHSEDİYORUZ ERKEK “KARNIM AÇ” DİYOR
Bir Türk erkeği böyle bir kadınla neden evlenmek istesin? Takdir edip alkışlamak ve mümkün olduğunca uzak durmak varken…
Düşünün; Kadın, dünyada ki açlıktan bahsederken; adam “Benim karnım aç.” nasıl desin?
İsmini bilmediği bir kadına yapılan haksızlığa sessiz kalmayan bir kadının; kendisinin uğrayacağı haksızlık karşısındaki tavrını düşünmek bile ürkütücüdür erkek için. Riski niye göze alsın?
İşte bu bizim hikâyemiz…
GELELİM BİR TÜRK KIZI İÇİN EVDE KALMANIN ZORLUKLARINA
Şimdi gelelim Türkiye’de ‘ev’de kalmanın zorluklarına. Biz klasikleri seven bir milletiz.
Bir genç kız evlilik yaşına gelir evlenir, çocuğu olur. Evlendim ama mutlu değilim gibi bir yorumun kabul görmesi imkansıza yakın bir durumdur. Dayak yese de eşinden boşanmaması gerekir. “Daha mı iyisini bulacak?”tır. Varsa, çocukları için devam eder, yoksa “Çevre ne der?” diye dişini sıkar.
Çünkü kadının “birey olarak” mutlu olma ihtimali yoktur.
EVDE KALMIŞ; KIZLA KLASİK MUHABBET ŞÖYLE OLUYOR
Bu ülkemizdeki genel kalıptır. İşte bunun dışına çıktığın zaman arızalı muamelesi görüyorsun. Muhabbet ise aynen şöyle oluyor;
-Çocuğun var mı?
-Yok, ben evli değilim.
-Aaa… Boşandın mı?
-Yok, hiç evlenmedim.
- Hiç mi?
-Evet, hiç.
-Nişan, söz filan?
- Yok.
- Aaa… Neden ki? Elin ayağın da düzgün ama…
DURUMU KURTARAN CÜMLE “KISMET DEĞİLMİŞ”
İşte tam da burada Türkçemizdeki her durumu kurtaran müthiş sözümüz devreye girer:
-Kısmet işte, olmadı.
Konu kapanır mı? Kesinlikle hayır. Tatmin olmaz bizim teyzeler, geçerli, elle tutulur bir neden ister.
Ama iyi niyetlileri de vardır. Evlenmemiş olman çok vahim bir durum olduğu için (!) “Aman boş ver biz evlendik de ne oldu? En iyisini yapıyorsun.” diyerek kendince teselli eder.
BİR GÜN MUTLAKA EKKD’Yİ KURACAĞIZ VE KURTULACAĞIZ
Velhasıl zordur Türkiye’de kadın olmak. Erkeklerin kadınları anlamasını beklemekten önce kadınlar olarak birbirimizi anlamaya ihtiyacımız var.
Bir gün EKKD çatısı altında toplanmak ümidiyle sevgiler…
Paylaş