Paylaş
Atatürk’ün Latife Hanım ile çekilmiş fotoğrafın tarihi 1923’tür. Yani “Kılık Kıyafet Kanunu”ndan öncesinindir, diğer fotoğraf da sonrasının.
Atatürk’ün kadınların kıyafetleri ile ilgili sözleri de şöyledir; Din icabı olan tesettür, kısaca ifade etmek lâzım gelirse, denebilir ki kadınları sıkıntıya sokmayacak şekilde olmalıdır. Tesettür, kadını hayatından, mevcudiyetinden soyutlayacak bir şekilde olmamalıdır.(Yıl 1923)
Bu iki fotoğrafı seçerken tek gayem şuydu: Hani şu “bizim mahalle”nin diline dolanmış bazı deyimler vardır ya, bir kesimi onurlandırmak isterken diğerini öteleyen ve onur kırıcı olan tarzından…
“Başı açık kadın, perdesiz eve benzer...” gibi sözler mesela.
İnsan içinde bulunduğu ortamda bazen sözlerin veya hareketlerin karşısındakini inciteceğini gözden kaçırabilir.
Sosyal medyada paylaşılan “Örnek / modern kadın” fotoğraflarında hep geçmişi temsil eden kısımda gösteriliyor olmam; şahsen, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak beni incitiyor.
Örnek Müslüman fotoğrafı olmaması gerektiği gibi, örnek Cumhuriyet kadını fotoğrafı da olmamalı diyorum.
Ayrıca mütemadiyen anneannelerle kıyaslanmak da olmuyor artık. Değişen dünyada niçin bizler anneannelerimiz gibi kalalım? El insaf…
Hürriyet-Sosyal'de yazmaya başladığım günden bu yana “mağdurum da mağdurum” havasında bir yazı yazdığımı zannetmiyorum.
“Neden Hürriyet?” konulu yazımı okursanız “neden burada olduğumu” daha iyi yorumlayabilirsiniz.
Başörtüsüyle ilgili mağduriyetim varsa bu, inancımın sahibi ile benim aramdadır. Varsa şikâyetim,O’nadır.
Ayrıca bütün samimiyetimle söylüyorum, başörtülü kadınlar her zaman bir şekilde haksızlık görmektedir. Bu dün de böyleydi bugün de… Ne kendi mahallesinde ne de karşı mahalle de durum farklıdır.
Her zaman iddia ettiğim bir şey vardır; “Hangi görüşten olursa olsun rüzgâra göre yön değiştirmeyen her insan onurludur ve bedel öder.”
İşte, saygı duyduğum ve beni anlayacağını düşündüğüm kitle bu onurlu insanlardır. Yoksa gün gelmiş yan yana namaza durduğum arkadaşımla da ayrı düştüğüm çok olmuştur.
Mesele vicdan sahibi olabilemektir. Hep bana dememektir.
….
Geçenlerde Hürriyet Sosyal Yazarlarından Ceren Şehirlioğlu “Muhafazakarlar Komik Olabilir mi?” konulu çok beğendiğim bir yazı yazdı.
Bana göre "evet, muhafazakarlar da basbayağı komik olabilir" ama asıl soru, izleyici/okuyucu ön yargılarını kırıp muhafazakarların komikliklerine gülebilir mi?
Önce söylenene mi bakıyoruz yoksa söyleyene mi?
Ne dersiniz?
Paylaş