Paylaş
Trump, sadece Amerika’da değil, Amerika dışında birçok ülkede de protesto ediliyor. Milyonlarca insan tepkilerini haykırıyor. Adeta Amerikalılar “Amerika Baharı” yaşıyor.
Kadınlar, göçmenler ve Müslümanlar hakkındaki açıklamaları nedeniyle eleştirilen Trump ise, öncelikle ünlü isimleri hedef alarak “Seçimlerde neden oy kullanmadınız?” diye sorarak karşılık veriyor protestoculara.
Haksız mı? Kesinlikle HAYIR. Neticede seçimleri kazanarak elde ettiği koltuğunu elbette protestolar karşılığında bırakacak değil.
Yalnız, şunu da unutmamak gerek ki Trump’ı seçmeyen seçmen de sırf o istiyor diye kimliğinden, inancından vazgeçmek zorunda değil.
SEÇİM…
Dünyamızı son zamanlarda çok zorlayan bir sözcük. Şahsımızı da ilgilendiren kararlarda başkalarının karar veriyor olması tahammülleri zorluyor. Dünya, zaman geçtikçe Aysun Kayacı’nın siyasi anlayışına yaklaşıyor.
“Başta da belirttiğim gibi Trump karşıtı protestolar çok konuşuluyor. Ama özellikle Kadın Yürüyüşlerinin sembolü haline gelen bir fotoğraf karesi yer aldı medyada.
Amerika bayraklı başörtülü bir Müslüman kadın fotoğrafı…
Ertuğrul Özkök, dün köşesinde fotoğrafla ilgili “Bunu da mı görecektik… Amerikan bayrağından bir başörtüsü... Müslümanlığın Amerikalılaşması... Nasıl bir sosyolojidir bu... Tam çözemedim” diyerek hayretini dile getirdi.
Çözememesi doğal. Çünkü kendisi iyi bir sosyolog olabilir, pop-sosyolog olabilir ama başörtülü bir kadın olamaz…(Bu arada Ertuğrul Bey’in çözemediği şeyleri çözmek ve kendisine hava atmak paha biçilmez bir duygu…)
Dün, o fotoğraftaki kadının kimliği belli oldu. New York’ta yaşayan Munire Ahmed adında Müslüman bir kadın. Ahmed, söz konusu fotoğrafla ilgili “İnsanların tepkilerine şaşırdım çünkü sadece başörtüsü takmış herhangi biri olduğunu düşüneceklerini zannediyordum. Sadece söyleyebileceğim, ben de sizin gibi Amerikalıyım. Hem Amerikalıyım hem de Müslümanım. Ve her ikisinden de çok gururluyum.” açıklamasını yaptı.
Ahmed, Amerika değil de başka bir ülkenin, mesela Ortadoğulu bir ülkenin bayrağını başörtüsü olarak tercih etseydi dikkat çekmeyecekti. Müslüman bir kadının Amerika bayrağını başörtüsü yapması Ertuğrul Bey gibi bir çok insanın kafasında soru işaretleri bıraktı.
Tanıdığım bazı başörtülü kadınların bu kareden hoşlanmadığını da belirteyim.
Munire Ahmed’in hareketi çok farklı okundu ama bir meydan okuma olarak algılanmasını anlayabilmiş değilim. Ben Türk’üm ve bayrağımı taşımaktan gurur duyarım. İster destek ister protesto amaçlı bir gösteride taşımamın tek anlamı “Vatan Sevgisi”dir. Vatan da kişinin kendini ait hissettiği yerdir.
İsterse o vatanın yönetimine tercihlerimizden veya doğuştan gelen özelliklerimiz nedeniyle bizi istemeyen biri gelsin, sevgimiz ya da düşüncemiz değişir mi?
Bir kişiye kızıp, kendimizi ait hissettiğimiz ülkenin bayrağını göğsümüzde, başımızda taşımaktan vazgeçebilir miyiz?
Vatan aidiyetiyle din aidiyeti birbirinden çok farklıdır ve vatan aidiyeti tüm kutsalların üstündedir. Zira vatan olmadan ne dinininizi yaşarsınız ne de sekülerliğinizi.
Bayrak ve din birbirinden ayrı ama bir o kadar da birbirine bağlı değerlerdir. Munire’nin fotoğrafında olduğu gibi.
Ne Munire ne de başka bir kadın bayrak ve inanç konusunda tercih yapmak zorundadır.
Ne benim başörtüm İslam’ı Türkleştirir ne de Munire’nin başörtüsü İslam’ı Amerikalılaştırır. Munire, iki gurur duyduğu unsuru bir araya getirmiştir sadece.
Kimsenin Müslüman bir kadın olarak Amerika bayrağını başörtüsü yapması nedeniyle Munire’yi kınamaya hakkı yoktur.
Ama konuşmamız ve tartışmamız gereken birçok husus vardır. Neden Munirelerin Müslüman ülkelerde kendini özgür hissetmediği gibi?
Paylaş