Zannedildiği kadar güçlü değilimBu giysileri üzerimden çıkarmama izin verin

Bebeğini dünyaya babasız getiren, hep kendi başına var olan, sırtını kimseye dayamayan Zeynep Tunuslu

Uzuuuun zamandır tanıyorum Zeynep Tunuslu’yu. Sizin gibi ben de hayatına tanıklık ediyorum. Uzay Heparı’yla dandik bir düğün salonunda, "kitsch" kıyafetler giyerek evlendikleri günün gazete kupürü gözümün önünde. Sonra Uzay öldü, hepimiz yıkıldık. O gencecik, güzel adam saçmasapan bir motosiklet kazasında hayatını yitirmişti. Daha 24 yaşındaydı. Sonra Zeynep’in hamile olduğu anlaşıldı, doğuracak mıydı o çocuğu, doğurmayacak mıydı? Aslında düşünüyorum da o yıllarda her şey daha zordu ve Zeynep Tunuslu hep cesur bir kadın oldu. Bebeğini doğurdu, sırtını kimselere dayamadı, ben onu tanıdığımdan beri eşekler gibi çalışıyor, o çocuk şimdi 14 yaşına geldi, şahane bir delikanlı oldu. Geçenlerde Uzay Heparı’nın eserlerinin toplandığı bir CD çıkarıldı. Birinci şarkı da oğlu Kanat’ın babası için bestelediği şarkıydı. Bu vesileyle ikisiyle de konuştum...
/images/100/0x0/55eb00d9f018fbb8f8a4af26
Taaaa en başa dönelim. Hayatımıza nasıl girdin sen?

-Küt diye.

İyi de neden ve nasıl tanıdık biz seni? Hangi gerekçeyle...

-80 lerin sonuydu. O zamanlar tasarımlarıyla öne çıkan tek tük modacı vardı, siyahların kadını Neslihan Yargıcı, bir de ben. Renkli pop art baskılar ve asker botlarıyla defileler yaptığım için "Çılgın modacı" diye lanse edildim.

Gerçekten çılgın ve marjinal miydin?

-O yıllar için avangarde’dı hazırladıklarım. Çizgilerim cesurdu. Takım elbiseler ve sıkıcı renkler yerine renk kullandım. Ama gerçekten marjinal miydim? Bilmem.

Geriye bakınca ne diyorsun: "Ben sadece kafamdakileri korkmadan söyledim. İçimden gelenleri tasarladım, ürettim. Bunlar beni çılgın ilan ettiler" mi?

-Biraz öyle aslında. Ama şikayetçi değilim. Ben "İnsanlar hakkımda neler söylüyor! Aman Allah’ım!" diye karalar bağlayan biri hiç olmadım. Umurumda değildi düşündükleri. Sen ne yaparsan yap onlar istediklerini düşünüyor zaten.

Şimdi hatırlayınca, "Biraz da ileri gitmişim..." dediğin şeyler var mı?

-Hayata bir kere geliyoruz. Başkalarına rahatsızlık verdiysem özür dilerim ama işin gerçeği, büyük bir çılgınlık yapacak lükse sahip olmadım ben.

Neden?

-Ben zannedilenin aksine hep çalıştım. Yan yatacak halim yoktu, hep para kazanmam gerekti. Bana bakacak bir erkek de yoktu.

Bir de "çapkın"a çıkmıştı adın. Gerçekten "çapkın" bir kadın mıydın?

-Ne diyeyim? Uzun ilişkilerden çabuk sıkılırdım. Yaratıcı insanlar ilgimi çekerdi. Underground kulüpler yeni açılmıştı o yıllarda, dans etmeye bayılırdım. Genellikle aynı bohem, burjuva çevrenin içindeydim. Beğendiğim bir erkeğe rahatlıkla hoşuma gittiğini söyleyebilirdim. Çapkınlık bu ise...

Şimdilerde?

-Beğenebileceğim insanlarla kolay kolay karşılaşamıyorum. Ne yazık ki.

Erkekler konusunda şanslı bir kadın mı oldun?

-Erkek seçimlerimin bazıları yanlıştı, bazılarının da zamanlaması yanlıştı. Yine de rastlantılarda şanslı olduğumu ve bana her ilişkimin bir şey öğrettiğini söyleyebilirim.

Hani özel hayatında "ballı" kadınlar vardır ya, düzgün adamlarla, düzgün iyi ilişkiler yaşarlar.

-Yok, şahane özel hayatı olan bir kadın olamadım ben. Ama kolay lokma da değilim. Sadece erkeklerin suçu değil yani.

KIRILGAN TARAFIMI KENDİME SAKLADIM HEP

İlk aşk? Nasıl hatırlıyorsun? Hangi kareler geliyor gözünün önüne...

-Harika bir babam vardı. İlk aşkım o benim.

O ilk aşk, erkeklerle ilişkinde bir hat/ bir rol belirledi mi?

-Belirlemez mi? Hep babam gibi bir süpermen aradım.

Erkeklerle iyi anlaşan bir kadın mısın?

-Evet çok. Daha ilkokulda fark etmiştim, kızlar mızıkçılık yapıyor ve insanı yarı yolda bırakıyordu. Erkeklerle arkadaşlık daha uzun soluklu.

Peki erkekler... Severler mi seni, korkarlar mı?/images/100/0x0/55eb00d9f018fbb8f8a4af28

-Bir duruşum var sanki hiç kırılmaz gibi. Oysa bu doğru değil. Kırılgan tarafımı kendime sakladım hep. Zayıf ve koruma hissi uyandırmayı bir "zaaf" gibi gördüğümden başımı öne eğmeyi hiç sevmedim.

Haliyle erkekler de "Zeynep, hep bir şekilde var olur. Gerekirse bensiz de..." dediler, öyle mi?

-Galiba. Ama bana güçlü olmam, güçlü durmam öğretildi, başka türlüsünü bilmiyorum. Zaman zaman, hatta çoğu zaman, taşıyabileceğimden fazla yükler taşıdım. Çaktırmadım da.

Gerçekten bu kadar güçlü bir kadın mısın?

-Hiç değilim. Bu giysileri üzerimden çıkarmama izin verin!

Cinsellik ne kadar önemli oldu senin için?

-Önemli’den çok değerli oldu. En özel anlar, en gerçek olduğun zamanlar, en hesapsız, en sorgulamasız...

Kafandan geçen her şeyi rahat ifade edebilen bir kadın mısın?

-Ben kalbimden geçeni söylerim hem de hızlı hızlı...

Kolay aşık olur musun?

-Önce "Tamam bu aşk! Sonunda buldum" derim, kendimi gaza getiririm, sonra "Yok ya, ben görmek istediğim gibi görmüşüm, bu aşk değilmiş" kıvamına gelirim. Aslında tek insanla ömür boyu bir çiftlikte yaşamak ve bir sürü çocuk doğurmak isterdim. Ama bu hızlı hayatın içinde kaldım, bir başka hayata geçemedim.

Çok aşık oldun mu?

-İki üç tane iz bırakan aşkım oldu ama yarım kalan Uzay’dı. Ben hálá onda kaldım.

Aşk acısı çektin mi?

-Tabii çok. "Arayacak, aramayacak..." telefon başında. Ama en fenası ölüp gitmesi, o zaman yapacak bir şey de olmuyor, telefon başında beklesen kaç yazar?

Seni eşekten düşmüşten beter etmiş bir adam var mı?

-Kolay dengem bozulmaz, daha düşmedim.

Ahmet Ağaoğlu ile uzun bir ilişkin oldu. Sonra o gitti, Bennu Gerede ile evlendi, hatta bir çocukları oldu. Ne diyorsun?

-Ne diyeceğim? Mutluluklar dilerim. Ahmet benim için yanlış bir seçimdi.

Erkekleri anlayabiliyor musun? Yoksa onları çözmek, senin için havuz problemi çözmekten zor mudur?

-Kendini anlayamazken, karşımdakini anlamaya çalışmaya zaman kalmıyor. Sanırım ben daha çok kendimle ilgiliyim.

Bir adamla bir ilişki yaşarken bir diğeriyle ilişkiye başladığın oldu mu?

-Benim defterimde yazmaz öyle şeyler. Bir kişiyi zor idare ederken, ikinciyi hayatıma sokmadım.

OĞLUM, EN KIYMETLİ VARLIĞIM

Oğluna öğretmeye çalıştığın en temel şey?

-Hayata iyi hazırlan. 8 lisan öğren. Birçok hobin olsun. Yeteneklerini geliştir. Seni en mutlu edecek mesleği seç.

Hangi konularda oğlunla birbirinize benziyorsunuz?

-O da kafasına koyduğunu yapar. İnatçılığımız benziyor. Ben daha duygusalım, o çok daha mantıklı. Ben kararsızımdır, o çok net karar verir. İyi kalpli ve çok akıllıdır. Biliyor musun onunla çok gurur duyuyorum, Kanat benim en kıymetli varlığım.

En yakın arkadaşın kim?

-Annem. Her problemimi ona anlatırım. Annemin sonsuz neşesi evimizin güneşidir. Üçümüz birlikte yaşıyoruz, hayattaki en büyük desteğim de annemdir.

En son neye ağladın?

-Bu röportajı yapmak istemedi Kanat. İlgilenmedi bile. Ben de dün gece sinirimden ağladım. Sonra "Peki tamam" dedi. Artık kendi zamanlaması var, büyüdü, beni duymak istemediği zamanlar oluyor, duymuyor. Sonra böyle davrandığı için üzülüyor. Sarılıyoruz, barışıyoruz.

Kanat’a insanlar nasıl davrandılar? Babasız büyümenin zorluklarını ne kadar çekti?

-Herkes sevgisini gösterirken, olaydan duydukları üzüntüyü de dile getiriyor. Her gün aynı şeyleri duymak psikolojisini kötü etkilemesin diye çalıştım. Zordu ikimiz için de...

Ne kadar benziyor babasına?

-Kanat babasının bütün fiziksel özelliklerini almış. Bir tek kirpikleri bana benziyor. Müzik kulağı da doğuştan. Ama herkes ondan babasının yerini doldurmasını bekliyor. Üzerinde öyle bir baskı hissetmesini istemem. Zamanı gelince isterse müzikle uğraşır. Piyano ve bas gitar çalıyor. Babasının eserlerini tanısın istedim, bu son albümü çıkardık. Taksimedisyon ve Üniversal Müzik tarafından uzun çalışmalar sonucu çıktı. Bir kez daha Uzay ölümsüz oldu müziğiyle. Albümün giriş bestesini Kanat beş dakikada kafasından yapıp, piyanoda çalarak cep telefonuna kaydetti ve "Hazır" dedi. Ağzım açık kaldı. Beste, zaten kafasının içinde, yüreğinden geliyor...

EN BÜYÜK SİLAHIM SAHİCİLİĞİM

En uzun ilişkin ne kadar sürdü?

-Uzay’a olan aşkım en uzun. Hálá sürüyor.

En büyük silahın zekan mı?

-Yok ya, samimiyetim, sahici olmam...

Çok çok tecrübeli bir kadın mısın?

-Ben mi? Tam tersine. Çok naifim, her şeye inanırım.

Bedeninle barışık mısın? Çıplak dolaşmayı sever misin?

-Spor yaparım, atletik bir yapım var, vücudumu beğenirim.

Yaş ilerledikçe aşkı, ilişkiyi, evliliği algılamak hangi yönde değişiyor?

-Birlikte yaş almak isteyeceğin bir erkek olmalı. Umudumu yitirmedim, hálá öyle biri olacak diye bekliyorum.

Ne kadar cesursun ilişkilerinde? Ne kadar risk alabilirsin?

-Yeterince risk aldım. "Uçurumu sevenlerin kanatları olmalı" diye yazıyor buzdolabımın üzerinde. Gerçi şimdi daha temkinliyim, özellikle de anne olduktan sonra.

Seni korkutan bir erkek tipi var mı?

-Konuşurken gözünü kaçıran erkeklerden korkarım. Bir de elimi ölü balık gibi sıkanlardan...

Ne kadar kıskançsın? Ve neyi kıskanırsın?

-Sevgiyi kıskanırım. En çok ben sevileyim isterim. Sadece erkekler değil, en iyi arkadaşım en çok beni sevsin.

Erkeklerden istediğin ne? Ne bulduğun zaman sevinirsin, ne bulamadığın zaman yoksunluk hissedersin?

-Bana ilgi göstermesini, hediyeler almasını, beni özel hissettirmesini isterim. Yani ben de her kadın gibiyim. İlişkinin bir zaman sonra monotonluğa düşmesinden korkarım. Erkek, erkek gibi olmalı. Kadın da kadın gibi. Ama günün koşulları, beni spor ayakkabılar giyip oradan oraya koşturmaya zorluyor. Bazen topuklu ayakkabılarımı giyip süslenip kadın gibi olmak istiyorum. Ve bütün sorumluluğumu taşıyacak bir erkek hayal ediyorum. Benim çalışmama gerek kalmayacak, ben sadece güzel ve bakımlı olacağım. Böyle yaşayan bir sürü kadın var. Ben hiç onlardan olmadım. Bu yaştan sonra olabilir miyim sence?

Zor. Sen de öyle olmadığın için farklısın, Zeynep Tunuslu’sun... İnsan kendini ne zaman kadın hissediyor?

-Valla, bu kadın olma meselesi zor. Hem akıllı olacaksın, hem şefkatli, hem zarif, hem seksi, çalışacaksın, üreteceksin, anne olacaksın, işkadını olacaksın, delirmeyeceksin, sakin olacaksın, güleryüzlü olacaksın, pozitif olacaksın, baştan çıkarıcı olacaksın... Hepsi birden zor zanaat. Kadın olmak erkek olmaktan çok daha zor. Ama tabii ipek ve dantel iç çamaşırları içinde, topuklu ayakkabılar da ayağındayken "İyi ki kadın doğmuşum!" diyorsun...

İnsan kendini ne zaman anne hissediyor?

-Hamileliğim zor geçti. Sevdiğim adam ölmüştü, ben de içimdeki o minik canlıya sarıldım. O dünyaya gözlerini açtığında, bu, bütün kazandığım zaferlerden daha büyük bir mutluluktu. Ona bulutu, kediyi, renkleri öğretmek insanın dünyayı daha güzel görmesini sağlıyor. En önemli şey, onun bir gülücüğü oluyor. Anne olabilmek büyük bir şans. Oğlum kadar sevebileceğim başka bir insan olamaz yeryüzünde.

Uzay Kanat Heparı

BABAM ÖLDÜĞÜNDE BENDEN SADECE 10 YAŞ BÜYÜKMÜŞ

Bu gazeteciler hep aynı şeyleri mi merak ediyorlar?

-Evet./images/100/0x0/55eb00d9f018fbb8f8a4af2a

En sık sordukları soru...

-Annenizle nasıl bir ilişkiniz var?

En canını sıkan soru ne...

-Annenizle nasıl bir ilişkiniz var?

Babanın meşhur bir müzisyen olduğunu ne zaman öğrendin?

-7 yaşındayken.

Ne hissettin?

-Hoşuma gitti. En çok da herkes tarafından sevilmesi hoşuma gitti. Bu son albümde de onu hissettim. "Amma seveni varmış!" dedim.

Hangisi daha doğru: a) Çok gençti öldüğünde, babam için üzülüyorum b) Babasız büyüdüm ben, kendim için üzülüyorum.

-a) şıkkı. Genç ölmeyi kimse hak etmiyor, babam için üzülüyorum. Babalı büyümek nasıl bir şey bilmiyorum ki. Bilmediğim bir şey için üzülemem. Babasız büyümek beni hayata karşı daha güçlü yaptı, bir de bu var...

Onun fotoğraflarına bakınca, yaptığı müziği dinleyince neler geçiyor aklından?

-Hayattaki başarıları, ürettikleri... 24’müş öldüğünde. Benden sadece 10 yaş büyük yani. Ama çok şey sığdırmış hayatına. Benim de onun gibi yaratıcı olabilme, üretebilme potansiyelim vardır belki, kim bilir. Bunlar geçiyor aklımdan.

Ona benzediğini düşünüyor musun?

-Fiziksel olarak benziyorum. Ama anneme de benziyorum. Benim de babam gibi müziğe karşı bir yeteneğim var. Ama başka şeylere de var...

Sana bakıp hep fısır fısır konuştu mu insanlar: "Aaaa Uzay Heparı’nın çocuğu!" diye...

-Suratıma karşı değil. Belki gizli gizli arkamdan konuşuyorlardır. Ama rahatsız etmiyor, evet onun çocuğuyum.

Sen neden müzisyen olmak istiyorsun?

-Yok ben müzisyen olmak değil basketbolcu olmak istiyorum şu anda.

En çok olmak istediğin yaş?

-18. Çünkü basketçi olmak için ideal yaş.

Nasıl bir gelecek hayal ediyorsun?

-Başarılı olmak istiyorum, yaptığım işi sevmek istiyorum. Bir de mutlu olmak istiyorum.

Annenin en şahane özelliği ne?

-Çok spontan. Ani kararlar alıp uygular, insanı şaşırtır. Çok eğlencelidir. Hiç sıkılmazsın onunla.

Anne- oğul en çok ne yaparken eğlenirsiniz?

-Yaz tatillerinde acayip eğleniriz. Komiktir benim annem.

Babanın ailesiyle görüşüyor musun?

-Evet görüşüyorum. Dedemle de çok eğleniyoruz. O da güldürüyor beni.
Yazarın Tüm Yazıları