Paylaş
Hem gazete içinden, hem dışından. Zeynel Abidin Ağgül, Tamer Yılmaz, Mehmet Turgut, Nihat Odabaşı, Cem Talu bu isimler sık sık, “N’olur şu işi sen çeker misin?” diye yalvardığım ustalar. Bence usta onlar. Gazetede de en usta isim Sebati Karakurt. Çok iyi bir fotoğraf ekibimiz var. Genç olmasına rağmen hemen her işe birlikte gittiğimiz Emre Yunusoğlu var mesela, bence o da olağanüstü işler çıkarıyor. Onlarsız bizim yazılarımız, röportajlarımız bir işe yaramaz, ruhsuz kalır. Cem Talu da gazete dışı, iş yaptığım fotoğrafçılardan biri. “Yılların Öğrettiği” diye bir numara çekiyor. Çok kıskanıyorum. Bu bayram uzun uzun inceledim köşesini. Onunla mini bir röportaj yapıp, bazı fotoğraflarını sizinle paylaşmak istedim...
* NTVMSNBC’deki “Yılların Öğrettiği” ne iş?
- Kalıcı olmak için sarf ettiğim bir efor...
* Nereden esti aklına?
- Gelişmiş ülkelerde çok popüler bir iş bu. “Vanity Fair” dergisinin “Proust Questionnaire”i veya “Esquire” dergisinin “Meaning of Life” çalışması gibi. Bizde böyle bir eksiklik vardı. Ben de girişeyim dedim. NTVMSNBC internet haber sitesinde bir köşem var: http://yillarinogrettigi.ntvmsnbc.com/. Orada, yaptığım bu ‘portre-yazı’lar birikiyor, her elli kişide bir kitap çıkarmayı hedefliyorum.
* İyi de tam olarak n’apmaya çalışıyorsun?
- Amacım olağanüstü yaşanmış bir hayatın bilgeliğini özetlemek, yılların o kişilere öğrettiklerini aktarmak. Bu yüzden aile yaşamlarından, anne babalarından aldıkları öğütlerden söz ediyoruz. Aşkları, evlilikleri tartışıyoruz. Etkilendikleri olaylardan, kişilerden bahsediyoruz ve sonuçlara varıyoruz. Bu projeyi oluştururken sadece fotoğraf çekmeyi planlıyordum. NTVMSNBC’dekiler hiç deneyimim olmamasına rağmen, röportajları da benim yapmamı istediler. Denedim, deniyorum, sonuç insanları de beni de memnun ediyor.
* İsimleri hangi ölçüye göre seçiyorsun?
- Tek katı kuralım elli yaşının üzerinde olmaları. Daha genç birinin bilgeliği, yaşanmışlığı... Daha olgunlaşmamış gibi hissediyorum. İsimlerin seçimi tamamen bana bırakılmış durumda, o yüzden merak ettiğim, hayranlık duyduğum insanları işliyorum. Bu da bana büyük zevk ve enerji veriyor.
* Süper fotoğraflar var, ne kadar vaktini harcıyorsun, o insanları nasıl ikna ediyorsun?
- İnsanları ikna etmek çok zor olmuyor ama projeyi tamamlamak uzun sürebiliyor. Mesela, Süleyman Demirel iki buçuk sene sürdü. Ara Güler altı ay. Popülarite yerine, yaşanmışlığı işlediğimden, projenin eskimesi veya gündemden düşmesi söz konusu değil. O yüzden, acele etmek yerine iyi ve rahat hissettiğimiz zamanlarda çalışıyorum.
* Ara Güler kendine, “Foto muhabiriyim” diyor, sen ne diyorsun, ne tür bir fotoğrafçısın?
- Ben portre fotoğrafçısıyım, karşımdakinin karakterini ve özelliklerini sunmaya çalışırım.
* Bir fotoğrafta, bir insanı diğer insanlara en iyi ne anlatır?
- Fotoğraf bence “Seçici gösterme sanatı”. Konunuzu inceleyip kuvvetli ve ilginç yönlerini öne çıkarmaya, sıradan ve zayıf yönlerini gizlemeye çalışırsınız. İyi bir fotoğrafçının elinde bunun için kadraj, objektif, saç, makyaj, styling, photoshop gibi bir sürü araç var...
* Çenen de çok kuvvetli maşallah, bu işte iletişimin önemi ne?
- Bence en önemli kısmı! Genelde işin teknik kısmının önemli olduğunu sanırlar, ama aslında fotoğrafçının en önemli görevi ‘yönetmenlik’tir. Çektiği kişiye ve ekibine ne hedeflediğini, projedeki kuvvetli ögenin ne olduğunu çok net bir şekilde anlatmalı ve ekibi motive etmelidir. Bu anlamda iletişim işin en önemli kısmı.
* Senin sırrın ne?
- Senin de söylediğin gibi çenem!
* Bir sürü okullar bitirmişsin, sıkı bir eğitimin var, en son doktora bile yapmışsın, niye fotoğrafçılık?
- Çünkü çok seviyorum. ODTÜ’de mühendislik okudum ve işletme master’ı yaptım. Üstüne Boğaziçi Üniversitesi’nde işletme doktorası yaptım. Halen Mimar Sinan’da hocalık yapıyorum. Fotoğrafçılığın yanında, “Yılların Öğrettiği” için röportaj ve ayrıca bütün bunların dışında reklam yönetmenliği yapıyorum.
* “Yılların Öğrettiği” sana ne öğretti?
- En az elli yaşıma gelmeden sonuçlara varmamam gerektiğini...
Paylaş