Benim için çok şey.
Olağanüstü bir film yönetmeni. Senaryo yazarı, aktör, stand-up’çı, öykücü, müzisyen.
Bir tür
“dâhi”.
Kimselere benzemeyen bir kafa. Farklı çalışan bir beyin.
Benzersiz bir mizah anlayışı.
Hemen hemen bütün filmlerini izledim.
Hayranlıkla, ağzım açık kalarak.
Sizin gibi...
O, bizim kuşağımız için kült bir isim.
Kahire’nin Mor Gülü’nü kim unutabilir?
*
Peki
Mia Farrow?
İşte orada işler karışıyor.
Çünkü
Farrow, sizin de bildiğiniz gibi bu dâhi adamın eski eşi.
Çok iyi bir oyuncu.
Aynı zamanda insan haklarıyla ilgili uluslararası organizyonlarda çalışan bir aktivist, UNICEF ’in iyi niyet elçiliğini de yaptı.
Bu ikilinin 80’den 92’ye kadar devam eden fırtınalı bir ilişkileri var.
Ve 92’de
Allen, bütün dünyayı ayağa kaldıran, şaşkınlığa gark eden bir şey yaptı, üvey kızı
Soon-Yi Previn ile
Venedik’te evlendi.
Ben bu haberi duyunca kulaklarıma inanamıştım.
“Nasıl yani?” demiştim.
Nasıl olur? İnsan, kızıyla nasıl evlenir?
Neredeyse, 20 yıl geçmiş üzerinden.
Ama bu hadise, benim kafamın bir tarafında hep durdu. Kafamın arkasında olan başka bir şey daha vardı, o yıllarda ikilinin 5 yaşlarında olan ortak bir çocukları da vardı.
Bir erkek. Ona ne oldu tabii hiç bilemedim.
*
Gazetecilik dünyanın en olağanüstü şeyi.
Geçenlerde
ABD Büyükelçiliği’nden aradılar.
“Ronan Farrow ile röportaj yapmak ister misiniz?” dediler.
Kısa bir Türkiye ziyareti olacak, Gençlik Zirvesi’ne katılacak.
Soyad tanıdık geldi ama içimden, “Ronan Farrow da kim?” dedim.
Demesinler mi, “Woody Allen ile Mia Farrow’un oğlu!” diye.
Heyecanla atladım: “Tabii ki isterim!”
*
Röportajı dün yaptım, siz hafta sonu okuyacaksınız.
Bence bu genç adam, ileride Amerikan siyasetinin en kilit isimlerinden biri olacak.
Şu an 23 yaşında.
Çok genç ama düşünce alanında, dünya çapında bir yıldız. Tıpkı babası gibi o da bir
“dâhi”.
Harika çocuk olarak anılıyor.
Washington Post, onu
“yıldız soyundan gelme” diye tanımlıyor.
Annesi ve baba ayrıldığında 5 yaşında, sonra hayatına annesiyle devam ediyor, şimdi
Washington’da yaşıyor,
Hillary Clinton ile çalışıyor.
11 yaşındayken liseyi, 15 yaşında üniversiteyi bitiriyor.
Üstüne de, 16 yaşında Yale’da hukuk okumaya başlıyor, 21 yaşında insanların tanıyıp tanıyabileceği en genç avukat oluyor.
Bakar mısınız şu performansa... Dâhi değil de ne...
Harika çocuk değil de ne...
Dünya gençlik sorunlarında profesyonel bir uzman.
Amerikan Hükümeti’nin
Afganistan ve
Pakistan özel gençlik temsilciliğini yapıyor.
İnsan hakları aktivisti.
UNICEF’in gençlik sözcüsü.
Sudan Darfur’daki soykırım tanıklarından biri.
Free lance gazeteci.
Ve arkadaşlar...
Bütün bunlar yetmezmiş gibi... İnanılmaz yakışıklı!
Genç
Marlon Brando’ya benziyor.
Onunla röportaj yaptığımda, kendimi bıçaklamak filan istedim, 23 yaşındaki genç bir insan nasıl bu kadar parlak olabilir diye...
Hafta sonu
Cem Talu fotoğrafları eşliğinde okuyabilirsiniz...
Nadire İçkale’nin kirpikleri
NADİRE İçkale röportajıyla ilgili pek çok mail adım.
Kimi yaşına takmış, “Hanımefendi gizliyor ama yaşı bu” demiş, hesaplamış.
Kimi, “Peygamberimiz ile aynı günde doğmuş olamaz” demiş.
Kimi, açıklamalarını son derece samimi bulmuş, açıksözlülüğüne bayılmış.
Kimi, onu riyakârlıkla suçlamış.
Mail’ler, her zamanki gibi her telden çalıyor.
Ama en çok da kullandığı “kirpik uzatıcısı” merak edilmiş. Sizin için İçkale’ye sordum.
Amerika’dan almış, Harvey Nichols’dan. “Eye liner gibi, dibine incecik çekeceksiniz” diyor ama ekliyor, “Sakın gözünüze kaçırmayın! İnanılmaz bir şey. Bir ayda kirpikleriniz uzuyor. Kesmeniz filan gerekiyor o kadar. Kaş için olanı da vardı, ben ihtiyaç duymadığım için almadım...”