Dışarı çıkmaktan pek hoşlanmıyorlar. Çünkü diyor Mazhar, "Bir lokantaya girdiğimizde insanlar çatalı bıçağı bırakıp gözlerini bize dikiyor. Biricik de rahatsız oluyor. Ters bir tarafı da var biliyorsun. Önünüze dönsenize! deyiveriyor, haydaaaaa!" O yüzden evlerinde oturmayı tercih ediyorlar. Yeniköy’deki kalelerinde. Tarihi bir bina. Biricik çocukken önünden geçerken nefes alıp verişi değişirmiş, o binayı görünce pek bir heyecanlanırmış, orada yaşadığını
hayal edermiş. Şimdi orada yaşıyorlar. Üst katında da Nil Karaibrahimgil oturuyor. Biricik, arıza kadınlardan. Bir iki tahtası eksik bile olabilir. Çünkü tıpkı Mazhar gibi sanatçı. Yaratıcı. Ve bence oynamıyor, gerçekten marjinal. Düşünceleri de öyle, tepkileri de, evi de. Televizyonun önüne koyduğu dev kanepe, salonun bir köşesinde duran Çin yatağı, tavandan sarkan lamba, duvarda tavana yakın astığı fotoğraflar, kendi kıyafetleri, Mazhar’ın kıyafetleri, hepsini Biricik çiziyor, yaptırıyor. Kolay lokma değil. Ortalama şeker bir kadın da değil. Onu ya seversiniz ya nefret edersiniz. Arası yok. Dan dan dan konuşuyor. O yüzden de bu aşağıda okuyacağınız röportajı çok eğlenerek yaptım. Çünkü gerçek bir röportajdı. Karşımda, ilişkilerini allayıp pullamaya çalışmayan bir çift vardı...
Çok sık kavga eder misiniz?Biricik: Aslında hayır.,.
Mazhar: Kavgalar bizde başka türlü oluyor, Asansöre bindik diyelim, Biricik dikiliyor, ben de dikiliyorum, öylece birbirimize bakıyoruz. Sonradan anlıyorum ki, Biricik düğmeye basmamı bekliyor, ben de basmamış oluyorum ve hop kavga çıkıyor...
Biricik: Kapımı açmaz, düğmeye basmaz, valizimi taşımaz... O bir star çünkü!
Mazhar: Yok canım. Benimki şu: Hazır yapan biri varken, o yapsın. Tamamen tembelliğimden...
Zor adamsınız yani... Mazhar: Zor olduğumu söylüyorlar. Biricik "Biraz huysuzsun" diyor. Öyleyim herhalde.
Biricik: Biraz mı? Mazhar yeryüzünün en zor insanı. Hiçbir şeyinden ödün vermez, hiç. Şuradan geçmek istiyor diyelim, birden "Bu koltuğu kim koydu buraya!" diye delirebilir. Anlatabiliyor muyum? O geçsin diye koltuğun filan çekilmesi lazım, asla kenarından dolaşamaz. Onunla yaşayan insanın yüzde 100, her şeyiyle ona uyması gerekir. O fedakarlık yapamaz.
Bencil yani... Nasıl tahammül ediyorsunuz o zaman?Biricik: Etmiyorum ki. Söke söke alıyorum haklarımı.
Mazhar: Canım abartma, her insanda olan şeyler bunlar...
Biricik: Hadi canım sende! Bunun dışında neredeyse hiç kavga etmeyiz. Bir de seyahat meselesi var tabii. Kalkıp diyor ki mesela, "Yarın Peru’ya gidiyoruz..."
Vayyyy. Ne güzel! Sürprizler yapan bir adam...Biricik: Evet öyle. Ama gitmek istediği yerin adını söylüyor sadece, gerisi bana kalıyor. Hayal ettiği tatili, kalmak istediği yeri öğrenmem ve onun ruh haline göre bir tatil ayarlamam gerekiyor. Yani bir seyahat acentasına dönüşüyorum. İnternetin başına geçiyorum, biletti, oteldi, transferdi hallediyorum. Mazhar’ın hem seyahat acentası olacaksın, hem menajeri, hem sekreteri, hem de masajcısı...
Mazhar: Hayır. Son zamanlarda masajcılığımı yapmadın...
Biricik: Bıraktım çünkü işi...
Mazhar: Aaaaa çok şikayet ediyorsun benden ama...
Biricik: Etmiyorum gerçekleri söylüyorum. Mazhar’a göre ayarlanmalı dünya. O, böyle süfli işlerle uğraşmaz.
Mazhar: Rezervasyon, bilet, transfer filan diyor ya, ben n’apim, hayatımız boyunca konserler yüzünden hep bir yerlere gitmişiz, bir şeylerden inmişiz, bir şeylere binmişiz. Bilet-milet görmeyiz ki, gişe nerede bilmeyiz ki. Birileri hep ayarlar, böyle alışmışım...
Siz hayatınız kolaylaştırılsın mı istiyorsunuz?Mazhar: Hayır ne münasebet. Bunu istesem, beş adam tutarım. Ben sevdiğim kadın hayatımı kolaylaştırsın istiyorum.
Hangi yönleriniz benzer, hangi yönleriniz benzemez...Biricik: Esas olarak birbiri için yaratılmış iki insanız. Ama aynı zamanda çok da farklıyız. Ben çok titizim, Mazhar dünyanın en dağınık adamı. Ben dakikim, onun zaman kavramıyla alakası yok. Ben kurallara özen gösteririm, onun umurunda değildir.
Oysa kural mural tanımaz biri gibi duruyorsunuz...Biricik: Öyle duruyor gibi olabilirim ama kuralcıyım aslında. Evliyken daha da kuralcı oluyorum, bir başkasının sorumluğunu da üstleniyorum. Bir randevum mu var mesela, elimde değil erken giderim. Mazhar... Kendi konserine bile geç çıkan bir adam. Ben burada krize giriyorum, millet Açıkhava’yı doldurmuş, alkışlıyorlar düşün, o bornozla evin içinde dolaşıyor. Benim paniklediğimi görünce de, "Sakin ol, ben gitmeden o konser başlamaz!" diyor. Bu konularda çok rahat ama yapacak bir şey yok, onu böyle kabul etmem gerekiyor.
Hazzetmediğiniz kadın tipi? Mazhar: Sarhoş kadın... Onun dışında yok.
Biricik: Hadi canım. Boş konuşan kadın sevmez, onun yanında başkalarıyla laubali olan kadın sevmez, mesafesiz kadın sevmez, yılışık kadın sevmez...
Mazhar: Karıma bakar mısın, işte bu yüzden beraberiz, beni bu kadar iyi tanıdığı için!
Biricik: Espri anlayışı olmayan kadın sevmez. Onun ayrı bir lisanı vardır. Onu konuşmayı bileceksin. Onu güldüreceksin. Onu eğlendireceksin.
Sonuçta, onun hayatını mı yaşıyorsunuz?Biricik: Yok öyle değil. Bakma didiştiğimize, çok çok huzurluyuz birlikte. Ben onun hayatına uydum, o da benim. Tabii ki her zaman kadın daha fazla fedakarlık yapıyor ama bunun haber değeri yok.
Mazhar: Neden öyle diyorsun? Ben artık ekmeği koparmıyorum, kesiyorum! Demek ki bazı şeyleri öğrenmişim!
Ne kadar kıskançsınız?Mazhar: Çok kıskancım. Biricik’in bikinili resmi olmasın diye tropik adalara, Bali’lere, Tayland’lara götürüyorum. Orada yüzüyor karım...
Biricik: Arkadaşlarımla burada oturup kahkahalarla gülüyorsam, içeriden koşarak geliyor ve "Ben yokken nasıl bu kadar eğlenebilirsin?" diyor.
Mazhar: Derim tabii...
Biricik: Manyakça ama bir taraftan da bana bu kadar düşkün olması çok hoşuma gidiyor.
Siz peki? Kıskanır mısınız onu?Biricik: Bazen kuliste, kadınları Mazhar’ın yanağını okşarlarken görüyorum. Ben de yanlarında durup işleri bitinceye kadar bekliyorum. Üstelik bu tür şeyleri de aleyhine kullanmam ama bana "Ne o! Bilmem kimle de pek bir samimi konuştun" derse bir gün, patlayıveririm...
Mazhar: Aman canım bir kere olmuş bir şey amma abartıyorsun!
Başka ne olursa kavga çıkar?Mazhar: Hava her zaman güzel olmaz Ayşecim!
Biricik: Bazen de ortada makul bir sebep yokken canı kavga etmek ister Mazhar’ın. İlk zamanlarda bu tuzağa daha çok düşüyordum. Bir anda coşup "Sen bana bunu nasıl dersin?" diye parlıyordum. Ama şimdi "Anlaşıldı canın kavga istiyor" diyorum, oralı olmuyorum.
Mazhar: Geçenlerde Özkan’la bir konuda hır çıkarmaya çalıştım, Fuat da oradaydı, Özkan’a kaş göz işareti yaptı: "Susss... Cevap verme" diye. Fuat daha tecrübeli olduğu için onu kavgaya çekmek kolay olmuyor tabii.
Biricik: Bir gün konsere gidiyoruz, arabada başka bir arkadaşımız da var. Mazhar kavga çıkardı ama öyle böyle değil. Arkadaşımıza durup dururken saldırdı. "N’apıyorsun?" dedim, "Çok meraklıysan, onu da al in arabadan!" dedi. Ben inmedim ama arkadaşımız küstü gitti. Konsere geldik, hiç sesimi çıkarmıyorum, döndü gayet aşk dolu sözler söyledi. "Delirdin mi?" dedim, "5 dakika önce bunları, bunları yapan adamsın!" "Rock and roll" dedi bana cevap olarak...
Mazhar: Eskidendi, eskidendi, artık bitti...
Biricik: Doğru söylüyor, artık ikimiz de bu tuzaklara düşmüyoruz. Ayrılacak halimiz de yok. Bir parlar gibi oluyoruz ama sonra "Değmez" diyoruz.
Mazhar: Dalgalandım da duruldum...
Son zamanlarda yaşadığınız en romantik an?Mazhar: Tayland seyahatindeki gün batımları ve akşam yemekleri...
Biricik: Evet, hani gece denize de girmiştik...
Mazhar: Sakın anlatma, özele girer...
Biricik: Canım denizde ne yaptığımızı söylemiyorum ki.
Mazhar: Tövbe estağfurullah!
Erkeklerle özel hayatınızı paylaşır mısınız?Mazhar: Özel hayatımı kimseyle paylaşmam. Fuat ve Özkan’la bile. Mide kanaması geçirdiğimde, iki gün Biricik’e bile söylemedim.
Biricik: Ben sürekli "Halinde bir tuhaflık var, neyin var?" diyordum. "Yok bir şey" diyordu. Meğer kendi biliyormuş mide kanaması geçirdiğini. Bana da söylemiyor, evde yatıyor. Apar topar götürdüm hastaneye...
Sizin çok erkek arkadaşınız var mı?Mazhar: Yok, erkek arkadaşım da çok yok, kadın arkadaşım da...
"Biraz da insan içine çıkalım, çok kendi başımıza kaldık" gibi hissediyor musunuz?Biricik: Evet hissediyoruz ama gidip sosyalleştiğimiz filan da yok...
Mazhar: Bizim sosyalliğimiz şöyle oluyor: Kazablanka’da, Tayland’da plajda, Marakeş’te pazarda, Amsterdam’da meydanlarda. Bizimkilerin olduğu yerde dedikodu başlıyor, resim çekmeler, göz süzmeler, incelemeler. İşin şekli değişiyor. Ne kadar az görünürsen o kadar iyi. Türkan Şoray hayatı yaşıyoruz...