Paylaş
1. Genel yönetmeniniz böyle bir talimat mı verdi?
2. Niçin bu gazeteci veya yazarlarla söyleşi yapma ihtiyacı duyuyorsunuz?
3. Sizinle Vakit, Şafak, Zaman gibi gazeteler söyleşi yapma talebinde bulunuyorlar mı?
4. En anlamadığım ise, methiye düzülecek konum veya birikimleri yokken siz onları neden baş tacı ediyorsunuz?” (Hikmet T.)
* 1- Evet. Ben yayın yönetmenimin talimatları olmadan yemek yemeye bile gidemem. Her ayın çift sayılara denk gelen pazar günleri türbanlılarla röportaj yapıyorum. Talimatları da malum şahıstan alıyorum!
2- Çünkü bu ülkeyi içerinden çökertmeye çalışıyorum!
3- Valla beni paylaşamıyorlar. Her şey karşılıklı, benim onlarla röpörtaj yapmadığım haftalarda onlar benimle yapıyorlar!
4- Beyefendi, ben methiye filan düzmüyorum. Yılda 52 hafta var, ben neredeyse 15 yıldır aralıksız röportaj yapıyorum. Her pazar (bazen cumartesileri de) karşınıza farklı bir öyküyle çıkmaya çalışıyorum. Birkaç hafta sonra da mesela, bir endüstriyel dağcı ile sohbet edeceğim. Esra Elönü, benim için bir renkti. O, sadece laiklere karşı değil, kendi camiasına karşı da bir savaş veriyor, ben de bunu önemsiyorum. O benim hakkımda olumsuz şeyler yazmış biri, olsun ben onu yine de önemsiyorum. Bunca yıl içinde yaptığım örtülü kadın röportajları iki elin parmaklarını geçmez. Onlar da ellerine geçen ilk fırsatta, yazılarında bana çaktılar. Bu işin raconu bu, Ayşe Arman’a çakacaksın! Olsun, yine de röportaj yaptığıma pişman değilim. Siz beğenseniz de beğenmeseniz de, bu ülkede onlarla birlikte yaşıyoruz. Muhafazakâr kesimden insanlarla röportaj yapmaya devam edeceğim. Oldu mu canım?
İslamcı playboylar
“Madem İslamcı camiayı takip ediyorsunuz size bir konu önereceğim: “İslamcı playboylar.” Mesela benim elimde, İslamcı bir oluşumdan belediye başkan adayı olmuş ve milletvekili adayı olmuş, yıllardır teşkilat başkanlığı yapmış, karısı çarşaflı, çocukları İslamcı okullarda okuyan, defalarca hacca gitmiş sakallı bir adamın ne derece sapık ilişkiler içinde olduğunun belgeleri var. Görüntüleri izleseniz, dersiniz ki, ‘Bu adam İslamcı falan değil, hatta İslam karşıtı’. Seccade üzerinde, Kâbe resmi önünde yaptıkları gerçekten insanın kanını donduracak cinsten...” (Şevket C.)
Haber olan her şeyin peşinde koşmak vazifemiz. “İslamcı Kazanovalar”, tabii ki haber olarak işlenebilir. Toplum içindeki her türlü ikiyüzlü davranışı sergilemek gerekiyor, o kesim, bu kesim diye ayırım yapmak doğru değil. Elinizde bir şey varsa gönderin...
Dünyanın en seksi insanına gidiyorum
Şu anda ayaklarımda kırmızı oje var.
Sevgilim, bu kırmızı ojeleri silene kadar benimle sevişmeyecek.
Çünkü kırmızı oje sevmiyor. Aslında ayak da sevmiyor. Mümkünse, açık ayakkabı giymemi de istemiyor. Fetişistlerin tam tersi. Pastel renkli ojeli ayaklara, bilemedin French manikürlü ayaklara katlanabiliyor, o kadar.
*
Peki ben niye kırmızı oje olayına girdim? Çünkü zaten iki gece ayrı kalacağız. Görmeyecek ayaklarımı. Bir de çok istedim... Simsiyah giyineceğim, ayağıma da ucu açık yüksek topuklu siyah bir ayakkabı çekeceğim...İçinden de kıpkırmızı ojeli parmaklarım çıkacak...
Bu gece Madrid’e bir röportaja gidiyorum. Dünyanın en en en en seksi insanlarından birine. Kırmızı ojelerim ve simsiyah kıyafetimle, yarın öğlen karşısında olacağım. Ayaklarıma bakmayacaktır ama ben kendimi seksi hissetmek istiyorum.
İyi geçerse, haberiniz olur. Geçmezse, bu kırmızı ojeyle ruhumu ve bedenimi röportaja hazırlama ritüeli aramızda kalır...
OKU... OKU... OKU...
Zeki Demirbukuz’un Milliyet Gazetesi’nden Asu Maro’ya anlattıkları doğru mu? Altın Portakallı oyuncu Nergis Öztürk’ü evime çağırıp, randevu verip ektim mi? Onlar da, yağmur altında zavallı kediler gibi ıslandılar mı? Ben de onlara aldırmadan Dubai’ye geri mi döndüm... Sığmadı... Cuma’ya...
Paylaş