Önce İnönü Stadyumu’nun oradaki ışıklarda gördüm o ilanı...
Bir takım kadınlar...
Profilden görünüyorlar...
Güzel kadınlar...
Baş örtülü kadınlar...
Ve bir slogan:
"Giyinmek güzeldir."
Altında da bir firmanın adı yazıyor.
* * *
Ne yalan söyleyeyim, tedirgin oldum, huzursuz oldum.
Kendimi hiç iyi hissetmedim.
Dahası, beni bile şaşırtan bir reaksiyon gösterdim:
Durduk yerde sinirlendim!
Çünkü o reklam bana, kendimi "taraf" hissettirdi.
"Demek işleri bu noktayı getirdiler, demek daha da ileri gidecekler..." diye düşündüm.
Ne demek giyinmek güzeldir?
Ne biçim bir slogan bu?
O ilandaki kadınlar renkli baş örtüleri takıyorlar.
Demek ki, "Örtünmek güzeldir!"
Biraz duralım burada, o kadar basit değil...
* * *
Birden kendimle ilgili bir gerçeği fark ettim.
Ben türbandan-mürbandan hoşlanmıyorum.
Güya anlamaya, empati yapmaya çalışıyorum.
Herkes nasıl yaşamak isterse öyle yaşasın filan diyorum...
Ama...
İşin ucu bana dokununca, biri bana "Giyinmek güzeldir" deyince, "Hop n’oluyoruz!" oluyorum. Demek istiyorlar ki, "Sen çıplaksın, giyinmiyorsun, örtünmüyorsun. Bu yüzden vicdan azabı çekmelisin, kendini düzeltmelisin..." Valla, bu ilanı gördüğümde ben böyle hissetim. Üzerimde de askılı bir elbise vardı, yazlık bir elbise, biz havalar ısınınca normal olarak böyle giyiniyoruz. Ve o ilan, o gün, benim kendimi soyunuk gibi hissetmeme sebep oldu. Sanki yanlış bir şey yapıyormuşum gibi...
* * *
Sizce bence mi abartıyorum?
İstanbul’un her tarafında olan bu ilanlar, sadece beni mi rahatsız ediyor?
Mayo reklamlarına sansür uygulanıp, bu reklamlar şehre yayılınca, siz de kendinizi baskı altında hissetmiyor musunuz?
"Türban güzel, sen çirkin" olmuyor musunuz..?
Ben deyip geçmeyin
İstanbul’a ateş almaya geldim, bir günlüğüne.
Çünkü Betûl Mardin, bir haftada 2 ameliyat oldu.
Olay şu:
Bacakta bir ben. Çok büyük değil ama çok küçük de değil. Kendi halinde bir ben. Dermatoloğu Arpi, ısrar ediyor, "Bunu aldırın Betûl Hanım" diye. Dr. Arpi’nin bütün hayatı, hastalarına güneşin tehlikelerini anlatmakla geçiyor, ama kaderin cilvesine bakın ki, adının anlamı güneş! Sonunda da, Dr. Arpi ısrarıyla, Betûl Mardin, soluğu, Oya Bayrı’da alıyor, o ben, güle oynaya alınıyor.
O da ne!
Patoloji sonucu geliyor:
Lentigo maligna melanoma.
Duydunuz ya da duymadınız...
Kanser yani.
Ve hop, tekrar ameliyat.
İyice temizliyorlar.
Sakın merak etmeyin, şimdi turp gibi, Image’in toplantıları evde yapılıyor, o kadar iyi, sadece bir süre yatması ve ayağını yukarıda tutması gerekiyor.
* * *
Ben ona hasta ziyaretine gittiğimde, elide bir internet print’i sallıyordu. Ve gülüyordu. Bir dolandırıcılık örneği. Sizinle paylaşmak istedim. Şahane bir İngilizce ile kaleme alınmış e mail. Şöyle diyor özetle:
"Mrs. Betûl Mardin,
Mr. Timothy M. Mardin ölmüştür, kendisi bir petrolcü ve enerji danışmanıdır. Kişisel hesabında 11.5 milyon pound bulunuyor. Bugüne kadar her hangi bir akrabası ortaya çıkmadı. Eğer bir akrabası bulunamazsa, bu para, 15 gün içinde İngiliz hükümetine devrolacak. Büyük çabalarla soyadınızın Mardin olduğu tespit ettim. Sizinle iletişim kurmak istiyorum. Bu parayı İstanbul’daki hesabınıza aktarabilirim. Ben de hizmetimin karşılığında bir komisyon alırım. İmza: Lisa S. Robert."
Tezgah şu:
Siz "Ne yapmam lazım?" diye olaya atladığınızda, "Şu kadar yol masrafı, şu kadar havale bedeli" deniyor, siz de bir ihtimal parayı öderseniz, vınnnnnnnnnnnn...
Ara ki bulasın..!
HAMİŞ: Balçiçek Pamir’i tebrik ediyorum. Pazartesi günü, bir kız- bir oğlan dünyaya getirdiği için. Hayal ediyorum, bir süre sonra, ikizlerden birini Balçiçek uyutmaya çalışırken, diğerini de kocası sallayarak uyutmaya çalışacak. Ve karı koca, evin loş bir odasında, dışardan hayatın sesleri gelirken, sevgiyle birbirine bakıyor olacak. Ben hayatta bundan daha romantik bir manzara düşünemiyorum. Yazıyı yazarken Sanem Altan’ın da doğurduğu haberini aldım. Yaşasın!