Tunuslu Lotfu

Aman Tanrım!
Ne zaman saat bu kadar ilerlemiş? Misafirler 7 buçukta geliyor, saat 6, benim hemen bir kuaför bulmam gerekiyor. Kendimi sokağa atıyorum, fellik fellik güzellik merkezi, berber, kuaför, salon yazan bir levha arıyorum.

Çok ballıyım çok! Hemen buluyorum. ‘Saloon for women’ yazıyor. Dalıyorum. Ve anında duvara çarpıyorum: ‘Bugün Cuma. Dükkanı kapattık. Başka bir sefere inşallah!’

İnşallah ha! Yani Dubai’deki anlamıyla ‘İsterim ama hiç sanmıyorum...’

Nasıl unutmuşum, bugün cuma. Dubai’nin pazarı... Herkes tatilde...

Pes edecek halim yok ya...

Aramaya devam ediyorum ve bulamamaya....

Sinir katsayım yavaş yavaş yükseliyor!

Alışveriş merkezleri, oralar, buralar... Açık dükkan yok...

O da ne!

Bir mucize gerçekleşiyor. Gözüme açık bir dükkan ilişiyor. Evet, bir berber. Ama bir erkek berberi. Bizdeki kasaba berberlerine tekabül eden, külüstür bir şey. İçeri girdiğimde bana yönelen bakışları anlatamam. Ense tıraşı olan erkekler, sakal tıraşı olan erkekler, kulaklarındaki tüyleri yakılan erkekler... Uzaylı görmüş gibi bakıyorlar.

‘Selamın aleyküm’ diyorum en şirin halimle.

Eski usul dükkanın eski usul kasasında biri oturuyor.

Belli ki patron o.

‘Nasıl yardımcı olabilirim?’ diyor.

Yol filan soracağım zannediyor.

‘Saçlarımı fönletmek istiyorum... Bırak dağınık kalsın modeli... Yuvarlak fırçayla fönlenecek... Ama içeri doğru değil... Pırasa gibi olacak... Sonra dax ve spreyle ben size ne yapmanız gerektiğini göstereceğim... Bu arada isminiz?’

‘Lotfu’ diyor.

‘Haaaa... Lütfü yani... Nerelisiniz?’

Hálá kendine gelememiş halde...

‘Tunus...’

‘Harika. Bizden sayılırsınız. Ben de Türküm. Yalnız acele etmemiz gerekiyor, benim vaktim az...’

‘Peki’ diyor.

Bana arkada bir oda gösteriyor, ‘Ancak burada tarayabilirim saçınızı...’

‘Benim için hava hoş...’

Dükkanın ön cephesi tamamen cam olduğu için bir dolu erkeğin arasında oturmam Arap örf ve adetlerine biraz fazla ters...

Biz gittiğimiz yerin adetlerine uymasını da biliriz!

Ve o günden beri Dubai’nin Lotfu’su, yani bizim Lütfü’müz, benim saçlarımı fönlüyor.

Bir yere gitmeden önce Lotfu’ya bir telefon yetiyor...

SÜRPRİİİİİZ!

Bunu biliyorsunuz daha önce sizinle paylaşmıştım:

Ben insanları şaşırtmaktan hoşlanırım.

Dubai’de de aksi gibi vaktim fazla.

İkide bir aklıma manalı-manasız sürpriz fikirleri geliyor.

Genellikle şöyle başlıyor.

Yorgun argın işten gelen eve sevgilime ‘Bu akşam sana bir sürprizim var’ diyorum.

‘Ben seni çağırınca yukarı geleceksin... Tamam mı?’

İki katlı evin böyle avantajları var.

Sen yukarıda istediğin numarayı çek, o aşağıda beklesin.

Yukarıda yaptığım şudur: Banyoyu Bali Adası’nın spa’larından birine çevirmek!

Banyoyu bir güzel doldurursun... Yeri göğü tea-light mumlarla donatırsın... Her tarafa tütsüler koyarsın... Ortalığı missss gibi kokutursun...

Elini küvete daldıracaksın, evet sıcak!

Yalnız suyu fazla doldurmayacaksın...

İki kişi küvete girme ihtimali de doğabilir, taşmasın...

Su miktarı kadar önemli başka bir nokta:

Köpük.

Köpük yoksa oynamam!

Köpük yapan o şeylerden daha önceden almış olacaksın.

Yuvarlak toplar var atıyorsun suya, balon balon oluyor. O kadar eğlenceli ki...

Banyo hazırlığı faslı tamam...

Fazla oyalanmaya gerek yok.

Adam sıkılmasın aşağıda...

Bir dakika, taze sıktığın portakal suyunu da sotada tutacaksın...

Suya girdiğinde eline tutuşturacaksın.

Unutmadan... Önemli bir nokta daha... Yukarıya çıkan merdivenlerin başına bir koltuk koyacaksın. Orada bir durak, bir istasyon yaratacaksın. Sevgilini oraya oturtacaksın, üzerindekileri çıkartacaksın, bornozunu giymesini sağlayacaksın, sonra senin yarattığın özel spa’nın kapısını açacaksın...

Yola serpiştirdiğin gül yapraklarının arasından geçerek hedefe ulaşacak...

Önce şaşıracak...

Bol bol şaşıracak...

Sonra uzun süreli ve farklı bir banyo keyfi başlayacak...

Karanlıkta mum ışığında bol buharlı bir banyo kim ne derse desin çok keyifli...

Bir hamilenin evrak-ı metrukiyesi

Kızımla arama GİRME

Eminim bütün hamileler yapıyordur. Günlük tutuyorum... Esas olarak kızımıza annesiyle babasının ilişkisini anlatıyorum.

Gazetede her şeyi yazmam yasak ya...

Ben de içimi o günlüğe döküyorum!

Birinin pıtır pıtır bir şeyler yazması diğerinin merakını çekiyor tabii. Ne yazıyor? Bu sorunun asıl açılımı: ‘Beni mi yazıyor, başka bir şey mi?’

Sevgilim, ‘Yazdıklarını ben de okuyabilir miyim?’ diyor.

Şimdi ne diyeyim?

Çocuk, onun da çocuğu!

Hem benim gizlim saklım yoktur ki. ‘Elbette’ diyorum, ‘Teklif mi var aramızda al oku...’

O günden sonra da günlüğümü okumak işi, sevgilimin ciddi meşguliyetleri arasına giriyor, ben yazıyorum, o okuyor, ben yazıyorum o okuyor...

Bazen yazdıklarıma çok gülüyor. Yani öyle söylüyor. Bazen de gözlerinde bir endişe ‘Sence kızımız bunları ne zaman okuyacak?’ diye soruyor.

Anlıyorum.

Kızımızı benden korumaya çalışıyor!

‘17, 18 uygundur’ diyorum.

Çünkü küçük bir çocuğa anlatır gibi yazmıyorum, daha çok bir arkadaşımla konuşur gibi...

Geçenlerde dayanamadı ‘Ayşe’ dedi, ‘Kızımıza, hayata, ilişkilere, aşka ve sekse dair dahiyane fikirlerini yazmasan... Yanlış etkilenecek diye korkuyorum... O neticede bir çocuk...’

Allah Allah, ne yazmışım ki?

‘Aşk varsa zina yoktur’ demenin nesi yanlış? ‘Umarım senin için de sevişmek eşittir aşk olur’ diye yazmanın ne yanlışı olabilir ki... Başka? ‘Sakın aşık olmadığın biriyle yatağa girme’ demişim... Hatalı mı davranmışım?

Ama herhalde bundan korkuyorum ki...

‘Sen yine de annene fazla aldırma!’ demişim, ‘Aslında kimseye aldırma... Kendi doğrularını kendin bul...’

Yine de sevgilimin uyarısından utandım. Doğru ya ben bir anneydim, yapmamalıydım. ‘Peki’ dedim. O konuşmayı takip eden günlerde günlüğe bir küçük hanımefendiymişim gibi davrandım. Havadan sudan şeyler yazıyorum. Esas olarak da yalan dolan. Samimiyetsiz palavralar. Tahmin edeceğiniz gibi çok fazla dayanamadım.

Sıkıldım.

O akşam sevgilimi karşıma aldım:

‘Bana bak bu böyle devam etmez...’ dedim, ‘Kızımla aramızdan çekil... Ben ben olmaktan çıktım senin yüzünden... Efendi anne olacağım diye gayri samimi şeyler yazmaya başladım... Sen okuyacaksın diye olmadığım kadar edepli olmaya uğraşıyorum. Olmuyor. O zaten bu satırları okuma yaşına geldiğinde, annesinin edepsiz biri olduğunu çoktan anlamış olacak. Ama hiç belli olmaz, bakarsın belki de gurur duyar. Zaten aklı varsa o da bence edepsiz olur..!’
Yazarın Tüm Yazıları