Paylaş
Profesör Alper Demirbaş'ın açıkladığı şaşırtıcı gerçek
Tıp öğrencileri bile mesaj atmışlar, bayıldım. Heyecan-landım. Mesleğime inancım arttı. Bugün de Alper Demirbaş Hoca, bize organ naklinin önemini, nelere ihtiyaç olduğunu anlatıyor. Bu mesele, sadece tıbbi bir mesele değil, dini, hukuki, ahlaki ve felsefi bir mesele. Önümüzdeki dönemlere de damgasını vuracak...
Hocam, “organ nakli” deyimi, benim az önce izlediğim şeyi tam anlatmıyor sanki...
Haklısınız. “Nakil” sözcüğü tam olarak karşılamıyor, “transplantasyon” daha doğru tanım. “Nakil” bir yerden bir yere koymak. Burada ise, önce organı “trans” ediyoruz, vericiden çıkarıyor, alıcıya getiriyoruz, orada “plantasyon” yapıyoruz. Yani sadece nakletmiyoruz, ekim da yapıyoruz. Organ, orada iş görür hale geliyor.
Siz, belli ki işinizi aşkla yapıyorsunuz. Yoksa insan, günde 2-3 transplantasyon operasyonu yapamaz. Bu heyecana yüreği dayanmaz...
Öyle demeyin. Ameliyathane, benim mabedim. Ben orada hayat buluyorum, her şeyi unutuyorum, kendimi her şeyden soyutluyorum, yüzde 100 konsantrasyon. 83’te, fakültenin 3. sınıfındaydım, Mehmet Haberal, böbrek nakli yapıyordu. Çok saygı duyduğum bir meslek büyüyümdür, akrabam da aynı zamanda. Sizin biraz evvel tanık olduğunuz şeyi, ben daha o zaman görmüştüm. Ölü böbrek, takılınca renk değiştirdi, bir başka bedenin içinde hayat buldu. Bugüne kadar gördüğüm en etkileyici manzaralardan biriydi. İşte o gün transplantasyon cerrahı olmaya kesin karar verdim!
Transplantasyon cerrahlığı hangi organları kapsar?
Benim uzmanlığım karın içi organları. Yani karaciğer, böbrek, pankreas. Biz mesela dünyada ilk kez, karnın içindeki tüm organların yerini değiştirme ameliyatını gerçekleştirdik. Bağırsak problemi olan 14 aylık bir kız çocuğuydu. Boyundan beslenmek zorundaydı, o da siroz yapar bir süre sonra, 36 saatlik bir ameliyatla bütün organların yerini değiştirdik.
Müthişmiş! Sizin hastalarınıza diyaliz yerine organ naklini önerirken amacınız ne?
Hem hastaların yaşam kalitelerini artırabilmek hem de yaşam sürelerini biraz daha uzatabilmek. Her yıl, bir önceki yıldan daha fazla sayıda böbrek hastası diyalize bağlanıyor ve bu işlem 4 saat sürüyor. O gün onlar için kayıp. Haftanın üç günü de kayıp. O aile için de, haftanın üç günü kayıp. Nakille, normal bir hayata dönebileceklerini anlatmaya çalışıyoruz.
Böbrek nakli Türkiye’de kaç yerde yapılıyor?
48 merkezde. Bu merkezlerin çoğunluğu da İstanbul’da. Geçtiğimiz yıl 2300 böbrek nakli yapıldı, bunun 500’ünü biz yaptık, burada Antalya’da.
Yılda 500 organ nakli gerçekleştiren bir hoca olarak, benim, bir gazetecinin insanlara ne anlatması istersiniz...
Ülkemizde böbrek nakli için bekleyen 70 bin hasta var. Karaciğer, pankreas ve kalp bekleyenlerle 90 bin kişi. Bu, 90 bin aile demek, o da irice bir Anadolu kentinin nüfusu. Organ lazım, organa ihtiyaç var, sorunumuz bu, organ yok. Üstelik her yıl organ bekleme listelerine 10 bin kişi daha ekleniyor. Ama kimsenin organ bulma umudu yok. Bulduğumuzda, inanın çok seviniyoruz ve gerektiğinde 72 saat uyumadan, onu naklediyoruz. Amerika Birleşik Devletleri’nde yıllık başarı oranı yüzde 95, bizim merkezde yüzde 96. Hayatta kalma oranı onlarda bir yıl sonra yüzde 97.6, bizde 98.8. Yani biz Amerika’daki merkezlerden daha başarılı durumdayız. Ama sorunumuz organ yok. Bizim canlı organ bağışına ihtiyacımız var. Yıllardır bu bilinci geliştirmeye çalışıyoruz.
Bu meselede Sağlık Bakanlığı nasıl bir rol üstleniyor?
Bakanlık, beyin ölümü gerçekleşen insanların organlarını bağışlamaları için ciddi bir çalışma içinde. Artık ülkemizde de yoğun bakım ünitelerinde de, organ nakli koordinatörleri var, onlar devreye giriyor, aileleri ikna ediyor. Ama insanların beyin ölümünün ne olduğunu kabullenmesi hâlâ güç görünüyor.Türkiye’de milyon nüfus başına gerçekleşen organ bağışı yüzde 3. Amerika’da yüzde 26. En başarılı ülke İspanya, yüzde 35-36 filan. Bizim 3’ten 30’a çıkabilmemiz ne kadar zaman alır, inanın bilmiyorum. Bu, ciddi insan sevgisi gerektiren bir şey. Fakat sadece kadavradan almak yetmeyecek. Canlı nakillere ihtiyacımız var.
Bu arada beyin ölümü gerçekleşmiş birinin organlarını alındıktan sonra ne olur?
Tamamen eski haline getirilip, gömülüyor.
Madem mesele, canlıdan organ bağışını yaygınlaştırmak, neden parayla organlarını satamıyor insanlar?
İran’da devlet satıyor. Daha doğrusu satmak isteyenlerle, organa ihtiyacı olanları bir araya getiriyor. Ama ben buna tamamen karşıyım.
Niye?
Çünkü etik bulmuyorum. Biz öyle bir toplumda yaşıyoruz ki, buna izin verirseniz, bir ağa, bir cemaat lideri ya da insanlar üzerinde yaptırım gücü olan herhangi biri, pekala, “Gidin 15’niz böbreğinizi satın, bana parasını getirin” diyebilir. Ben şahsen, organlar satılığa çıkarsa kimseyi ameliyat etmem.
Canlı organ bağışını insanlara tam anlatamıyoruz
Bu arada akraba olmayanlar arasında nakiller başladı, değil mi?
Tabii tabii. Sağlık Bakanlığı etik kurullar oluşturdu, bu kurullarda alıcı ve verici bir araya getiriliyor, her türlü soru soruluyor. Ve para için değil, sevgi temelli bu işi yaptıklarından emin olunuyor.
İnsanların özgür iradelerini neden karışılıyor? Neden böbreğini satmak isteyen biri satamıyor?
Organ satışı, herkesin, insanlığın ayıbıdır. Kölelik nasıl olmaması gereken bir şeyse bu da öyle, hiçbir insan organını satmak zorunda kalmamalı.
Şu anda yasal düzenleme nasıl?
Hastanın 4. dereceye kadar akrabaları ya da evliyse eşi ve eşinin dördüncü dereceye kadar gelen akrabaları birbirine organlarını bağışlayabilir. Ortalama bir Türk ailesinde bu, 200 kişi filan ediyor. Bunlardan bir verici bulunabilir mi diye uğraşılıyor. Bizim eksik yaptığımız şu: Canlı organ bağışının ne olduğunu tam olarak insanlara anlatamıyoruz. Canlı vericiden böbrek nakli, ilk defa 1955’te gerçekleşti ve bunu biz keşfetmedik. Amerika’da kadavra bağışı ile canlı bağışı ayrı oranda. İngiltere’de canlı bağış sayısı, kadavra bağışını geçti. İskandinav ülkelerinde de geçti. Bir yandan da nüfus yaşlanıyor, organ bağışı azalıyor. Bizim insanları bilinçlendirmemiz lazım.
Ben kendi çocuğuna, çok yakın akrabalarıma seve seve böbreğimi veririm ama uzak bir akrabama verirken tereddüt edermişim gibi geliyor...
Canlı verici olmanın bir zararı yok ki. Bakın 55’ten beri, dünyada yüz binlerce böyle nakil operasyonu yapılmış. Bu yılın başında Minesota Üniversitesi’nde bir makale yayınlandı:
Böbreğini bağışlayan insanlarla aynı sağlık durumunda olup iki böbrekle yaşayan insanları kıyaslayarak, 40 yıl takip etmişler, tek böbreklilerde sorun çıkıyor mu, daha fazla böbrek, karaciğer, kalp hastalıkları görülüyor mu? Kanıtlanmış ki, her iki grup arasında hiçbir fark yok.
Bu işin aslı sevgidir
Peki o zaman neden iki böbreğimiz var?
Bizim aslında kaç karaciğerimiz var biliyor musunuz? 8 tane. Canlı vericili karaciğer nakillerinde, yüzde 70’ini çıkarıp vericiye naklediyoruz. Bir süre sonra, o kalan yüzde 30, olması gereken hacmi kadar tekrar büyüyor. O tek böbrek de, iki böbreğin işini görecek şekilde çalışıyor. Bu, kanıtlanmış bilimsel bir gerçek. Aksine bir yayın yok.
Hocam beni nasıl ikna edersiniz ki, insan bir böbreğini bir başkasına versin. Para yok, madalya yok...
Bu işin aslı sevgidir...
DEVAMI ÇARŞAMBAYA
Paylaş