Dün başlayan röportaj bugün de devam ediyor, Deniz Seki anlattıklarıyla beni şaşırtmaya devam ediyor. Bir sürü acı sığdırmış 38 yıllık hayatına ve şimdi onları en doğal, en sakin haliyle anlatıyor...
Nasıl bir çocukluk?
- Sıkıntılı, sıkışmış ve hüzünlü bir çocukluk. Mutlu asla değil. Evden kurtulmak, nefes almak, özgür olmak... Hayallerim bunlar. Benden küçük iki erkek kardeşim var. Ben ablayım. Biraz da anne... Çünkü biri 6, diğeri 11 yaş küçük. Onlarla aram hep iyi oldu, annemle de. Ama babam gereğinden fazla otoriter ve baskıcıydı...
Anne ve baba nasıl tanışıyor?
- Alanyalıların Muz Gecesi’nde galiba... Babam, Alanya’nın bir köyünden. Zorluklar içinde İstanbul’a geliyor. Kabataş Erkek Lisesi’nde yatılı okuyor, sonra kimya mühendisi oluyor. Kendi kendini yetiştirmiş bir adam. Annem ise varlıklı bir aileden. Aralarında bariz bir kültür farkı var. Annem, konservatuvarın keman bölümüne okuyor. Benim Almanya’da yaşayan dayım da piyanist. Müziğe, sanata meraklı bir aileden geliyorlar. Ne var ki evlenmeye karar verince; babam, annemin konservatuvarı bırakmasını istiyor. O da bırakıyor. Yazık, oysa çok yetenekli. Ercan Saatçi’nin "Meyhane Şarkıları" diye albümü vardı, oradaki şarkılarından birinin introsunu annem söyledi. Çok iyi bir sesi var. Ama işte tatsızlık olmasın diye müzik defterini kapatıyor, kendisine ailesine adıyor...
- Hem ondan hem de beni doğurtan Suavi Topçuoğlu’nun karısının adı da Deniz’miş. O aralar da adamı terk etmiş, çok da güzel bir kadınmış, anneme "Karımı çok özledim. Zaten bugün de Denizcilik Bayramı, gel bu kızın adını Deniz koyalım" demiş.
Babayla ilişkinizi nasıl hatırlıyorsunuz?
- Felaket. Korkardım ben babamdan. Sinirli bir yapıya sahipti. Annemle de sürekli bir ağız dalaşı içindeydiler: "Senin ailen, senin kardeşin, senin sülalen..." Birbirlerini hep eleştirirlerdi. Daha doğrusu babam annemi. Ortaokulu Çamlıca Kız Lisesi’nde okudum. Yatılı okumak benim için bir kurtuluştu. 19 yaşında da sırf bu yüzden evlendim. Yoksa insan 19 yaşında niye evlensin? 21 yaşında da boşandım.
Çocukken hayallerinizi ne süslüyordu?
- Müzik, müzik, müzik! Hep şarkı söylüyordum ben. Evin maskotuydum. Kulağım iyiydi, sesim iyiydi. Babam da bunu görüyordu. Bu kadar yeteneği var bu kızın, madem konservatuvara göndermiyorsun, bir müzik enstrümanı çalmayı öğrensin, ders aldır... Hayır! Baskı yapacaksın da ne olacak, kız yine bildiğini yapacak... Yaptım. Babamdan izinsiz Pop Show 95 Şarkı Yarışması’na girdim. Ondan izinsiz Harbiye Ordu Evi sınavlarına girdim. TRT İstanbul sınavlarına girdim. Hepsini de kazandım. Hep ilgisizdi babam, duvar gibi. Ama bir gece tuvalete kalktığımda baktım, herkes uyuduktan sonra gizli gizli Pop Show 95’de benim birinci olduğum programı seyrediyor, annem kaydetmiş... Hiç anlaşamadık biz onunla. Belki annemin de etkisi vardır, o da babadan korkuttu bizi, bizi yanına çekti, bir hükümranlık kurdu. 26 sene sonra da boşandılar...
Yaşınız ilerleyince de uzlaşma sağlanamadı mı aranızda?
- Hayır hiç. Deniz Seki oluşumu göremedi. En acıklısı da şu: Annemle babam ayrılmıştı, 2 sene filan geçmişti, biz babamla küstük, 6 aydır filan konuşmuyorduk. Nerede yaşadığını bile bilmiyordum. Bir telefon geldi. "Babanız vefat etti" dediler, "Gelin alın." Ve bir adres verdiler. Kardeşlerim küçüktü onlara söylemedim, anneme de söylemedim. Kalktım gittim. Pendik’te bir ev. Tanımadığım bir ev. Güzel bir ev. Bir kadın açtı kapıyı. Üzgün. Ben şaşkınım, nereye geldim diye düşünüyorum. İçeri girdim, duvarlarda benim resimlerim. Kadın ağlamaya başladı. Meğer babamın karısıymış. Babam annemden ayrıldıktan sonra yeniden evlenmiş, kendine yeni bir hayat kurmuş, benim haberim yok. "Sizden çok söz ederdi" dedi. Anlaşamasak da seviyormuş demek ki beni. Ağlamaya başladım. Onu orada bir yatakta çenesi bağlı görünce daha da çok ağladım. Hepimiz emanetiz bu dünyada. O an anladım. Birbirimize eziyet ettiğimize değmemiş, değmiyor...
Psikiyatrım Yazman’ın hakkımdaki yorumu
"Sen özel bir kadınsın" diyor "Ama senin hayatta bir tek varlık sebebin var. Sen bir sevgi ağacı olmak istiyorsun. Sadece sevmek ve sevilmek istiyorsun. Bütün dendin bu. Ama işte sevgi açlığını doyurmak için yanlış insanlara sevgi yatırımı yapıyorsun. O zaman da sonu hüsran oluyor!"
Kurtuluşum hamile kalmam
Üç kere miyom ameliyatı oldum, kistik bir bünyem var. Bir tek kurtuluşum var, o da hamile kalmak. Bizim ailede çok ikiz olduğu için, çocuğum olursa ikiz olma ihtimali çok yüksek. Fakat Hüsnü ayrılırsa, çocuk filan istemiyorum. Ben evlenmek bile istemiyorum. Adam hayatı boyunca evli yaşamış, önce bir bekar olsun, kendi evi olsun, birey olmanın, özgür olmanın, yalnız yaşamanın tadını çıkarsın. Sonra bakarız...
PARANOYAĞIM
Çok duygusalım. Bana yapılanı asla unutmam. Beynimde bir teyp var, elimde değil her şeyi kaydediyor. Kinci değilim ama yazıyorum bir kere. Ve bir insanı üst raftayken, birdenbire alır alt raflara tozlanmaya bırakırım. Böyle de bir kadınım. Alışkanlıklarımdan kolay kolay vazgeçemem. Anacım. Ve tahmin edemeyeceğin kadar paranoyağım. Ah bilsen ne hikayeler üretirim!
BENİ HAK ETMEYENLER
Hayatıma giren herkes özeldi. Ama şu an yanımda olmadıkları için beni hak etmediklerini düşünüyorum.