Sihirbaz değilim, tecrübeliyim 3000 botox hastam var benim

Geçen gün, gittiğim nezih bir yerde derin düşüncelere daldığımda şunu keşfettim. Ve Hüseyin Çağlayan’a hak verdim. Birkaç tür kadın var.

a) Jennifer Lopez'ler ya da Shakira'lar: Esas olarak popo geliştirmek üzerine çalışıyorlar. Onlar gibi giyiniyorlar. Düşük bel pantolonlar. O etnik, o Latin hava. Çok sayıda kadın bu durumda.

b) Miami plajlarından gelenler: Onların da esas çalışma alanı solaryum. Vazgeçilmez unsur, yanık ten üzerine sarı saç.

İki kategorinin de ortak özelliği, çizmelerinden çantalarına, saç modellerinden giysilerine kadar birbirlerine acayip benzemeleri. Birini görünce ötekini görmüş gibi oluyorsun! ‘‘Lopezci'ler buraya!’’ ‘‘Miamici'ler şuraya!’’ diyebiliyorsun. Bu iki kategori de genç insanlardan oluşuyor. Bu kadar birbirlerine benzemek için çaba sarfetmelerini de aklım almıyor! Benzer bir konumdaki üçüncü kategori ise biraz daha yaşlı. Hemem yazalım onların da adını:

c) Botox'çular: Çoğunun yüzü aynı. Kaşlar kalkık. Yüz gergin. Çizgiler kaybolmuş. Kırışıklıklara elveda. Ve hep aynı donuk

ifade. Araba farı görmüş tavşan ifadesi sanki. Kaşlarını çatamadıkları için bir hoş bakış türü çıkıyor ortaya. Ayıptır söylemesi ben de oturduğum yerde şöyle sayabiliyorum: ‘‘Botox 1... Botox 2.... Botox 3...’’

*

Amaa.... Gülriz Sururi gibi örnekler de var. O minik iğnelerin fevkalade faydasını gören, kendi orijinal ifadesinden hiçbir şey kaybetmeyen, hiçbir kategoriye dahil edilemeyen nev-i şahsına münhasır örnekler. Ve sandığınızdan daha fazla. Çok daha fazla. ‘‘Yoksa o da mı!’’ diyemeyeğiniz kadar çok. Çünkü evet o da...

Tabii onlar modaya uyup ‘‘Kaşımı bilmem kim hanım gibi kaldırır mısınız?’’ demiyorlar, yüzlerine yakışanı yaptırıyorlar, ormanda karanlıkta araba farı görmüş tavşan gibi olmuyorlar! Onlar için botox demek, moral iğnesi demek. Senede üç kez marş marş Kalamış'taki Hande Hanım'a. Anlayacağınız bu kozmetik dermatoloji almış başını yürümüş. Ben şaşırdım. Hande Bozatlı'dan botox'un ve anti-aging'in bütün inceliklerini öğrendiğinizde siz de şaşıracaksınız.


YAVAŞ MI YAŞLANIYORSUNUZ HIZLI MI?


Nedir anti-aging?

- İnsanların güzel bir yaşlılık geçirmesi aslında. Optimal sağlık da deniyor. İddia edildiği gibi 10 yaş geriye gitme yok. Yaşlanmayı geciktirebilirsiniz ama geriye götüremezsiniz. Anti-aging'deki amaç vücudun kontrolünü yapıp yaşlanma hızına bakmak...

Nasıl bakıyorsunuz?

- Bir tür check-up. Vücut yaşlanma hızını ölçen enzim çalışmaları var. Onları yapıyoruz. Risk faktörlerinize ve koruma faktörlerinize bakıyoruz. Koruma faktörleriniz fazlaysa iyi. Ama azsa, bu hızlı yaşlanıyorsunuz anlamına geliyor. Amerika'da özellikle hükümet anti-aging'i destekliyor. Çünkü insan yaşamı uzadıkça yaşlılığa bağlı gelişen kalp, Parkinson, Alzheimer gibi bir sürü hastalığın maaliyeti devlete yük oluyor. Onlar da ‘‘Bu hastalıkları nasıl önleriz de insanları sağlıklı yaşlandırırız’’a kafa yoruyor. Ulvi duygularla alakası yok tabi. Ama yine de faydalı. Arizona'da Kronos diye, yaşlanmanın araştırılması ve önlenmesi üzerine Johns Hopkins Üniversitesi'nin tek sertifika verdiği bağımsız bir laboratuar var. Biz de onlarla ‘‘know how’’ anlaşması imzaladık. Burada yapılamayan tahliller oluyor, serumları gönderiyoruz, onlar da hastalarımızın konsültasyon raporunu hazırlıyor. Şu an herhangi bir hastalığınız var mı? Veya eğiliminizin olduğu bir hastalık. Yaşlanma prosesiniz nasıl çalışıyor? Hızlı mı yavaş mı? Almanız gereken önlem var mı? Tüm bunlar ortaya çıkıyor.

İyi de ben kendimi sağlıklı zannediyorum şu anda. Bütün bu testlere girsem mutlaka bir şey çıkar!

- Girmemekle doğru mu yapıyorsunuz acaba? Özellikle erkeklerde genç kalp krizi ölümlerine rastlıyoruz. Bu programları yaptırmış olsalardı sayısı bu kadar fazla olmazdı. Mesela eforlu EKG çektiriyorsunuz, yüzde 5'ten aşağı tıkanma varsa göstermiyor, ama bu kişi gençse bu yüzde 5 onun için önemli oluyor. Yani anti-aging yaşamı uzatmak genç ve sağlıklı kalmak için bir önlemler paketi.

Peki anti-aging uzmanı nasıl olunuyor?

- Böyle bir şey yok. Amerika'da eğitimini aldığım halde ben de değilim. Ama kimse değil. Bu, bir iki sene eğitim almakla olacak bir şey değil. Ben cilt hastalıkları doktoruyum, dermatoloji uzmanıyım. Ankara'da okudum ihtisasımı yaptım, sonra Amerika'da bulundum. Halen yılın üç dört ayı gidip yeni gelişmeleri takip ediyorum. Ve kimse size bir şey öğretmiyor, siz öğreniyorsunuz. Ben cilt hastalıkları doktoruydum ama botox öğretmediler bana...

Nasıl öğrendiniz?

- Fransa'da yapan bir hanım vardı, ben gidip günlerce salonunda oturdum, hastasına yaparken beni çağırsın diye. Hiçbir şey kolay elde edilmiyor yani. 94 yılında botox'un adını söylemeye korkuyordu insanlar, herkes saldırıyordu, inat ettim öğrendim. Ve bu konuda alçakgönüllü olacak değilim, işimde çok iyiyim.

Kendinizi bir tür sihirbaz gibi hissediyor musunuz?

- Bu konuda sihirbazlık yok. İnsanların beklentisini anlayıp ona göre bir şey yapabiliyorsanız, onları mutlu ediyorsunuz. Mucize değil yani.

Maharet gerekmiyor mu?

- Gerekiyor ama daha önemlisi tecrübe. 3000 tane botox hastam var benim. Ve kimsenin alın kasları birbirinin aynı değil. İnsan organizması hiçbir zaman çözülemedi, ayrıntılarda hiç kimse birbirine benzemiyor.

Ve siz şapkanızdan tavşan çıkarıyorsunuz!

- Yok hayır. Hepimiz işimizi para kazanmak için yapıyoruz. Ben de siz de. Ama önce başarıyı hedeflemek lazım. Hastanızın bir şekilde mutsuz çıkmasını engellemeniz lazım. Bu bir lüks çünkü. Temel sağlık ihtiyacı değil, bir zevk...

ÇABUK KIRIŞMAK İSTEMİYORSANIZ

1 Su. Bol su içilecek. Şart bu. Olmazsa olmaz kural.

2 Güneşe dikkat! 30 faktörle de pekala bronzlaşabilirsiniz.

3 Solaryum mu dediniz? Lütfen dozunda girin. Ve cihazın iyi olmasına dikkat edin. Özellikle de filtrelerini kontrol edin. Güneş ve solaryum mutluluk hormonu yani serotonin salgılamamıza yol açtığı için, bağımlılık yapıyor. Çikolata da öyle. Bu üçlü dozunda olursa bir sakınca yok.

4 Beslenme şeklinize özen gösterin. Olmuyor öyle her şeyi mideye indirmek! Nişasta ve karbonhidratlar direkt yaşlandırıyor.

5 Düzenli uyku ihmal edilmeyecek. Stresten uzak durun diyeceğim, ama uzak duramayacaksınız nasıl olsa... Sigara içmeseniz daha iyi olur tabii.

6 Ama hayata bağlılık her şeyden önemli!

7 Ha bir de cilde uygun krem kullanmak gerekiyor. İlla çok pahalıya satılan kremleri değil. Çok iyi bir marka alırsınız da alerji yapar. Ama çok saçma sapan bir markanın içindeki madde size çok iyi gelir. Bazı cilt tipleri için bademyağı bile pek çok havalı kremden daha faydalı olabilir.

8 Bir de makyajlarını silsin hanımlar. Onu bile yapmayanlar var!
Yazarın Tüm Yazıları