Paylaş
Ali Kiremitçioğlu, mavi gözlerini devirerek, en hin haliyle sordu:
- Sen akşamları odanı kilitliyor musun!
Ali'yi severim. Ne benimle ne de düğün dernek dışında asla takmadığım aile yadigarı mücevherlerimle işi vardır. Adamın parayla işi yok. O bir gönül adamı! Zaten evimde de çalınacak başka bir şey yok. Yani bir ben, bir de mücevherlerim. Kimsenin kedimi çalıp başına bela alacağını zannetmiyorum. Neyse, soruyu duyunca yine de ürperdim. Kollarımdaki bütün küçük tüyler ayağa dikildi. Çünkü ben onun ne demek istediğini anladım.
Sony'nin yolladığı hediyeme daha bir sıkı sarıldım.
* * *
Sonra, Sanlı Ergin geldi.
- Bakiiim o Sony'nun yolladığı şeye? dedi.
İyice paranoyaya kapıldım.
Hediyemi ‘‘Bir şey olmayacak, bir şey olmayacak. Kimse seni benden alamayacak!’’ diye bir süre okşadım, sonra istemeye istemeye Sanlı'ya uzattım. İnceledi ve şöyle dedi:
- Çok güzel. Çok güzel. Gözün gibi bak, tamam mı? Piyasada yok. Üstelik bunun para karşılığı da yok.
* * *
Son zamanlarda iki anlamlı hediye aldım.
Gazeteci olmanın kesinlikle keyfine vardım.
Mümkün değil geri vermem.
Böyle hediyelere de hayır diyemem.
Biri Mydonose'cuların yolladığı içinde gravürler olan bir çantaydı. Sıkı bir hediyeydi. Bayıldım. Diğeri de Sony'nin yolladığı 100 yılın en iyi soundtrack'leri. Yani şöyle: Kutuya açıyorsunuz, kocaman lacivert bir kitapla karşılaşıyorsunuz. Birinin kafasına atsanız rahatlıkla kırarsınız, o kadar ağır. Ama sayfaları çevirdikçe hafiflediğiniz hissediyorsunuz, yüz yıllık dünya müzik tarihi anlatılıyor. Şık yani. Peki lacivert bir şey daha var. O ne? İşte o bitirdi beni. Öldüm. Sırf bu yüzden gidip müzik setimi değiştireceğim. O güzelim CD'leri adam gibi bir müzik setinde dinlemek istiyorum. Yere bağdaş kuracağım, elime de içkimi alacağım, sonrası Allah Kerim...
Adamlar işi gücü bırakmışlar, yılları ve müzik türlerini kategorilere ayırarak 26 tane şahane CD hazırlamışlar. 1890-1950 yılları arasındaki pop müzikler (50 tane parça). 1903-1998 arası klasik müzikler, (100 parça). Ve caz. Ve blues. Ve country. Ve rock. Sonra yüzyılın en iyi film müzikleri. Tekrar pop (1951- 1975). Derken hip-hop. Ve yine pop (1976-1999).
Dinle dinle bitmez.
Benim de Sony'e sadece teşekkür etmem yetmez
Amica'ya dikkat
İYİ röportajları tırnaklarımı yiyerek okuyorum.
Etlerimi koparıyorum, parmaklarımı ağzımın içinde şekilden şekile sokuyorum. Biliyorum, feci bir görüntü, ama n'apim trans halinde oluyorum, hele o iki kişi etrafa güzel bir müzik yayıyorsa, dans eder gibi konuşuyorsa, mesleki deformasyon işte...
Kıskanıyorum.
Ama Allah için el çırmadan da edemiyorum.
İnsan, el çırparken de kıskanmaya devam edebilir.
Değil mi ama?
* * *
Şebnem İyinam'ın Sezen Aksu'yla Amica'ya yaptığı röportaj işte öyle bir röportaj. İki kadın da şahane. Bu da böyle bir şey işte. Yani bin bir tane röportaj yapılmış biriyle, biri kalkıyor bin ikinciyi yapıyor ve bir şekilde karşısındakinin ağzından bugüne kadar hiç söylemediği şeyleri alıyor. Belli ki, iki taraf ta keyif almış o söyleşiyi yaparken.
Ve o fotoğraflar...
Tamer Yılmaz döktümüş.
Herkesi kutluyorum, acayip iyi dergi, acayip iyi röportaj, acayip iyi fotoğraflar olmuş. Artık bir Amica alır, bakarsınız diyorum.
Paylaş