Paylaş
“Bambi”, ceylan demek. Hatırlarsanız eskiden, kahramanı küçük bir ceylan olan çizgi film vardı. O koca gözlü, tatlı ceylanın adı Bambi’ydi. İşte Burçin Orhon’un bambiliği oradan. O da öyle zarif, güzel ve koca gözlüydü. Hâlâ öyle gerçi. Fakat 20’li yaşlarını hatırlayan erkekler, derin bir iç çekiyor. Benim için de sahiciliğin öteki ismi. Pazar günü Alzheimer’ını okudunuz, bugün de Johnny Logan’la yaşadığı aşkı ve tattırdığı acıyı okuyacaksınız...
Johnny Logan’la geçmişte bir şey yaşadınız. Ve bütün bir ömür üstünüze yapıştı. Aşk mıydı?
Kesinlikle aşktı! Ama aşk her zaman hayırlı olmuyor biliyorsunuz. İnsanın saçmalamasına da sebep oluyor. Eurovision’da birinci olduktan sonra Türkiye’ye gelmişti. O zaman tanıştık. 22’ydim. 7 sene birlikte olduk. 25 yaşındayken de kızım Robyn’i doğurdum.
Ne güzel isim Robyn, ama erkek ismi değil mi?
Yok hayır. Robyn “ardıç kuşu” demek. Dolayısıyla kız da olabilir, erkek de. “İ” yerine “y” ile yazılıyor.
Johnny Logan, kız Robyn’i neden kabul etmedi?
Ona tuzak kurduğumu düşündü. Bir de ikinci kez Eurovision’u kazanmasına denk geldi. Sanırım şımardığı bir dönemdi. Ben ona tuzak filan kurmadım. “Zaten senden çocuk yapacaktım, konuşmuştuk. Şimdi neyin kavgasını veriyorsun?” dedim. O da, “Bilerek yaptın!” dedi.
O zaman evliydi değil mi?
Evet, ama yürümeyen bir evliliği vardı. Yoksa biz niye âşık olalım birbirimize? Ama Robyn doğunca büyük problemler çıktı. Soyadı önce Orhon oldu, sonra babasının nüfusuna geçti. Çok hırpalandım o dönem. Kendi başıma bir çocuk büyüttüm. 5 yıl sonra, “Anladım ki, sen Robyn’i bana şantaj yapmak için doğurmamışsın!” dedi ama iş işten geçmişti. “Yuh!” derler adama!
Peki bu nasıl bir adam! Öküzlük bu!
Tabii ki öyle! “İrlandalı olunca öküz olamaz!” diye bir kaide yok. Bilmiyorum ne düşündü. Hep, “Nerede yanlış yapmış olabilirim?” diye düşündüm. Acaba ününden, parasından faydalanmak istediğimi mi zannetti? Onca yıl boyunca kendi paramla gittim geldim oraya. Tamam, o da benim için bir takım şeyler harcadı ama ben birilerinin üstüne kalmak için çocuk yapacak kadınlardan değilim. Beni biraz tanıyan bilir. “Şunu isterim, bunu isterim!” türü bir tek cümle çıkmadı ağzımdan. Oradaki basına da ben duyurmadım. Ama iş büyüdü!
İngiliz basını, “Çocuk ondan değil, abisinden” diye yazmış...
Evet, gazeteciler doğum kâğıdındaki imzaya bakıp, çocuğun abiden olduğu kanaatine varmışlar. Ama kendisi söylemedi, ondan eminim!
Abisiyle ne alakası var olayın?
Bir alakası yok! Abisi o arada bekârdı, kendisiyse evliydi. Kardeşlerin hepsinin ismi de birbirine benziyor. Meğer Robyn’in nüfus kâğıdına baba diye imzayı atan abisiymiş. Ama bunların hepsi düzeldi artık. İngiliz vatandaşı da oldu Robyn. Baba da çocuğunu abisinden kendi üstüne aldırdı. Ama hiçbir zaman babalık yapmadı. Robyn’e zaten, “Baban seni aramış” derseniz, “Hangi babam?” demez, Süheyl’i anlar. “Diğer baban” derseniz, biyolojik babasını kastettiğinizi anlar.
Kaç kere görüştüler?
Saymadım ama çok değil. Yine iki sene olmuştur görüşmeyeli. Robyn ona güvenerek buradan İngiltere’ye üniversiteye okumaya gitti. Benim böyle bir maddi olanağım yok, gönderemezdim. O zaman Robyn henüz İngiliz vatandaşı değildi. Bir sene sonunda baba, “Artık ödemem!” dedi. Çocuk da döndü geldi. Burada çizgi film okuyor...
Fizik olarak babaya çok benziyor değil mi?
Tıpkısının aynısı. O yüzden DNA testine filan bile gerek kalmadı, DNA şeklinde karşısında duruyor kız!
Siz katakulli yapıp, istemeyen adamdan çocuk yapacak stratejide bir kadına benzemiyorsunuz...
Evet, öyle biri değilim. Gerçekten âşık olmuştum. Zaten böyle bir hesap kitap içinde olsaydım, ona gelinceye kadar o dönemler etrafımda banka sahipleri, bilmem nerenin CEO’ları vardı. Tuzak kuracak olsaydım, onlara kurardım...
Robyn’in nasıl bir hayatı oldu?
E zor.
Hayatı boyunca babası yüzünden parmakla gösterilen bir çocuk mu oldu?
Maalesef biraz öyle oldu. Küçükken havuzda sıkıştırıp, “Babanı görüyor musun?” filan diye soruyorlardı. Küçücük çocuk, simitle yüzüyor, ondan dedikodu kapmaya niye kalkarsın ki! Herhalde yaralanmıştır Robyn. Çünkü bir ebeveynin bu kadar ilgisiz olması mutlaka bir travma yaratır. Ama ben elimden geleni yaptım. Ona verebileceğim kadar sevgi verdim. Çok özel ve tatlı bir çocuktur, pardon artık çocuk da değil. Süheyl’le evlendiğimizde 7 yaşındaydı...
Bunlar Süheyl açısından zorluk yaratmadı mı?
Yaratmaz mı? Süheyl kıskanç bir erkek. Beni çok sevdiği için bütün bunlar onu çok rahatsız etti, başlarda çok kavga ettik. “Niye konuşuyorsun?” diyordu. Kırk yılın başında konuşuyordum, “Kızım için konuşuyorum, biz eski sevgili değiliz. Bu adam kızımın babası!” diyordum. Bir sürü resmi yırttım mesela ama bazı şeyleri tuttum. Çünkü ileride mesela birileri Robyn’e, “Senin annen, seni iki günlük bir kaçamaktan yaptı!” derse, ispat edebileceğim şeyler olması için bir seri resim sakladım. Bu bile Süheyl’i rahatsız ediyor. Gerçeği değiştiremem ki, 7 yıl sürmüş bir ilişkiydi...
Mutlu bir adam mı bu Johnny Logan?
Hiç bilmiyorum, ilgilenmiyorum da. Ama şunu biliyorum; benim babam, annemi istemedi, ben 7 yaşındayken bırakıp gitti. “Senden sıkıldım” vesaire. Bir daha da annemin yüzüne bakmadı. Annem büyük acılar çekti. Ama hayat o kadar acayip ki, anneme tüm bunları çektiren babam, annemin elinde can verdi! Gözünün içine bakıyordu annemin, bir şey yapsın, onu kurtarsın diye. Akciğer kanseri beynine sıçramıştı. Hayatta “Ne oldum!” demeyeceksin, “Ne olacağım?” diyeceksin. Kime ne olacağı, kimin kime muhtaç kalacağı, kimin kimin elinde can vereceği belli olmaz. Ben ilahi adalete de inanırım...
Paylaş