Reklamın Ertuğrul Özkök’ü

Sinan Çetin'i yakalamışken, işi sadece kedi meselesiyle sınırlamak istemedim. Deli miyim? Adam, bu ülkedeki nefret etmeye bayıldıklarımız listesinin en tepelerinde yer alıyor.

İnsanlar onu ya çok seviyor ya da nefret ediyor. Arası yok. İşte o yüzden yanda okuyacağınız soruları da sıralayıverdim...

Ali Atıf Bir'in gündeme getirdiği mesele hakkındaki görüşünüz nedir?

- Gazetenizde yazan ‘‘o güzel insan’’ın dediğine göre, reklamcılar bana ağzımın payını vermek zorundaymış. Ben onların mesleğine hakaret ediyormuşum. Allah aşkına, bir reklamcı nasıl davranır'ın nizamnamesi mi var? Yani bir takım kurallar maddeler halinde sıralanmış da, ben mi bilmiyorum? Öyle bir kitap yayınlandı da, biz o kitabın nizamnamesine aykırı mı davrandık? Böyle bir şey yok. Olamaz da. Bu iş, yaratıcı bir iş. İddia edilen işin özüne aykırı. Diyor ki bana, ‘‘Sen bir reklam ajansı değilsin. Nasıl olur da bir reklam fikri oluşturur, stratejisini yapar, filmini çekersin? Arada bir reklam ajansı olması lazım.’’ Aslında prensip olarak haklı ‘‘o güzel insan’’. Ben de öyle olsun isterim, 20 yıldır da öyle çalışıyordum ama...

Ne yani reklam ajansları size göre artık yeteri kadar yaratıcı mı değiller?

- Benim bir işi iyi yapıyor olmam, onların kötü olduğu anlamına gelmez. Reklam ajanslarını küçümsemiyorum. İşlerini iyi yapıyorlar. Ama ben de iyi yapıyorum. Zaten ‘‘o güzel insan’’ın iddiasında şöyle bir yanlış var. Kötü bir kampanya yapsaydım, pekala reklamverene dönüp, ‘‘Direkt yönetmene gittiniz kötü bir film elde ettiniz. Bir daha yapmayın’’ diyebilirdi. Ama öyle de demiyor, aksine kampanyanın reklam ajanslarının yapacağından daha iyi olduğunu söylüyor. Eeee? O zaman? ‘‘O güzel insan’’ın argümanında bir tuhaflık olmuyor mu?

Reklamın altın çocuğu kim?

- Şu anda Serdar Erener ve Ali Taran. Oğuzhan Akay, Osman Uslu, Cem Topçuoğlu gibi başka birçok isim de var...

Sinan Çetin ne oluyor?

- Ben reklam filmi yönetmeniyim. Ama yaptığım filmlere ruhumu o kadar çok koyuyorum ki, filmler hemen kendini belli ediyor. Reklam ajansları da haklı olarak bundan rahatsız oluyor. Çünkü reklam kampanyaları, ajansının imzasını taşır, yönetmenin değil...

Cihangir’in yollarını yaptırdım beni mahkemeye verdiler

Hayatın kaynağına karşı bir saldırı var. Yani insan egosuna. Bin yıldır bu saldırıyı yaşıyoruz. Fedakarlık ve iyilikseverlik adı altında! Bunlar genelde kendilerine ‘‘kurtarıcı’’ diyorlar. Ama toplumları savaşa sokanlar da bunlar. Bu ‘‘hayırseverler’’ ve ‘‘kurtarıcılar’’ genellikle yaratıcı insana hücum ederler. Çünkü kendileri bir şey üretmezler. Üretilen şeyleri eleştirerek var olurlar. Bazı Cihangirliler de kedi severek kendilerini var ediyorlar. Ne kadar hayırsever olduklarını insanlara göstererek, gizli bir kolkola girme hali yaratıyorlar. Ve bundan haz duyuyorlar. Ama bu haz, dönerek, öyle çirkin bir bencillikle bir yaratıcıyı öldürüyor ki, bunun farkına bile varmıyorlar! Halil Cibran'ın bir lafı var, ‘‘Dünya zaten cennet’’ diyor, ‘‘Dünyayı cehenneme çevirenler onu cennet yapacağım iddiasında olanlar.’’ Ben Cihangir'in kanalizasyonlarını, bozuk yollarını, merdivenlerini yaptırdım, yüzbinlerce dolar harcadım. Yolları mermerle kapattım. Ama bazı arkadaşlar, Sinan Çetin kendini ne zannediyor diye beni mahkemeye verdi. O taşları söktürüyorlar. Neden mi? Cihangir'in doğal yapısını bozuyormuşum! Kedi de güzel bir fırsat oldu onlar için, hep beraber o şemsiyenin altına üşüştüler. Büyük bir duygusallıkla ‘‘Sen de kedi seviyorsun değil mi? Ben de...’’ yapıyorlar. Birbirlerine sarılıp ağlıyorlar. Bilmiyorlar ki o kedi için biz daha çok üzülüyoruz...

NE VAR YANİ... LİMONCU DA OLABİLİRİM

Bir saçmalık daha var: Reklamcı olmayabilirim. Marangoz, manifaturacı, limoncu olabilirim. Ama yine de bir reklam fikri düşünebilirim. Ve o reklamı çekeceğim diye tutturabilirim. Tartışılması gereken o filmin, o kampanyanın başarılı olup olmadığıdır. Yoksa kimin yaptığı değil! ‘‘Sinan Çetin, ajans değil. Reklam filmi çekemez, düşünemez, reklam stratejisi yapamaz’’ mantığı modellerden oyuncu olmaz demek gibi saçma. Modellerden biri oyuncu oluyorsa oluyordur, bunda da bir problem yoktur....

YARATICILAR VE DEVLETÇİ KAFALAR

Reklamverenin direkt bana iş vermesini doğru bulmayanların reklam konusundaki bilgilerinden şüpheye düşüyorum. Dünyada bunun pek çok örneği var. Traktor diye bir grup var mesela, reklamveren direkt onlara gidiyor, onlar da kafalarına göre filmlerini yapıyorlar. Daha yeni BMW, İnternet'te dört tane yönetmene, ‘‘Sizin için BMW nedir?’’ dedi ve film çektirdi. Ayrıca Tony Kaye'den Tarsem'e kadar birçok yönetmen reklam filmi düşünüp çekiyorlar. Yani ya yaratıcısın ve serbest rekabete inanıyorsun ya da vasatların sığındığı genel kuralların arkasına geçip, herkesin yapacağı şeylerin sınırlarını devletçi bir kafayla belirlemeye çalışıyorsun...

Siz reklamın Ertuğrul Özkök'ü müsünüz?

- Şeref duyarım böyle düşünülüyorsa. O da ben de kimseye yaranmak için uğraşmıyoruz. İnandığımız işleri yapıyoruz. Ben meselelere bodoslama giren bir adamım, bildiğimi yaparım: Reklam filminde kedi oynatalım. Oynatalım! İstikbal'de Müzzeyyen gelsin komşu kızı olsun. Olsun! Talat da ona gitar çalsın. Çalsın! İşin özü, ben aklıma geleni, aklıma estiği gibi yaparım.


HAMİŞ: Söyleşide Ali Atıf Bir'in ismi ‘‘o güzel insan’’ olarak çok geçtiği için hemen telefona sarıldım. Kendisinin de görüşlerine yer vermek istediğimi söyledim. Kibarca teşekkür etti, gerekirse bu konuyu sütununda ele alacağını söyledi. Son olarak ekledi: ‘‘Sinan Çetin halen tartışılan konunun ne olduğunu anlamıyor...’’
Yazarın Tüm Yazıları