Ben ona o zaman da hayrandım, şimdi de hayranım. 18 yaşındaydım, Nokta Dergisi’nde çalışıyordum. Ve bir kadını gizli gizli izliyordum:
Neyyire Özkan.
İnsanın ağzını açık bırakan şeyler yaşamıştı. Ve hayata karşı duruşu muazzam hoştu.
Ondan öğreneceğim çok şey vardı.
‘Keşke bu kadın benim arkadaşım olsa’ demiştim. Yemin ederim öyle. Yani insan, sadece sevgili seçmiyor kendisine, aynı şekilde kız veya erkek arkadaş da seçiyor, aynı titizlikle.
Ama ben ona göre çok tıfıldım o zamanlar, İstanbul’a yeni kapağı atmış bir taşralıydım, herkesten ve her şeyden önce kendimden ürküyordum.
Kendi yetersizliklerimden.
Büyümeliydim. Beklemeliydim. Bekledim.
*
Şu an Neyyire, hayatımdaki en yakın üç arkadaşımdan biri. Senelerdir hem birlikte çalışıyoruz, hem de içiçe yaşıyoruz.
Bu gazetenin neredeyse bütün ilavelerini o yapıyor, ben de ona iş yapıyorum. Ve ne mutluyum ki, 18 yaşında gözüme kestirdiğim biriyle arkadaş olmayı becermiş bulunuyorum.
Valla, bu benim kişisel zaferlerimden biridir.
Neyyire, benim için büyük zenginliktir.
*
Hayatta böyle Neyyire gibi işaret taşları vardır. Onlarla tanıştığın zaman hayatını değiştirme şansın olur. Yirmilerin ortasındayken başka bir kadın tanıdım: Betûl Mardin.
Yok, onunla arkadaş olmayı hayal bile etmedim. İnsanın haddini bilmesi diye bir şey var.
Gerçi, hiç aklımdan geçmedi de değil!
Ne olmuş yani aramızda 43 yaş fark varsa!
Aynen Neyyire gibi ondan da öğrenilecek çok şey vardı. Ben de iğrenç faydacı bir kadınım galiba, öğrenecek bir şey buldum mu, birine hemen yapışıyorum!
Betûl Mardin o kadar insanın idolüydü ki, o kadar çok insan kendine onu örnek almış, meslek hayatına onun yanında başlamıştı ki...
Ben kendimi bildim bileli halkla ilişkilerin duayeni olan bu kadının hikáelerini, şehir efsaneleri olarak dinledim...
İnanmayacaksınız ama 20’lerimin ortasında bir gün gazeteye geldiğinde benimle de sohbet etti. Vay be! Koskoca Betûl Mardin, Dünya Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği Başkanı Betûl Mardin, beni tanırmış gibi davrandı.
E tabii, PR işinin üstadı olduğu için bu tür insani numaraları o kadar iyi biliyor ki, bir tavşana kendini deveymiş gibi hissettirebiliyor.
Haaaa bu aynı zamanda bana şunu da gösterdi: Demek ki doğru yoldayım, okunacak bir gazeteci olma yolundayım, yoksa bana niye ilgi göstersin? Bu gerçek beni acayip yüreklendirdi. Sonra hep sürdü ilişkimiz. ‘İmage’dan Betûl Mardin arıyor’ dendi mi, akan sular dururdu. Gazeteye geldi mi, iş güç bırakılırdı.
Esas olarak ona saygı duymamın sebebi, onun kadar işinin başından asla ayrılmayan, insanı bazen yıldırıcak kadar ısrarcı ve tutturuk olan, ama her ne şart altında olursa olsun kafasına koyduğunu yapan, çok az insan görmemden kaynaklanıyordu.
Zaten başarı da bu yüzden geliyor.
Onun hiçbir işi, küçümsediğini görmedim. Hiç bir zaman sinirlendiğini de görmedim. Hep muzip, sarkastik, zeki, bilgili, politik ve komik...
*
Yıllar geçti ben 30’larıma geldim o 70’lerine. Ve hálá ciddi bir biçimde çalışıyor. Hálá her gün ofise gidiyor, Bilgi Üniversitesi’nde dersler veriyor, hiç bir filmi kaçırmıyor, bütün yeni çıkan kitapları takip ediyor, yurtdışında bulduğu ilginç kitapları yayınevlerine çevrilsin diye tavsiye ediyor, mutlaka bellirli zamanlarda Londra havası alıyor, yeni trendler neymiş öğreniyor, müzikalleri, tiyatroları izliyor ve ahtapot gibi herkese ve her şeye yetişiyor...
Yani pes diyor insan!
Ne zaman onun yanından ayrılsam kendimi Belgrat Ormanı’ndan yürüyüşten gelmiş gibi hissediyorum.
Oksijen fazlam oluyor. Oh be diyorum.
Ben her şeye kadirim, her şeyi yapabilirim.
O beni nefes nefese bırakmıyor, aksine insanın bir nefese neler sığdırabileceğini hatırlatıyor!
*
34 yaşında Betûl Mardin’le arkadaş oldum.
Ferzan Özpetek’in arkadaşı Betûl Mardin’le. Tolga Örnek’in arkadaşı Betûl Mardin’le...
Gördüğünüz gibi ilginç insanlarla arkadaşlık eden bir kadın o. Benim de bu arkadaşlıktan bir gurur payı çıkarmam, son derece doğal...
Bugün 77 yaşına giriyor.
O benim modellerimden biri. Ben de onun gibi enerjik bir 77 olmak istiyorum.
Onun gibi canlı ve diri...
İnsanları hikáyelerimle büyülemek istiyorum. Kendi hikáyelerimle sizi etkileyemezsem, başkalarının hikáyelerini size aktarmaya çalışıyorum. Yani her şey sizi baştan çıkartabilmek için. Sevildiğinizi ve kıymetinizi bilin..!
HAMİŞ: Gazetecilik açısından bu yazının bir tek eksiği kaldı. Betûl Mardin aynı zamanda benim kayınvalidem.
HAMİŞ 2: Jack Nicholson, Richard Gere ve Sezen Aksu ile arkadaş olma çabalarım da ayrı bir yazı konusu olacaktır!