Oley!

Şu anda....

Yemek masasının etrafında Kızılderili dansı yapabilirim, peşime de Alya’yı takabilirim.

Hatta yüzümüze onun boyalarından sürebiliriz, daha gerçekçi olur.

Havaya sıçrayıp ayaklarımı birbirine vurabilirim.

Sokağa fırlayıp, "Duyduk duymadık demeyiiiiiiiiiiiiiiiin..." diye bağırabilirim.

Megafonla etrafa yayın yapabilirim.

"Galiba bu sefer olacaaaaaaak! Başardıııııııııık!" diye...

Çünkü çok sevinçliyim.

Herkesi, her şeyi seviyorum.

O yüzden de şükrediyorum.

* * *

Evet, şükrediyorum, yaşadığım için.

Şükrediyorum, aşık olduğum bir adamla birlikte olduğum için.

Şükrediyorum, Alya gibi komik bir çocuğa sahip olduğum için.

Şükrediyorum, sevdiğim bir sürü insan hayatta olduğu için.

Şükrediyorum sağlıklı, mutlu ve huzurlu olabildiğimiz için.

Şükrediyorum, gazeteci olduğum için, işimi severek yaptığım için ve Hürriyet gibi büyük bir gazetede çalıştığım için.

Şükrediyorum, insanlığın ölmediğine tanık olduğum için.

* * *

Biliyorsunuz, Tijen Güden ve Oğulcan’la ilgili defalarca yazı yazdım.

Hiçbir işe yaramadı.

Tık yoktu.

Herkes "Vah vah" diyordu ama kimsenin elinden bir şey gelmiyordu.

Ben de ihtiyacı olan birine hiçbir şekilde yardımcı olamamamın çaresizliği içindeydim.

Ama bugün öyle bir haber geldi ki...

İnanılır gibi değil...

İnanılır gibi değil...

* * *

Tijen’i İstanbul İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’nden arıyorlar.

"Evinize gelen görevlinin raporunu inceledik. Size yardım etmeye karar verdik" diyorlar.

Nasıl mı yardım edecekler?

Oğulcan’a yarım gün bakmak üzere, eve bir görevli gönderecekler...

Madem, Oğulcan gibi çocukları günün belirli saatlerinde konuk edecek kurumlar açamıyorlar, o zaman onlar da böyle bir çözüm üretiyor...

Müthiş!

İşte bu.

Böyle olmalı.

Devlet dediğin elinden tutmalı, yardım edecekse o yardım fiili olmalı.

Alışık da değiliz böyle şeylere...

İnanılmaz sevindim...

Meğer Hürriyet’teki yazılarımı takip edip, ne yapabileceklerini düşünüyorlarmış, sonunda da böyle bir formül bulmuşlar. Sosyal bir yarayı gündeme getirdiğim için bana da teşekkür ediyorlarmış.

Bu konuda Oğulcan’ı sembol yaparak, zihinsel özürlü çocuğu olan ailelere ulaşacaklarmış. Oğulcan bu konunun öncüsü ve ilki olacakmış.

* * *

Hava kapalıydı.

Birden bana güneş açmış gibi geldi.

Alya ile yemek masasının etrafında Kızılderili dansı yapmaya başladık.

HAMİŞ Bu arada çalıştığım gazeteye, Tijen’i programına çıkaran Serap Ezgü’ye ve Oğulcan’ı takibe alan Dr. Tanju Sürmeli’ye teşekkürü borç bilirim.

HAMİŞ 2 Yukarıda okuduğunuz bu yazıyı perşembe günü yazdım. En neşeli ve en mutlu halimle. Ama hayat bu, her an her şey olabiliyor. Başı ağrıdığı için doktora giden anneme, anevrizma teşhisi kondu. Size son birkaç gündür yaşadığımız korkuyu anlatamam. İstanbul’a geldi, Cendiz Kuday ve ekibi tarafından apar topar ameliyata alındı. Şimdi Allah’a şükür çok iyi. Olan biteni, bilahare anlatacağım. Dün röportajımın yayınlanamama sebebi buydu, bu telaş ve üzüntü içinde röportaj kasetini çözemedim, özür dilerim. Çarşamba günü de, sizlerle birlikte olamayabilirim. Hafta sonu, bir aksilik çıkmazsa, görüşmek üzere. Sağlıklı kalın ve annenize bol bol sarılın.
Yazarın Tüm Yazıları