Paylaş
Bir işadamı.
Varlıklı biri.
Güya namazında niyazında biri.
Güya sevap işlemekle, zor durumdaki insanlara yardım etmekle nam salmış biri.
İşte ben, onun yakasına yapışmak istiyorum! yazıklar olsun!
O havalı fabrikasına gittiğimi hayal ediyorum ve ona şöyle dediğimi...
“Sen nasıl bir adamsın! Nasıl bir insansın! El âleme yardım etmeyi bilirsin, fabrikanda fakire, fukaraya yemek verirsin. Cami yaptırırsın. Ama DNA testiyle senin çocuğun olduğu kanıtlanmış, hasta ve yardıma muhtaç oğluna, mama parası bile vermezsin. Yazıklar olsun! Haram zıkkım olsun! Madem inançlısın, Allah’ın iki eli yakanda olsun, öbür dünyada bunun hesabını sorsun!”
Anlamaya İmkÂn yok
Benim böyle bir şeyi anlamama imkân yok.
Bir erkek; kendi kanından, kendi canından minicik bir bebeğin bu kadar sefalet içinde yaşamasına nasıl izin verir?
Nasıl bir vicdansızlıktır bu?
Bir kadınla 8 yıl ilişkin olacak.
Bir karın olmasına rağmen, onunla sevişmeyi, yatıp kalkmayı bileceksin.
Sonra o hamile kalınca, “Yok ben vazgeçtim, git aldır!” diyeceksin.
Aldırmayınca da, onu süründüreceksin.
Kadınla derdin olabilir, ama bebekle ne meselen var?
O bebeğin suçu ne?
Bir de kardeşim, sormazlar mı adama...
Madem istemiyordun...
Korunsaydın diye...
Önlemini alsaydın...
Yok öyle, hem seksin keyfini sürmek, hem de bütün bedelleri kadına ödetmek!
Üstelik, kıvırtabileceğin, kaçabileceğin yer yok, bebeğin senden olduğu DNA testiyle kanıtlanmış.
Adli Tıp’tan rapor var.
Nasıl olur da, ayda 1500 lirayı çok görürsün, vermemek için bin dereden su getirirsin?
Nasıl olur da, senden bu icra yoluyla alınır?
Hiç mi utanma yok sende...
Şirketinin yıllık cirosu 5 milyon Euro.
Yukarıda Allah var.
Sana bir gün bunların hesabı sorulacak.
Başını yastığa koyduğunda rahat uyuyabiliyor musun?
O DA SENİN EVLADIN
Mesele, bir gün mirastan pay istemesi mi, bu mudur, para hesabı mı, her şey ‘çıkar’ mı?
Diğer üç çocuğuna, yeni biri ortak gelmesin diye mi?
İyi de, bu da senin evladın...
Baştan düşünseydin...
Alerjik bir bünyesi var, hastaneye kaldırılıyor, 9 gün yatıyor, normal mamayla beslenemiyor. Annenin de bu mamaları karşılayacak gücü yok. Hadi babalığı, maneviyatı geçtim, bari maddi olarak destek ol. Hiç değilse, mahkemenin zorunlu kıldığı kadarını öde...
O kadın, çocuğuna bakabilmek için çırpınıyor, hasta bakıyor, evlere temizliğe gidiyor...
Nasıl bir kalpsizliktir bu!
Böyle adamlar da var işte.
Bir tanesi de Ankara’da, fabrikasında oturuyor şu anda, umarım bu yazıyı okuyordur da biraz utanıyordur...
Ama utanması olsa zaten işi bu noktalara getirmezdi!
BABALIĞI DNA RAPORUYLA KANITLANDI
Aylar önce müvekkilinizle röportaj yapmıştım. O zaman hamileydi. Bebeğin babası, “Çocuk benden değil!” diyordu. Sonrasında ne tür gelişmeler yaşandı?
-Doğumdan sonra bebekle babası arasında soy bağının kurulması için babalık davası açtık. Ve suç duyurusunda bulunduk. Çünkü maddi ve manevi hiçbir desteği olmadı. Ceza yargılaması sonunda, 2 ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldı, ancak yasa gereği hükmün açıklanması geri bırakıldı. Bu arada, Ankara Adli Tıp Kurumu’nun 23.5.2013 ve 6.6.2013 tarihli raporlarıyla müvekkilimle davalı erkeğin % 99.99 oranında bebeğin biyolojik anne ve babası oldukları kanıtlandı...
Peki bu durumda, bebeğin babasının nafaka ve tazminat ödemesi gerekmiyor mu?
-Tabii ki gerekiyor. Mahkeme, başlangıçta 750 lira olarak takdir ettiği nafaka miktarını, bebeğin süt alerjisi nedeniyle her bir mama 150 lira olduğu ve en az sekiz–on kutu mamaya gereksinim olduğu için ısrarlı taleplerimiz sonucunda önce ayda 1000 liraya, son duruşmada da 1500 liraya yükseltti. Ama davalı, nafakaları hiçbir zaman düzenli ödemedi...
CİROSU 5 MİLYON EURO
Neden?
-Müvekkilim, birlikteliği tekrar canlandırmak amacıyla kendisini zor duruma düşürmek için böyle davrandığı kanısında. Yani “ekonomik şiddet”! Biz de vekili aracılığıyla önce kendisini uyardık, olumlu bir cevap gelmeyince, maaş, otomobil ve taşınmaz hacizleri koydurma yoluna gittik. Nafakayı düzenli ödemediği için icra ceza mahkemesine başvurup hapisle cezalandırılmasını da istedik. Bundan sonra ödemek zorunda kalacak.
Babanın maddi gücü yoktu, o yüzden mi ödemiyordu?
-Olur mu? Davalı baba, en az 150 kişinin çalıştığı, Ankara’nın yakınlarında bir gıda işletmesinin sahibi. Kendi beyanlarına göre “Cirosu 5 milyon Euro’ya ulaşmış bir şirket. Türkiye Merkez Ofisi, 1 Fabrika, 2 satış ofisi ve 10 bayi ile yaklaşık 3500 satış noktasında, 4 bölgede yoğun olarak satış faaliyetlerini yürüten bir firma!”
SONUÇLARINA KATLANMALI
Zorla kimsenin baba yapılamaması tamam. Ama şu veya bu şekilde dünyaya gelmiş bir çocuğun, üstelik sağlık sorunları olan bir çocuğun, ortada bırakılması hangi vicdana sığar?
-Davalının, zorla baba yapıldığını veya kandırıldığını düşünmüyorum. Yetişkin bir erkek, yetişkin bir kadınla cinsel ilişkiye girerken bu birliktelikten bir çocuk olabileceğini öngörmek zorunda, öngörmeli. Eğer ilişki kurduğu kadından çocuğu olmasını istemiyorsa, tedbirli davranması gerekenin, öncelikle erkek olduğu kanısındayım. Çünkü sonrasında, müdahale imkânı ya yok ya da son derece kısıtlı. Bir kez hamilelik gerçekleştikten sonra inisiyatif, işin doğası gereği kadında. Hele evli ve nüfuzlu bir erkekse, herkesten fazla dikkatli olmalı. Bir erkeğin şu veya bu şekilde çocuk sahibi olmayı istemeyeceği bir kadınla ilişki kurması halinde, riskini de öngörüp, önlemini kendisinin alması gerekir. Aksi halde çocuk doğduğunda, “Ben istememiştim ki!” deme şansı olmaz. Sonuçlarına katlanıp, dürüstçe bir baba olarak yükümlülüklerini, tıpkı resmi evlilikteki çocukları için yaptığı, yapacağı gibi yerine getirmelidir. Getirmezse bizim yaptığımız gibi hukuki olanaklarla yakasına yapışılır...
Müvekkilinizin talebi nedir?
-Müvekkilim bir anne olarak yavrusunun tıpkı resmi bir evlilikte olduğu gibi babasının ve çevresinin ekonomik ve olabilirse manevi desteğinden yararlanmasını istiyor. Buna hukuken hakkı var. Ancak ilk iş olarak kişinin biyolojik ve hukuken babalığının tescili gerekir. Sonra ‘küçük’ adına nafaka davası açılabilir ve ‘küçük’ artık babasının yasal mirasçısı olur. O zaman da, üvey kardeşlerinden hukuken hiçbir farkı kalmaz.
Paylaş