Müftüoğlu devam

Dün başlayan Osman Müftüoğlu röportajı bugün de devam ediyor...

Haberin Devamı

Bir an geliyor, 45-50 yaşında, hormonlar azalıyor. Ne oluyor o zaman... Ben mesela menopoza girince aynı kadın olacak mıyım?

- Tabii ki olacaksınız. Dahası, her şeyin keyfini, daha çok çıkarabileceğiniz bir döneme gireceksiniz. Menopoz, kadınlar için tam anlamıyla, bir cinsel özgürlük zamanı. Korunma, hamile kalma gibi dertler de ortadan kalkıyor.

Libidom peki? Azalmayacak mı?

- Hayır azalmayacak. Kadın libidosu üzerinde, östrojenin etkisi yok denecek kadar azdır. Libidoyu, testesteron etkiler.

Menopozda österojenle birlikte testosteron da azalmıyor mu?

- Kadınlarda zaten çok az bir testosteron var. Az buçuk bir testosteron, kadına yetiyor. O yüzden testosterondaki azalma, kadın libodosunu etkiliyor gibi görünmüyor.

Ama psikolojim değişebilir...

- Bu, size bağlı. Menopozdan dolayı, iç dünyası depresif örgütlenmelere giren kadın var, girmeyen kadın var. Bazı kadınlar kendilerini kapatıyor, kepenklerini indiriyor. Öyle bir dünyada zaten çok fazla cinsellik de akla gelmiyor. Ama artık günümüz kadını böyle değil.

Peki menopozda hormon almak iyi midir, değil midir? Kimi "Al" diyor, kimi "Kesinlikle hayır" diyor. Laikler ve dinciler arasında olduğu gibi bir çatışma söz konusu. Nedir bunun doğrusu? Kadınlar ne yapmalı?

- Daha geçenlerde menopozdaki bir hastam dedi ki: "Hocam, 35 yaşında tiroid bezim çalışmaz oldu, siz bana tiroid hormonu verdiniz. Bu hormonu aldıktan sonra kilo almam durdu, psikolojim düzeldi, kendimi çok iyi hissetmeye başladım. Eksiği yerine koyunca, her şey halloldu. Ama nedense, menopoza girince bana hemen hormon vermeyi düşünmediniz..."

Siz ne cevap verdiniz?

- Bu bakış açısını gayet iyi anlıyorum. Eksilen hormonu ölçün, yerine koyun. Zaten 1960’larda da böyle düşünüldü, "Madem ki bir eksilme var, ikame edelim, fizyolojiyi devam ettirelim" dendi.

Şimdi ne değişti ki?

- Değişti biraz...

Niye?

- Çünkü hormon yerine koyma tedavisini dikkatsiz, ölçüsüz, uzun süreli ve sentetik hormonlarla yaptığınız zaman, kadınların karşılaştığı bazı sorunlar oluyor...

Kanser gibi mi?

- Evet, meme kanseri riski artıyor. Özellikle, ailesinde risk olan insanlar için konuşuyorum. Ama ailede hiç meme kanseri yok, hormon kullanmasıyla ilgili de bir sorunu yok ve sürekli takibe geleceğinden emin, jinekolojik testleri ve mamogrofisini de ihmal etmiyor, böyle bir hastaya hormon vermeniz sakıncalı mı? Hayır değil.

Benim teyzem kanser, teyzemin kızı da öyle. Annemin anneannesi de meme kanseriymiş...

- Sizin mesela, menopoza girince, hormon almayı aklınızdan bile geçirmemeniz gerekiyor. Bir de şu var tabii, österojen bugün başka alternatifler sunmaya başladı. Österojen reseptörlerini, hormon gibi etkileyebilen ama hormon olmayan maddeler var. Veya menopozun belirtilerini, hiçbir hormon etkisine sahip olmadan azaltabilen bitkisel maddeler var...

Ama size katılmayan, aksini iddia eden bilim adamları da var. "Eksilen hormonu yerine koymak gerekir" diyenler...

- Bakın, 10-15 sene önce böyle düşünenler vardı, ama şimdi orta noktada buluşuldu. "Kemik bütünlüğünü ve damarları koruyalım" gibi gerekçelerin pek doğru olmadığı anlaşıldı. Hormon replesmanı, medikal koşullarda yapılmalı ve kısa süreli olmalı. Kısa süreli, etkili, kişiye özel hormon dizaynlarına ben de hayır demiyorum. Ama artık eskisi gibi, önüne gelen hormon replesman tedavisi yapmasın. Bu tedavi zararlı olabilir. Bakın, zararlıdır demiyorum, olabilir diyorum...

Kendi kendini söndüren varlık: Kadın

Kadında yumurtlama fonksiyonu, doğrudan doğruya ve sadece österojen hormonunun etkisine verilmiş. Osterojen belli bir seviyeye gelince, otomatik olarak tetikleniyor ve üreme sistemi harekete geçiyor: Kız çocuğu ádet görüyor, doğurganlık başlıyor. Osterojen, belli bir seviyenin altına düşünce de, doğurganlık, otomatik olarak kilitleniyor. Kadın, kendi kendini söndürüyor. Bence bu muazzam bir şey. Sebebi de, sağlam yeni nesiller meydana getirme dürtüsü. Ben üretgenlikteki kaliteyi, esas olarak, doğanın, kadına yüklediğini düşünüyorum. Spermi seçen de kadın yumurtası. Kadın, neslin devamında, ana oyuncu gibi görünüyor...

Erkek neslinin sonu mu geliyor?

Doğa, hormonal açıdan kadına daha mı az hakkaniyetli davranıyor?

- Bence doğa, kadına daha çok güveniyor. Kadın, garantici. Yumurtalık hücrelerinin, belli bir yaşta, otomatik olarak üretimi durdurmaları, kendilerini çoğaltmamaları garantici bir davranış...

Nasıl yani?

- Neslin devam gücü görevini erkeğe, ama neslin korunması ve sürdürülmesi görevini kadına vermiştir doğa. Dikkat edin, bütün tanrılar da kadındır. Erkek tanrı pek azdır. Üretkenlik, bir sonraki neslin oluşturulması ve zincirinin devamı çok önemlidir. Ve bu görev kadınındır. Öyle ki, bazı araştırmalar yakında üretim için erkeğe ihtiyaç bile kalmayacağını gösteriyor. Hatta "Erkek neslinin sonu mu geliyor" diye soranlar bile var. Farkındaysanız, daha az erkek çocuk dünyaya geliyor, erkeklerin her açıdan üretkenlikleri azaldı. Erkek kısırlığı yaygınlaşıyor, erkeklerde testis kanseri eskisine oranla daha sık görülmeye başlandı.

Erkek, kadına küsüyor mu?

- Olabilir. Görevlerinin ve yerlerinin kadınlar tarafından işgal edildiğini düşünüyorlar. Sadece erkekler tarafından yapabileceği düşünülen neredeyse bütün işlerin, pekala kadınlar tarafından da yapılabileceği ortaya çıktı. Bütün bunlar da erkekleri biraz depresyona sokuyor gibi...

Yazarın Tüm Yazıları