Paylaş
En sevdiğim insanlar:
a) Gülünce gözleri kaybolanlar
b) Tırnaklarını yiyenler
Bu iki özellik de var onda. Üstelik nasıl desem, adam küp şeker gibi. Gördüğüm en küçük erkeklerden biri. Herşeyi o kadar güzel ve orantılı ki. İnsan yemek istiyor onu. Tamam, bunda benim iri olmamın da etkisi var. Kendimi Nene Hatun Caddesi'ndeki o serin evin arka bahçesinde Guliver gibi hissettim. Ben kocaman ve iriydim. Bacaklarım onunkilerin yanında kalın gri elektrik direkleri gibiydi. İyi halt etmiştim bir de o topuklu ayakkabıları giymiştim. Kendimden nefret ettim. Ne vardı bende şöyle kucağa kolay alınabilen küçük minyon bir şey olsaydım...
Tuhaf, Mazhar Alanson'un öyle güzel açık mavi gözleri var ki, beş yaşında kalmış onlar. Bu ne temizliktir. Bu ne duruluktur. Kendi pisliğinizi fark edip kaçırıyorsunuz gözlerinizi. Ama ben öyle yapmadım. Ben de diktim gözlerimi onunkilere. Aslında biliyor musunuz, benim kelimelerim yetmiyor onu anlatmaya. Bir şey geçti o adamdan bana, ama size geçiremiyorum. Kısa kalıyor cümlelerimin boyu. İçi dolmuyor. Daha çok mu kitap okumak lazım nedir?
Alanson ailesinin yanında benim için zaman durdu. Öyle gazetecilik numaraları yapıp birlikte fotoğraf çektirmek bile istemedim. Bir süre daha yanlarında durmak bana iyi geldi. Limonata içerek! Sadece adamın değil, karısının hatta kızının da sinirleri alınmış gibiydi. Evleri de bana terapi merkezi gibi geldi. Bir de tarot baktılar. Biraz daha kalsaydım, şeffaf telefon gibi olacaktım. İçimi okuyacaklar sandım. Şimdi ben mi gittim röportaja, onlar mı benimle röportaj yaptılar? Vallahi bilmiyorum. Ama söyleyeceğim, Ankara'da şahane bir aile yaşıyor...
Yurt dışına çıkınca elimi ağzımdan çekmeme ne diyorsunuz?
Şeytani, bir o kadar da çocuksu gözleriniz var. Bir kadını etkilemek için en son ne zaman baktınız?
- Ben, etkilemek için bakmam. Gözünün içine bakarım, karşı taraf bakabiliyor mu diye. Çoğu insan bakamaz bana, kaçırır gözlerini...
Güvensiz hissettiğiniz olur mu?
- Devamlı. Her durumda. Hale çok destek verir bana. Evet, hem bir afacanlık var bende, hem de çok etkilenirim. Depremde çok fena oldum mesela. Gerçi sadece sanatçılara yönelik bir şey değil. Kaportacılar da üzülmüştür. Ama ben üç ay kendime gelemedim.
Hayattaki en büyük hırsınız ne?
- Hırsım yok.
Kral TV'yi filan seyredince, nasıl oluyor da ‘‘Bunlar da müzik mi? Rezillik, rezillik!’’ demiyorsunuz.
- Ben demem.
Bu olgunluk nereden?
- Onlar olması gereken şeyler. Durup durup, ihraç edilmiyor ki. O çocukları da bizim ülke çıkarıyor. Gitar çalmıştır küçüklüğünde, İspanyolca dersler almıştır, o birikimle de günün birinde ‘‘İspanyol çocuk’’ olarak patlamıştır. Bazıları işi ‘‘Vatan elden gidiyor’’a kadar getiriyorlar. Belki de korkağım ben. bulaşmayayım diyorumdur. Ama içimden ‘‘Ay ne rezalet!’’ diye geçiriyorumdur.
Şu şu kadınlarla beraber olsaydım diye iç geçirdiğiniz olur mu?
- Oluyordur. Ama kurallara uymak diye bir şey var. İnsanlar kendilerini özgür zannediyorlar. Oysa değiller.
Kalıcı olmak gibi bir derdiniz var mı?
- Sanıyorum oldum bile. Bodrum'ları, Güllerin İçinden'leri hatırlar galiba insanlar.
Bir tür delisiniz, kendinizi kabul ettirmeyi nasıl becerdiniz?
- Deli değilim ki ben. Bak ağzımdan abuk sabuk laf çıkmıyor. Bence Sinan Çetin daha deli!
Yaratıcı olmak için neye ihtiyacınız var?
- Sıkıntıya! O yüzden Ankara'da oturuyorum ya. Sanat da bence sıkıntıdan çıkma bir şey.
Tırnaklarınızı ne zamandan beri yiyorsunuz?
- Kendimi bildim bileli. Tırnaklarımı Türkiye'de hep yerim. Ama nedense yurt dışına elimi ağzımdan çekerim. Bu sınırlardan çıkınca tırnaklarımı yemememe ne diyorsunuz? Eğer yalan söylüyorsam namussuz, şerefsizim.
Çok mu kontrollünüz siz?
- Hayır ama karşımda bir gazeteci olunca buna gayret ediyorum.
İnsanı hasta edecek derecede mükemmeliyetçi biri misiniz?
- Değil. Picasso gibi hep eksik bir yer bırakırım!
Nerede çalışıyorsunuz?
- Şu arkadaki küçük odada. Bir de seyahatlerde başlarım yazmaya. En sevdiğim şey. Paramın çoğu seyahatlere gider.
Arıza halleriniz neler?
- Sanıyorum konser önceleri biraz tuhaf oluyorum. Ve buradan İstanbul'a gidişlerde. Her hafta git, gel.
Neden uçak biletleriniz hep cezaya giriyor?
- Kararsızlıktan. Değiştiriyorum programımı. Belki de tembellikten.
Yeni ruhlar, kalpler, beyinler merak ettiğiniz olmuyor mu?
- Oluyor. Yabancı ülke kadınları.
Bunu deyin de aile kavgası çıksın!
- Çıkmaz. Kadınlarla ilişkiden bahsetmiyorum ki. Tanımak istiyorum.
Ee Ankara'da tanıyacak kadın mı yok?
- Türk kadınlarını tanıyorum ben. Ama Brezilyalılar’ı tanımıyorum. Tanışacağım da... Karım ne derse desin...
Paylaş