Paylaş
Bugün büyük gün... Bugün annemiz, (üç kardeş adına yazıyorum, yoksa kıskançlık oluyor!) hayatımızın biricik aşkı,
70 oluyor.
Akşama parti var, parti!
Harıl harıl hepimiz; çocukları, damatları, gelini, torunları,
öğrencileri onun için uğraşıyoruz. Hummalı bir hazırlık! Adana’da bütün sevdikleriyle birlikte, bu akşam
70’inci yaşını kutlayacak.
Gerçi 70 yaşına basacağı fikri, hiç mi hiç hoşuna gitmiyor. Ama o, zamana meydan okuyan kadın. Gerçekten taş! Bakar mısınız şu fotoğrafa...
70 yaşına gireceği için sekiz kilo verdi, sadece biz hazırlık yapmadık yani. O da ruhunu, bedenini hazırladı. Nasıl mı verdi? Karatay diyetiyle. Ben de inanamadım, Canan Karatay’la yaptığım röportajı okuyor, gidiyor kitabını alıyor, bir de Karatay
diyetinin yemek tarifleri çıktı ya,
onu da alıyor, bir güzel uyguluyor.
İyice fıstık oluyor!
Kendimizce bir sürü hazırlık yaptık, ama ayrıntı veremiyorum, o da gazete okuyor. Sürprizi kaçmasın.
Bugün sizi Adanalı yazar, Yalçın Öcal’ın annem için yazdığı aşağıdaki güzel satırlarla baş başa bırakıyorum ve parti hazırlıklarıyla uğraşmaya devam ediyorum...
VERONIKA ARMAN! DOĞUŞTAN ADANALI
“Ben ona “Adana’nın Avrupa’ya hatta dünyaya açılan kapısı” diyorum.
O, büyük bir yaşam virtüözü.
O, büyük bir Adanalı.
Onu nasıl anlatacağım bilemiyorum...
Adanalı çocukları yıllar önce almış, bale öğretmiş, toplum adabı öğretmiş, yetiştirmiş. Onun yetiştirdiği her küçük, salon insanı olarak büyümüş, bir ‘eş’ olarak, bugünün artık bir büyüğü olmuş. Yıllardır her Adanalıda onun emeği var adeta. Onun okulunun yıl sonu gecelerini gördüğüm zaman kendimi Ankara’da Devlet Operası’nda hissediyorum.
Öyle muhteşem bale resitallerine imza atıyor ki, eğittiği çocukları öyle güzel motive ediyor ki, kendime kendime, “Neden çocuk veya ergen değilim... Neden onun öğrencisi olamadım...” diye hayıflanıyorum.
Veronika Arman yıllar önce Adanalı Mehmet Arman’la Almanya’da tanıştığı zaman, nereden bilirdi ki Türkiye’de Adana’ya gelecek ve Adanalı olarak hayatına devam edecek... Bana göre o Almanya doğumlu bir Türk. Hatta Adanalı. Hatta doğuştan Adanalı! Oğlu Nevzat’ı tanısanız, kızları Ayşe’yi ve Suna’yı, bana hak verirsiniz. Ve yetiştirdiği diğer Adanalı gençleri... Veronika Arman, yılın değil yılların annesi. Adanalıya öylesine bir emek vermiş ki, öylesine kaliteli bir yaşama perçinlemiş ki onları, sadece üç çocuğunun değil, tüm Adanalı gençlerin annesi, öğretmeni ve yaşam koçu olmuş...”
HAMİŞ: Hafta sonu Adana’dayım, pazartesi günü de. Pazartesi, Fanta Gençlik Festivali var. Ve Tarkan konseri. Festivalde başka etkinlikler de olacak. Ben de Adanalı genç okurlarla buluşacağım. Hemşerilerimle yani. Tüyap Fuar Alanı’nda. 17:00-19:30 arasında sizi bekliyorum, beyaz bir çadırın içinde. Yakanıza turuncu karanfil takıp gelin..!
Tanıklıklar... Tanıklıklar...
Evvelsi gün hürriyet.com.tr’de ‘Fişlenen de fişleyen de anlatıyor’ diye bir yazı yazdım. Sonra mail ardına mail gelmeye başladı. Gebeler, başlarına gelenleri benimle paylaştı. Birkaçını buyrun birlikte okuyalım. Yorum koymuyorum çünkü gerek yok, ne olup bittiği ortada. Sezaryen kararı çıktı, nefesimizi tutmuş bir halde, kürtaj kararını bekliyoruz...
GEBELİKTE FİŞLENMEYE DOĞRU
Gebelikte fişlenme olayı doğru... Hamileyim ve sağlık ocağı, hamileliğimle benden daha fazla ilgili! Beni arayıp, yedi haftalık hamile olduğumu, hangi hastanede muayene olduğumu tek tek sayıyorlar. Kayıt yaptırmam gerektiğini, bebek dünyaya geldiğinde de kaydının yapılacağını ve sağlık ocağı vasıtasıyla SSK’ya bilgi geçileceğini anlattıktan sonra, beni bunu yapmam için zorluyorlar. Gerçi bu uygulama zaten uzun süredir var. Şimdi kürtaj meselesi dillendirildiğinden itirazlar yükseliyor, ben de bunu ‘halkın uyanışı’ olarak değerlendiriyorum. Aslında zemin çoktaaan hazırlanmış, biz öyle miydi, böyle miydi diye tartışaduralım, onlar mevzuyu kendilerince halletmiş. (Esin E.)
GEL DE TAKİP EDİLMİYORUZ DE
İnanılır gibi değil ama gebeliğimin altıncı haftasında (daha ben yeni öğrenmişken) kapıma bir yazı asılmıştı. Gebeliğimi tebrik ediyorlardı ve aile hekimliğini ziyaret etmem gerektiği belirtiyorlardı. Dolayısıyla herkes öğrendi. Önce komşuların kutlamalarını kabul etmek zorunda kaldım! Ardından da aradım ve çalıştığım için gelemeyeceğimi belirttim. Bir şekilde gelmem konusunda uzun uzun görüştük, aradan iki hafta geçince, ben riskli gebelikler arasına girdim. Ve sonra kendileri beni ziyarete geldi. Gel de “Takip edilmiyoruz” de... (Sevil B.)
ALDIRDIĞIM BEBEĞİMİN HESABINI SORDULAR
2011 Eylül ayında hamile olduğumu, özel bir kurumda yaptırmış olduğum gebelik testiyle öğrendim. Eşimle dünyalar bizim oldu.
Fakat gebelikte yapılan tahliller esnasında haşimoto tiroidit hastası olduğumu ve atak evresinde bulunduğumu öğrendim. Sekizinci haftada hastalığım nedeniyle, kalp atışları başlamadığı için bebeğimi aldılar. Aradan geçen dört ay sonra tekrar hamile kaldım ve aile hekimliği beni cep telefonumdan arayarak kurumlarına davet etti ve daha önceki bebekten neden vazgeçtiğimi sordular.
Resmen ilk bebeğimi kaybetmenin acısına henüz alışamamışken, bana neden kürtaj yaptırdığımın hesabını sordular!
Madem bu kadar biz gebelerle ilgili ve alakadarlar, aynı zamanda ciddi bir tiroit rahatsızlığım olduğunu ve aynı zamanda bunun da tedavisini gördüğümü neden dikkate almadılar?
Beni sorguladılar: Neden özel hastaneye gidip para veriyormuşum, bütün tahlillerimi aile hekimliğinde ücretsiz yaptırabilirmişim...
Ben de aile hekimliğine gelemeyeceğimi çünkü suçlayıcı tavırlarından hoşlanmadığımı, üstelik özel sektörde çalıştığım için izin alamayacağımı ifade ettim.
Şu an beş aylık gebeyim ve üç kez aradılar, sordukları sorular sadece gebeliğim ve bebekle ilgili, anneyi merak eden bile yok...
Doğuma kadar daha neler yaşayacağız bakalım... (Zeynep D.)
Paylaş