Paylaş
* “Yalan Dünya”da Ahmet tiplemesi de var. Selahattin’in ikiz kardeşi. Neden başkasının bir ikiz kardeşi yok da, senin var. Birbirine tamamen zıt tipleri oynayabildiğini gösterebilmek için mi...
- Gülse, oyunculuğuma güveniyordu, beni başka rollerde de kullanmak istedi. Birbirinin antitezi iki rol yarattı. İkiz olduklarını pek çok insan bilmiyor, “İki rolü de aynı insan mı oynuyor!” diye hâlâ bana soruyorlar.
Ödüllerim arka odadaki dolapta
* Sen şimdi iki oyuncu parası mı alıyorsun?
- Bana bu soruyu soranlara, “Küçükken aileniz öğretmedi mi? Başkasının parası sorulmaz” diye yanıt veriyordum, sana şöyle diyeyim: Yeteri kadar iyi kazanıyorum Ayşe!
* Okuldan mezun olduktan sonra küt diye iş bulabildin mi?
- Konservatuvarda okurken dublaj yaptım, dizilerde ufak tefek rollerde oynadım. Ama ilk profesyonel işim, İbrahim Tatlıses’in Mega Show’undaydı. Yardımcısı Güçlü’yü canlandırdım. Demet Akbağ ayarladı işi, sağ olsun okulda da bayağı ablalık yapmıştı. Sonunda onun ittirmesiyle gerçek bir işim oldu. İbrahim Abi de önce, “Bu, çocuk gibi bir şey yahu! Bundan Urfalı murfalı olmaz” dedi, sonra beni ve oyunculuğumu sevdi, “On numaraymış ya!” dedi.
* Beşiktaş Kültür Merkezi’yle tanışma hikâyen...
- Yılmaz Erdoğan, Mega Show’un yazarlarından biriydi, Gani Müjde’yle ikisi. Yılmaz’la oradan tanışıyorduk. Bir tiyatro kurmaya karar vermişti, bir de oyun vardı elinde: “Otogargara”. Sonra “Bir Demet Tiyatro” dönemi başladı. BKM güzel bir maceraydı.
*BKM ne ifade ediyor? Senin için “yuva” mı orası?
- Yok canım, benim yuvam var. “Biz muhteşem bir aileyiz” laflarını sevmiyorum, güzel bir işyeriydi. Yılmaz, Türkiye’de mizahın köşe taşlarından biridir, çok önemli bir mizah adamıdır. Birbirini tanıyan ve gerçekten seven bir ekiptik.
* Arada bir sürü iş var ama “Yazı Tura”daki Şeytan Rıdvan rolüyle aynı filmde 5 ödül aldın...
- Ya evet, öyle oldu. Ödül, insanın hoşuna gidiyor. Ama çok ciddiye aldığım bir şey değil. Arka odada bir dolap var onun üzerinde duruyor ödüller.
* “Ben oldum abi” hissine kapılıyor mu insan...
- Estağfurullah, o bende olmuyor.
Sürekli albüm yapacak mısın diye soruyorlar, yapmayacağım
* Bu dokunaklı ses, kulak kimden miras...
- Anadolu’dan, yaşadığım şehirlerden...
* Türkü söylemek de, oyunculuk kadar emek verdiğin bir şey mi?
- Bir zamanlar öyleydi. Ortaokul, lise yıllarında profesyonel olarak çalışıyordum, düğünlerde falan çıkıyordum. Sürekli “albüm yapacak mısın?” diye soruyorlar... Ben de, “Yapmayacağım!” diyorum. Benim egzersizim oyunculukla ilgili. Oyunculuğu daha iyi biliyorken, daha az deneyimim olan bir işle, insanların karşısına çıkmak istemiyorum. Oyunda moyunda söylerim de, profesyonel bir albüm yapmak farklı. Bir sürü türkü söyleyen insan var, gidip onları dinlesinler.
Halt etmiş tiyatro öldü diyenler
“Hep bir kardeşim olsun istedim... Ama senden değil!”
Sevgilimin, dünyalar kadar sevdiği kızı Yaso, hamile olduğumu öğrendiğinde bu tepkiyi vermişti.
Kalakalmıştım.
“Haklısın” demiştim, “Hikâyenin bütün tarafları haklı. Ama ben de haklıyım. Babanı çok seviyorum ve hamileyim. Yapacak bir şey yok, sevsen de sevmesen de bir kardeşin oluyor ...”
Duygularını bu kadar direkt söyleyebilmesi hep hoşuma gitti.
Ama şu hayatta beni en zorlamış kadınlardan biridir Yasemin Dormen.
Kendi doğruları olan, inandığı şeyi sonuna kadar savunan, cesur ve insanı ürkütecek kadar açıksözlü.
Nasıl davranacağımı, ne halt edeceğimi bilemedim.
Ama köprünün altından çok sular aktı. Şimdi biliyorum.
Artık sorunsuz bir ilişkimiz var, ikimiz de birbirimizi kabul ettik.
Ve sevdik.
Beni gerçekten tanıyan insanlardan biridir, kızımın ablası.
“Sen misin marjinal?” diye dalga geçen, yaptığım bir sürü şeyi tiye alan ama gerektiğinde beni sonuna kadar koruyan çok tatlı ve bağımsız genç bir kadın.
Koç’ta okudu, ardından da Amerika’da siyasal bilimler artı sinema. Şimdi Calinos’ta çalışıyor, dijital medyayla uğraşıyor.
*
Alya ile aralarında 17 yaş fark var. Bütün küçük kardeşler gibi, Alya da ablasını hem kıskanıyor hem de ona özeniyor.
Onun gibi giyinmeye çalışıyor, siyahlar mı giyiyor Yaso, Alya da öyle takılıyor. Topuklu ayakkabılarına hayran, gizli gizli deniyor, ojelerini araklamaya çalışıyor. Yaso mitoloji ve felsefeyle ilgileniyor, bizimki de çaktırmadan onun okuduğu kitaplara bakıyor, dinlediği müzikleri dinliyor. Yaso’nun “Milk” diye bir Golden’ı var, Alya da bir köpek çocuğu olsun istiyor. İki kardeşin ilişkileri, birbirlerine olan sevgileri, itişip kakışmaları çok hoşuma gidiyor. Alya, izinsiz Yaso’nun iPod’unu, telefonunu kurcaladığında azarı işitiyor. Kendi doğallığında ilerleyen güzel bir ilişkileri oldu. Başına kötü bir şey geldiğinde, ilk önce Yaso’ya koşuyor, ona anlatıyor.
Hafta sonlarını iple çekiyoruz.
Sevgilimin yanında iki kızı olunca, benim pabucum hemen dama atılıyor, ondan mutlusu yok.
Ben onun iyi baba olmasına da âşık oldum.
*
Bugün Esma Sultan’da 37 genç kadın tarafından tasarlanan tişörtler satışa sunuluyor, TOG Bazar’da.
Aralarında Yaso’nunkiler de var.
Toplum Gönüllüleri Vakfı yararına yaptılar.
6. yıldır kuruluyor TOG Bazar.
110 firma ürünlerini sergiliyor, elde edilen gelir Anadolu’nun dört bir tarafındaki gençlik projelerine aktarılıyor.
Bence şahane.
Yaso’nun da bu projede yer almasından gurur duydum.
50 lira tişörtlerin tanesi.
Yaso’nun tişörtlerinde dedesinin oyunlarından siyah-beyaz kareler yer alıyor, arkasında da, “Halt etmiş tiyatro öldü diyenler! Haldun Dormen 2012” yazıyor. Bu projeye destek verenler arasında Ezgi Kramer, Buse Terim, Aslı Tandoğan, Esma Karamancı, Pelin Akın, Nazlı Soylu, Nazlı Yazıcı, Ferhan Şensoy, Pınar Sabancı, Irmak Köseoğlu, Begüm Eyilik, Seda Gazioğlu, Zeynep Köseoğlu gibi daha bir sürü genç isim var.
Hepsini tebrik ediyorum.
10 ile 8 arası açık TOG Bazar, Ortaköy civarındaysanız bir uğrayın ...
Paylaş