Diyelim ki, çocuğunuzu Prof. Doktor Hilal Mocan takip ediyor ve siz 2. kez anne olmaya karar verdiniz. Zannedersiniz ki, o doğuracak, koştura koştura hastaneye geliyor.
Ameliyathanede hazır ve nazır bulunuyor, bir an olsun yanınızdan ayrılmıyor, 2. bebeğiniz pediatristi de o oluyor. Mocan’la bugün "indigo" ve "kristal" bebekleri konuşuyoruz. Bir de aşı meselemiz var, o da inşallah çarşambaya...
Bu indigo çocuk meselesi nedir?
- Şimdilerde dünya bu tür şeyleri tartışıyor. Bilimsel olarak bir karşılığı var mı derseniz, yok. Ben fantastik ve ilginç buluyorum. O yüzden bu konu üzerine yazılmış makaleleri, kitapları okuyorum...
Bildiklerinizi lütfen bizimle de paylaşın...
- Algısı alışılmışın dışında gelişmiş ve açık 2 yeni gruptan söz ediliyor: indigo ve kristal çocuklar. Şu anda 7 ila 25 yaş arasında bulunanların bir kısmının indigo olduğu söyleniyor. Akademik çevreler tabii bu tanıma katılmıyor, katılmadıkları gibi hafif küçümseyerek "Bu çocuklar indigo değil, hiperaktif" diyor. Bu yeni grubunun varlığına inananlar ise, indigoları şöyle tanımlıyor: "Mizaçları, zihinsel ve duygusal yapıları farklı. Çok duyarlılar ama savaşçı ruhuna sahipler. Ortak amaçları, insanlığa artık hizmet etmeyen eski yaklaşımları ortadan kaldırmak..." Değişime direnen erişkinler, onları hiperaktif olarak yorumlayabilirmiş. Ama onlar hasta değilmiş, her şeyi kabul etmeyen zeki çocuklarmış. En belirgin özellikleri ise bakışları ve şaşırtıcı davranışlarıymış. Bir de farklı şeylere ilgileri. Baskı, onları çıldırtırmış. Detay sevmezlermiş, onlara bir şeyi uzun uzun anlatırsanız dinlemezlermiş. Açık olacakmışsınız, derdinizi kısa ve net mesajlarla anlatacakmışsınız. İndigo çocuk kavramı 1982’de ortaya atılıyor. Ama bu çocuklar üstün zekalıdır denmiyor...
KRİSTALLERİN ÖZELLİKLERİ
Ne deniyor?
- Duygusal zekaları yüksek deniyor...
Peki, bu çocuklar durup dururken neden dünyaya gelmiş...
- Bir misyonları var. İndigo çocuklar, ellerinde bıçaklarla önden gidiyorlar, dürüstlükten yoksun her şeyi kesip biçiyorlar. Ve kristal çocuklara yol açıyorlar...
Hoppala! Geldik kristal çocuklara...
- 95 ve sonrasında doğdukları söyleniyor. O kadar sakin ve huzurlu görünüyorlar ki, kristal çocuklara otizm ya da "Asperber" teşhisi konulabiliyor. Gözleri ve bakışları hemen dikkati çekiyor. Derin derin bakan iki çift göz. Mıktanıs gibi çeken bir kişilik. Son derece sevecen ve mutlu çocuklar bunlar. Geç konuşmaya başladıkları söyleniyor. Müziğe karşı eğilimleri var. Konuşmaya başlamadan şarkı söyleyebiliyorlar. Affediciler. Paylaşımcılar. Doğaya ve hayvanlara düşkünler. Şifacı yetenekleri olduğu söyleniyor. Vejetaryen yemekleri ve meyve sularını, normal yemeklere tercih ediyorlar. Kristal ve kayalarla ilgileniyorlar...
Siz inanıyor musunuz bütün bunlara?
- Ne inanıyorum, ne inanmıyorum! İlgiyle takip ediyorum. Ve gülümsüyorum. Ben, yeni çocukların algılarının yüksek olduğunu söylüyorum, o kadar. Bunu bir hekim olarak her gün gözlemliyorum. Bebek, genellikle 7 ila 10 günlük olunca gelir bana, ondan sonra birinci ayın sonunda. Bir aylık çocuk, gözümün içine bakıyor. İnanmayacaksınız ama "Ağzını açar mısın lütfen, bakmam lazım" diyorum, sanki anlıyormuş gibi açıyor. Aynı şekilde, "Aşı yapacağım, canını acıtacağım. Mecburum. Ama senin sağlığın için iyi" diyorum, yine "o seni anlıyorum" bakışı. "Madem öyle yap hadi" der gibi. Müthişler. Yeni bebeklerin algıları gerçekten güçlü. Ben sadece bunu söylüyorum.
HAMİŞ: Şu işe bakın ki, yarın Sevgililer Günü ama benim yazı günüm değil. Kutlu olsun hepinize. Ben öyle "Bizim için her gün Sevgililer Günü" ya da "Tüketim için icat edilmiş salak bir gün" diye düşünenlerden değilim. Bu tür günleri küçümsemek, bana burnu büyüklük gibi geliyor. Ne var yani kutlasak? Yapın yarın özel bir şeyler derim. İçin, öpüşün, sevişin, sevdiğinizi ve sevildiğinizi hissedin. Sevgiliniz yoksa, öpüşmenize ve sevişmenize gerek yok tabii. Siz de geyik yapın, için ve eğlenin...
HAMİŞ 2: www. sosyalbahis.com editörü Kurtuluş Bıçakçı’dan bir mail aldım. Söz konusu site, bir bahis sitesi. Türkiye’de ve dünyada tek. Üyeleri var. Bir konu belirliyorlar, iddiaya giriyorlar. Konuşup, yazışıp eğleniyorlar. Sanal para ile oynanıyor. Bıçakçı şöyle yazmış: Sitemizde "Ayşe Arman Sevgililer Günü yazısı yazmayacak" adlı bahse girdik. Bahsin tam metni şöyle: "10 yıl mı oldu, 15 mi, 20 mi? Sevgilimdi, kedimdi, kızımdı, vibratörümdü diye yazmaktan gına gelecek kadına! Kendini felsefeye verecek, Etrüsklerin sosyo antropolojik kökenlerine ilgi duymaya başlayacak. Ertuğrul Özkök’e rest çekecek. Tüm bu köklü değişimlerin göstergesi olarak 14 Şubat’ta Sevgililer Günü yazısı bile yazmayacak..." Katılıyorum diyen 2350 kişiymiş, katılmıyorum diyen 1650 kişi... Bu durumda "Katılıyorum" diyenler kazandı çünkü Sevgiler Günü yazısı yazmadım. Ama sebebi kendimi felsefeye vermem değil, yarının yazı günüm olmaması...
HAMİŞ 3: Huzurlarınızdan ayrılmadan bana ilginç ve komik gelen diğer bahis konularına değinmek istiyorum: "Murat Belge, Kurtlar Vadisi Irak’a yazacak", "Cem Yılmaz ve Ali Taran ortaklığı bozulacak", "Serdar Turgut yayın yönetmenliğinden alınacak", "Ali Atıf Bir saç ektirecek"... Eğlenceli geldi, sizi de haberdar edeyim dedim...