Paylaş
Müthiş bir rehberimiz var Mehmet Akbulut, Barış Manço’ya benziyor, onun gibi özgür bir ruh, zaten Yay burcuymuş, o kadar güzel anlattı ki, hem tarihi, hem mimarisini hem felsefesini, içerideki pek çok ziyaretçi bizim etrafımızda toplandı.
İnsan, gerçekten de Mevlânâ Müzesi’nde bir hoş hissediyor kendini.
“Duan gerçekleşir, aman mutlaka dua et” dediler.
Geçtim Mevlânâ ve oğlunun türbesinin karşısına.
Ellerimi açtım.
Gözlerimi kapattım.
Fonda bir ney sesi.
Sonra birden durdum.
Ayıp ediyormuşum gibi geldi.
Allah’a şükür hayatım iyi, bir şeyler daha istemek...
Açgözlülük gibi geldi.
Onun yerine, “Allah’ım dileğimi söylüyorum, ben zaten söylemesem de sen biliyorsun, hayırlısıyla olsun!” dedim, “Ama o kadar da acil değil, olmasa da olur” diye ekledim.
Ben olana şükrettim.
Sonra Şems’in türbesine gittik.
Elif Şafak’ın “Aşk” kitabından sonra pek popüler olmuş, eskiden pek yüz verilmezmiş, şimdi özellikle İstanbul’dan gelen ziyaretçiler önce oraya uğramak istiyormuş.
Konya’yla ilgili diğer bütün izlenimlerimi de anlatmak isterdim ama birazdan Sille Köyü’ne gideceğiz, bu günlük bu kadar. Sizi, Hülya Avşar röportajının devamıyla baş başa bırakıyorum...
Hülya Avşar: Ne terapiye gidiyorum ne antidepresan kullanıyorum
Annen öyle ya da böyle hep hayatımızdaydı. Renkli bir karakterdi. Onun da insanı şaşırtan ani çıkışları olurdu, bazen seninle didişirdi ama aynı zamanda en büyük destekçindi. Artık yok. Bu nasıl bir boşluk?
- Nasıl cevap vereyim ki? Çok büyük bir boşluk ama tuhaf, insanoğlu her şeye alışıyor. En sevdiğin varlığın gidişine bile. Bu hepimiz için geçerli. Kutsal günlerin hiçbirini atlamam, hep annem için dua okuturum. Her zaman kabristana giderim. Annemin ve babamın mezarı dünyanın en güzel mezarlarından biri. Ben sorumluyum o işlerden, ilgilenirim, aksatmam. Hep elim üzerlerinde. İkisi de 64 yaşında gitti, çok gençtiler. Ama hayat devam ediyor. Zehra’nın varlığı, bana bir takım acılara alışmam gerektiğini öğretiyor.
Terapiye filan mı gidiyorsun sen! Yoksa antidepresan mı kullanıyorsun? Şahane bir yumuşaklık var üzerinde...
- Terapiye gitmiyorum ama sakinim değil mi? Antidepresan da kullanmıyorum, ama gerekirse kullanırım. Karşı değilim. Sadece kendimi iyi hissediyorum. Nedenini bilmiyorum.
Ama yalnızsın. Rahatsız etmiyor mu?
- Şu ana kadar etmedi. Bir de çok yoğun çalışıyorum. Bir seneye neler sıkıştırmışım geçen gün saydım da, sinema filmi, sahne, televizyon programları, reklam, bir sürü iş. Bir de galiba çalıştığım ortamdan memnunum. Acun ve ekibiyle çok eğleniyorum, onlara güveniyorum da.
Eski kocayla doğum günü kutlamışsınız...
- Ama baş başa değildik, hepimizdik. Biz bir şekilde dost kalmayı becerdik. Kaya, benim hayatımda her zaman olacak. Ama dost ve arkadaş olarak. Onu ailem gibi görüyorum. Hiçbir şey bunu değiştiremez. Ve keşke Kaya ile hiç evlenmeseydik, arkadaş olarak devam etseydik.
BOTOKSLA DOLGUYLA UĞRAŞMAM TOPTAN GERDİRİRİM
Estetik mestetik karşı mısın?
- Yok canım, değilim. Ama şimdilik, zayıflamak bana yetiyor.
Botoks motoks...
- Benim kemikli bir yüzüm var, ben onun avantajını yaşıyorum. Ama yaptıranlara karşı değilim. 51, 52’lerde ne olur bilmiyorum, botoksla dolguyla idare eder miyim, yoksa toptan gerdirir miyim, ikinci şık bana daha mantıklı geliyor. Ama tabii şimdilik böyle bir ihtiyaç hissetmiyorum.
Seni tanımayanların ülkesinde yaşasan bunalıma girer misin?
- Ara sıra ziyaret etmekten zevk alıyorum ama sürekli beni tanımayanlar arasında yaşasam, mutlu olacağımı zannetmiyorum.
Profesyonel jüri üyesi olarak neden seni tercih ediyorlar?
- Galiba hesapsız konuştuğum için. Ölçüp biçmiyorum. İçimden gelen çıkıveriyor. Bir de eğlenceli bir kadımım. Gerçi “O Ses”te olmak hiç olmak istedim. Acun resmen bütün yaz başımın etini yedi. Şimdiyse çok mutluyum. Haklıymış, iyi ki onu dinlemişim.
İYİ Kİ İKİNCİ ÇOCUĞU YAPMAMIŞIM
İkinci çocuğu yapmadığın için pişman mısın?
- Yok ya. Kırkların başında istiyordum ama iki çocuklu olsaydım ben bu kadın olamazdım. İyi çocuk yetiştirmenin yolları konusunda ukalalık edip duruyorlar ya, ben sana söyleyeyim, bence iyi çocuk yetiştirmek demek, o çocuğa zaman ayırmak demek. Onun gözlerinin içine bakarak konuşmak demek, onun problemlerini dinlemek demek, ihtiyacı olduğunda yanında olmak demek... Resmen bir eser ortaya çıkarmak demek. Bak itiraf ediyorum, bu tempoyla, ikinci çocuğu yetiştiremezdim, mutlaka ikisinden birinde problem yaşardım. Birini yaptım, yetiştiriyorum, Allah ona ömür, şans versin. Zehra’nın sağlıklı bir ruha sahip olması için çok uğraştım. Ayrıca Zehra’nın bir kardeşi var. O kadar mutluyum ki Kaya ikinci çocuğu yaptı diye anlatamam...
Bazen yılan sadece yılandır!
Ben itiraz ediyorum bu uzmanlara...
National Geographic Wild kanalında tesadüfen bir yılan belgeseline denk gelmiş bir çocuk, pekâlâ elinde yılan tutan birini hayal edebilir de, çizebilir de...
Bir adamın kıçında yılan resmi çizmiş olsa, o kişinin eşcinsel olduğunu mu iddia edeceklerdi?
Ben çocukluğumdan beri torba, gazete vs. hışırtısından inanılmaz derecede irrite olurum. Demek ki, annemle babamın sevişirken çıkardığı nevresim hışırtılarından çok etkilenmişim, bu mudur?
Çocuğa karar mekanizmasını devreye sokması konusunda hak verilmemesi tavsiyesine de inanamıyorum. Evet, mütemadiyen çocukların, ne yapacaklarını ve ne yapmayacaklarını, fikirlerini ve isteklerini sormadan söyleyelim de, büyüdüklerinde karar vermekten aciz, inisiyatif alamayan salaklar olsunlar!
Siz, lütfen çocuğunuzu da alakadar eden konularda, onun da fikrini almaya devam edin. Annesinin, “Bugün servisle gideceksin!” diye buyuran dominant bir tembel olduğunu düşünmesindense, yorgun olduğu için onu götüremeyeceğini idrak edebilmesini ve zamanla empati kurabilen bir birey olmasını tercih etmez misiniz? (Hande.)
- Handecim güldürdün beni. Şahanesin, ben de senin gibi düşünüyorum da... Bizler konunun uzmanı değiliz. Bir sürü uzman zaten sinir olmuş bana, mail atmış, yarın okursun. İlgine teşekkür ediyorum ve öpüyorum...
Paylaş