Komiklik kadını yorar

O şimdi havada. Yani uçakta. Gerçi, sakın yazma diye tembihledi ama havalanında zaten yakalanmış bir sürü gazeteciye. Mazhar Alanson'la Hindistan'a kafa dinlemeye gidiyor.

Hem yorulmuş, hem çevresindekileri yormuş. Yorduklarından biri de benim. Bu röportaj bitsin bir sene kadar görüşmeyelim dedirtecek kadar yordu beni. Adama, hafta başında, sağda solda konuşacaksan, ona buna birşeyler anlatacaksan yapmayalım bu röportajı dedim. Sanki ben öyle dememişim. Gazetelerde, dergilerde, televizyonlarda hep o. Bir nevi keleğe geldim yani. Ama adamda da öyle bir şeytan tüyü var ki, onu affetmeden, sevmeden edemiyorsun...

Ercan Arıklı'yla eski günleri yad etme gecesinde -eski patronumuz bazen böyle jestler yapıyor, daha önce çalıştığı kadınları yemeğe çıkarıyor- aramıza Cem Yılmaz da katılıyor. Seyirci sayısı yeteri kadar tahrik edici: Ercan Arıklı, Salih Memecan, Nurcan Akad, Neyyire Özkan, Simten Danışman ve ben. Gecenin ilerleyen saatlerinde aniden performansa başlayıveriyor. Yani bir askerlik anıları anlatıyor insanın gülmekten karnı ağrıyor! O kadar gülüyoruz ki, yoruluyoruz. Üstelik hain planları da var, bunları bir şov olarak hazırlıyor, önümüzdeki günlerde sizleri de gülmekten öldürecek.

Bütün bu lay lay lay geyiğinden sonra, onun kolay bir adam olduğunu, sadece gülen ve güldüren bir insan sıfatıyla yaşadığını zannederseniz, fena halde yanılırsınız. Öyle değil çünkü. Bir kere çok baskı altında. Üzerine yapışan, yapıştırılan imajlardan çok rahatsız. Zor yani hayatı. Önüne çıkan her kadını deviren bir erkek gibi algılanmaktan hiç hoşnut değil. Son Demet Şener vakasından da ağzının payını almış, almakla kalmamış korkmuş, ürkmüş vaziyette. Kendine göre açıklamaları var, röportajda okursunuz. Onun bize yansıyan suretine bakarsanız, son derece kendinden emin, her türlü iltifata fazlasıyla alışık biriyle karşılacağınızı zannedersiniz. Öyle değil. En az benim kadar tedirgin! Reklam filmini çekmiş, sağdan soldan insanlar ‘‘Beğendik iyi olmuş’’ deyince çocuk gibi seviniyor. Ya da öyle yapması gerektiğini düşünüyor, bilemem. Çünkü oyunculuk yeteneğinin de farkında. Ama bununla hava atmıyor.

Tamam iyi adam, hoş adam, telefonuma komik mesajlar yolluyor da yine de beni zor durumda bırakıyor. Allahtan kurtarıcım Nihat Odabaşı oluyor. Bu da takdiri ilahi! Çünkü Harper’s Bazaar'da yayınlanan ‘‘soyunuk röportaj’’ın o modern fotolarını çeken de o. Ne halt edeceğim diye kıvranırken, ‘‘giyinik röportaj’’ fotoğraflarını da Nihat çekiyor. Canım arkadaşıma teşekkür ediyorum. Yazın ortasında giyinik durabilmek için, stüdyosunda yerde duran halıyı bile kafamıza çektik, çok güldük, çok eğlendik. Umarım bu röportajı okurken siz de eğlenirsiniz...

ESPRİLERİM BOYUMU UZATMIYOR

Bireysel tecrübeleriniz kadınların komik adam sevdiklerini doğruluyor mu?

- İyi de erkekler de sever. Sorularınızda cinsel ayrımcılık yapmayın lütfen! Üstelik bu kadınlar meselesinden çok sıkıldım ben. Üzülüyorum ya. Karşınızda bir Tom Jones dursa, kadınlara çekici gelip gelmemekten söz edilebilir ama benim gibi bir adamın bu konuda ahkam kesmeye başlaması abesle iştigaldir...

Kendisine sürekli komiklik yapılan bir kadının yorulabileceği hiç aklınıza geldi mi?

- Yorulur ama sıkılmaz. Porno film izlemek gibi bir şey. Hedef sen değilsen mutlu olursun. İzlersin, hatta keyif alırsın. Ama tek taraflı bir ilişkidir.

Sürekli komiklik yapmanıza rağmen güldüremediğiniz kadın oldu mu?

- Olmuştur tabii...

Peki bu ‘‘komik adam sıfatı’’nın sizi zorladığı oluyor mu?

- Hayır. Niye zorlasın ki? Ben kendimi anlatıyorum. Pek çok insanın performans diye nitelendirdiği süreçte, aslında başımdan geçmiş samimi hikayeler aktarıyorum. Ama millet ‘‘Bak işte yine sahne aldı. Performans sergiliyor’’ diye değerlendiriyor. Bu, onların kafasındaki Cem Yılmaz imajıyla ilgili. ‘‘Adamın işi bu’’ diyorlar. Halbuki benim işim filan yok. Bir gün polis çevirdi ‘‘Meslek?’’ dedi, ‘‘Cem Yılmaz’’ dedim.

Komiklik bir maske mi?

- Yok canım, boyumun kısa olduğu gerçeğini değiştirebilir mi?

Peki kaçış olarak değerlendirilebilir mi?

- Bilmiyorum, ilgilenmiyorum da.

Sinan Çetin gibi pek çok insan, zekanızdan ve karizmanızdan bahsedince ne hissediyorsunuz?

- Neye dayanarak tespit ettiklerini merak ediyorum. Elde böyle bir veri var mı? Vizontele'yi bir buçuk milyon insan sadece Cem için izledi demek ne derece doğru?

Sizi tavlamak için yem mi?

- Çok zeki olduğumu düşünüyorsa Sinan neden böyle bir zarf atıyor? Çünkü öyleysem, ben o zarfı da yemem.

Aşk hayatınız ne alemde?

- Şimdi bir şey yok. İnsan korkuyor...

Uzun ilişkiler sürdüremeyen bir adam mısıniz?

- Yok canım. Sevgilimle kör topal bir beş senemiz var. Gerçekten birlikte olduğum insanla az fotoğrafım çıktı. Haber değeri taşımıyor demek ki!

Hüzünlü bir filmde oynasanız sizi seyredenleri ağlatabilir misiniz?

- Kesinlikle. Başarılıyım oyunculukta. Kimseden derman da beklemiyorum. Traş onlar! Biz işimize gücümüze bakalım...

DONSUZ BİLE ÇEKERDİN!

İnsanların kafasındaki o adamı ben de merak ediyorum. Acaba bana ne kadar benziyor? Mesela geçenlerde biri, ‘‘Sen Mazhar Abi'nin oynadığı reklamı donsuz bile çekerdin’’ dedi. Yok ya! Adamın kafasındaki Cem Yılmaz imajına bak!


SİLAHIM HERKES KADAR

Ben zaten karşımdakinin performansıyla yürüyorum. Ya da performanssızlığıyla. İnsanların susması beni konuşturuyor. ‘‘Ne anlatıyorsun be sen!’’ dendiği zaman, devam edemem ki. Herkes kadar silahım var benim...

NASIL CEM YILMAZ OLUNUR?

Sonbahardaki gösteriyi süslemek için bir iki tane kısa film çekeceğim. Bir belgeselle başlayacak: Nasıl 10 derste Cem Yılmaz olunur? Gıdana dikkat edeceksin. Yediklerine yani. Ama yemediklerine daha dikkat edeceksin! Sonra bale yapacaksın. İlk 7 sene şart. Piyano da çalacaksın ve tabii düzgün yürüyeceksin! Bunlar lazım. On dakika sürecek olan bu belgeselden sonra sahneye çıkacağım. Kimbilir belki müzik de yaparım...
Yazarın Tüm Yazıları