Kimse banyo küvetinde böbreğinizi alamaz

Profesör Alper Demirbaş’la yaptığım söyleşi bugün de devam ediyor...

Haberin Devamı

Akraba olmayan nakiller de var...

Evet, bayağı eleştiri aldık bu nakillere başladığımızda. Ama sizin çok yakın bir arkadaşınız var diyelim, bu insan ölecek, haftada 3 gün diyalize giriyor, ailesi dağılmış, herkes çok zor durumda, bu dramları görüyorsunuz, e size de bir zararı yok, vermez misiniz yani böbreğinizi...

Organ nakli son

Veririm galiba. Ama küçük bir çocuğum da var, hiç mi riski yok bu işin...

Yok. Safra kesesi ameliyatından ya da sezaryenden bir fark yok. Bilimsel olarak kanıtlandığı için söylüyorum. Binin üzerinde bilimsel makale var bu konuda. Zaten bir vericinin böbreğini almadan yaklaşık 50 tane teste tabi tutuyoruz. 70 bin insanın en azından bir kısmına yardımcı olabilirsek ne mutlu bize. Ama teşvik doğru değil, çünkü ahlaki değil, “Organınızı bir yakınınıza bağışlayın” dememek gerekiyor.

Niye?

Kimse banyo küvetinde böbreğinizi alamaz

Profesör Alper Demirbaş


BU DİZİNİN UNUTMAMANIZ GEREKEN SON SÖZÜ

Her saat başı organ bulunamadığı için, bir insanımızı kaybediyoruz. Yılda 6000 insan. Biz bunları kurtarabiliriz. Önümüzde iki yol var. Birincisi beyin ölümü olmuş insanların organları, ikincisi “canlı verici”lerin organları. Bunu yapabilirsek, bu 6 bin insanın yüzde 96’sını normal yaşantısına döndürebiliriz. Bunun için de, organ bağışlama bilinci oluşturmalıyız.

Hiç kimse sanmasın ki, “Benim başıma gelmez!” Türkiye’de 8.5 milyon potansiyel böbrek hastası var. Bu hızla giderse, nakil sayısını da artıramasak, bizi bir felaket bekliyor.

Her insan kendi vücudunun tasarrufuna kendi sahip olmalı da ondan. Yapmamız gereken şudur: Bu bilgileri insanlara doğru olarak verip, onların kendi kararlarını vermelerini sağlayabiliriz.

İyi de insanlar büyük bir şey yapıyorlar. Ama biz sadece “Sen kahramansın!” diyoruz, motive edecek başka şeyler de olmalı...

Haklısınız. Para ödenmesi dışında bir sürü şey yapılabilir. Sosyal güvencesi mi yok, sosyal güvence sağlanabilir. İşte bunları tartışmalıyız.

Gelelim çapraz bağışa. Diyelim ki ben kocama böbreğimi vermek istiyorum ama uymuyor. Ben bir başkasına veriyorum, onun eşi de kocama veriyor, öyle mi?

Evet, iki akraba iki akrabaya verebiliyor. Biz o şekilde burada tam 53 nakil yaptık. Bazılarının ailesinden bir verici bulabilmesi mümkün değil. Bakın benim kızım 14 yaşında, üç yaşındayken mesanesinden böbreğinde tek taraflı bir kaçak saptandı. Sürekli idrar yolu enfeksiyonu oluyordu. Sonunda ameliyat oldu. Çocukluk çağındaki böbrek yetmezliklerinin en önemli nedenlerinden biri de budur. Ve ben o zaman, akraba olmayanlar arasındaki nakil fikrimi orada netleştirdim. Ben kızım için dünyayı yakarım, bütün babalar gibi, yakamazsam da yakmaya çalışırım, o kadar değerlidir benim için, bir böbreğe ihtiyacı olursa ben veremesem, annesi veremeze, yasal sınırlar içindeki insanlar veremeze n’olacak benim yavruma? Çok da sempatik bir kızdır, onu seven bir sürü dostumuz var, ya onlardan biri böbreğini vermek istese, ille de benim ona para mı ödemem gerekiyor? İlle bir çıkar mı sağlamış olması mı gerekiyor?

Son olarak, birileri beni kaçırıp organlarımı bir banyo küvetinde alabilir mi...

Olur mu öyle şey! Siz aşağıdaki ameliyatı gördünüz, evin banyosunda yapamazsınız, mümkün değil. Yapabilen de varsa helal olsun!

Babama böbreğimi verdim

Bundan 6 yıl önce babama, kalp krizi geçiren 39 yaşındaki bir kadının böbrek ve pankreası nakledildi. Her şey gizli halledildi çünkü ölen hanımın çocuklarının ve anne babasının organ bağışından haberi yoktu, sadece eşi izin verdi. 9 saatlik bir operasyondan sonra babam hem diyalizden hem de pankreas sayesinde diyabetten kurtuldu. Fakat 3 yıl sonra vücut böbreği reddetti ve maalesef babam, tekrar diyalize döndü. O metanetli insan bir anda çöküşe geçti. Bu arada ‘canlı verici’ olayı gündeme geldi. Ailenin, iki kızının en büyüğü olduğum ve 6 ay önce anne olduğum için en uygun aday bendim. İki sene önce, babamla beraber ameliyat olduk, ben ona böbreğimi verdim. Şu anda o da sağlıklı, ben de. Her şey yolunda canlı vericide organın tutma olasılığı kadavraya göre daha fazla. Kesinlikle dünyanın en gurur verici olaylarından biri. Hiç kimse tedirgin olmasın. Turp gibiyim. Alper Hoca’nın dediği gibi, maddiyatla değil sevgiyle bu işi gerçekleştirmek gerektiğine inanıyorum. (B. Leman D.)

Leman müthişsin! Senin çocuğun olsam, baban için yaptığını ömür boyu unutmam ve ortalıkta ‘Benim annem bir kahraman’ diye dolanırım. Sevgiler.

Anlattıklarınız cerrah olma sebebim

Anlattığınız şeyler, cerrah olma sebebimi açıklıyor. Bir organ nakil ameliyatını bu kadar güzel ifade ettiğiniz için teşekkür etmek istedim. Anormal değilsiniz, ben de her ameliyatta, tekrar tekrar iman ediyorum, şükrediyorum. İnsan vücudu, düzeni, çalışma şekli muhteşem ötesi bir şey. (Merve)
Bir cerrahtan bunları duymak çok sevindirici. İş yapma şevkimi artırıyorsunuz. Teşekkür ederim.

Aynı ağlama hissi aynı heyecan

Tıp öğrencisiyim ben. Pazar günü yazdığınız transplantasyon ameliyatı okurken ilk defa kendime yakın hissettim sizi. İlk ameliyatımda aynı hisler, aynı yanık et kokusu, aynı ağlama hissi, aynı heyecan... Çok güzel anlatmışsınız. Sizi okurken doğru dalı seçtiğime bir kere daha emin oldum en azından bunun için teşekkür edebilirim. (E. Caba)

Asıl ben size teşekkür ederim. Denk düştü, inşallah size okutabileceğim başka işler de yaparım.

Canın içindeki  cana dokunmak

Pazar günü böbrek nakli ile ilgili deneyiminizi anlatan yazınızı okurken bir de sezaryen ameliyatına girmeniz gerektiğini düşündüm. Canın içindeki cana dokunmak kim bilir nasıl etkilerdi sizi. Fakültede ilk girdiğim sezaryendeki duygularımı, kabiliyetim olsaydı da yazabilseydim diye düşünmüşümdür hep. Çok riskli ve yıpratıcı bir mesleğim var ve her problemli vakadan sonra ‘Ben deli miyim? Bu yapılacak iş mi?’ diye düşünürüm. Buna rağmen uterusu açıp, elimi o tazecik cana dokundurduğum anda dünyalar benim olur ve tatil sonu aynı madde bağımlıları gibi bebek başı tutmaya koşarım. Doğumda bebekleri o yumuşacık ipek saçlı başlarından tutup çıkartırız. Size, eğer daha önce girmediyseniz -kendinizinkini saymazsak tabii- böyle büyüleyici bir deneyimi yaşatmaktan mutluluk duyarım.
(Op. Dr. Berra Ö.G.)

17-23 Aralık arası İstanbul’dayım, eğer bir sezaryeniniz varsa o tarihte, anne adayı da kabul ederse, çok isterim gelip izlemek. Haberleşelim. Fotoğraf da çekmeyiz merak etmesin.

Yazarın Tüm Yazıları