Paylaş
Esra Gönülal Sevilengül de bunların arasında çiçekçi olanı. Hayalini gerçekleştirebilen şanslı insanlardan biri.
Göktürk’te “Eso’sh” adında çiçekçi dükkânı var. Bir sürü de “fan”ı! Ona da, yaptığı çiçeklere de, anlattıklarına da bayıldım...
Ne okudun?
- ODTÜ ekonomi.
Neden ekonomi?
- O dönem revaçta olan ya “işletme” ya da “ekonomiydi.” Ben de iyi bir öğrenciydim, ekonomiyi kazandım.
Sevdin mi?
- Hedefe o kadar kilitlenmiştim ki, sevip sevmediğimin bile farkında değildim...
Hedef?
- İyi bir kariyer yapmak, iyi bir işkadını olmak. Ailemi mutlu etmek. Koltuk, unvan, para, istikrar... Bitirince de önümde çok fazla seçenek yoktu, ya banka sınavları veya denetim sektörü... Kapağı, denetim sektörüne attım. Bu işin ruhuma uygun olmadığını, bana iyi gelmediğini ancak 3 sene sonra anladım, iş değiştirdim.
Yeni işin neydi?
- Kurumsal bir şirkette yöneticilik. 10 yılımı da oraya verdim. Epey yükseldim. O şirkette başıma gelen en iyi şey de, hayatımın aşkıyla tanışmamdı, evlendik. Her sene yılbaşında, 10 yeni hedef koyarım kendime. Ama tutamayacağım gibi değil, gerçekleştirebileceğim hedefler. Baktım ki, her sene birinci maddede, “Mutlu olacağın işi yap!” yazıyor. Diğerleri tamam, hepsini hayata geçiriyorum ama onu bir türlü yapamıyorum. Oğluma hamileyken birden aydınlandım, dedim ki, “Tamam ya, buraya kadar! Bundan sonra mutlu olacağın işi yapacağım!”
Ve n’aptın?
- Çiçekçilik yapmaya karar verdim! Küçük olsun ama benim olsun. Bıkmıştım büyük şirketlerden, stresten, kurallardan, yapılması gerekenlerden, şartlardan-şurtlardan, başkaları için koşturup durmaktan...
İnsan, bu kadar emek verilmiş kocaman bir kariyeri, bir anda nasıl arkasında bırakabiliyor?
- Aslına bakarsan, o kadar çok insan var ki, bunu gerçekleştirmek isteyip de bir türlü başaramayan. Ben hayalini gerçekleştirebilen şanslı insanlardan biriyim.
Korkmadın mı?
- Korkmaz mıyım? Hem de nasıl! Hayatta en zoru, alışkanlıklarımızdan vazgeçmek. Bir de statü, unvan bağlıyor bizi. Bağlıyor ne kelime, resmen esir alıyor. Ama ben, zincirlerimi kırmak istedim. Hakkını yemeyeyim, eşim de çok cesaret verdi ve destek oldu. Ama mesela hayatımdaki diğer önemli erkek, babam, çok üzüldü. “Çiçekçi olmak için mi bu kadar okudun!” dedi. Neyse ki, şimdi benimle gurur duyuyor...
İyi de çiçekçilik nereden esti?
- Çiçekler büyülüyor beni. Almayı da, göndermeyi de çok severim. Fakat kendimi bildim bileli, bana gönderilen çiçekleri kendime göre yeniden dizayn ederdim. “Bu olmamış, şunu çıkarayım” derken, baktım, o çiçekleri olduğu gibi yeniden düzenliyorum. Ve bu, beni acayip heyecanlandırıyor.
Peki bu konuda herhangi bir bilgin var mıydı?
- Hayır hiç. Zaman ayırdım, çalıştım. Önce evimin bir odasında başladım. Herkes, “Kafayı yedi!” diye bakıyordu. O arada oğlum doğdu. Yan odada dünyaya yeni gelmiş bir bebek ve “Gül nasıl temizlenir acaba?” diye işe yeni başlamış bir “çaylak.” Ama her şeyi öğrenebiliyor insan. Ve çok klasik olacak ama bir şeye karşı “tutku” duyuyorsan, başarılı olmaman mümkün değil.
Bir sürü çiçekçi var, senin farkın ne...
- Ben orijinal şeyler yapmaya çalışıyorum. “Çiçek kime gidecek? Ne için gidecek?” bunlara dikkat ederim ve özel tasarımlar yaparım. Benim çiçeklerim her yerde göreceğin klasik aranjmanlardan değildir, kişiye özeldir. Ama evet, alaylıyım, “İşletme nasıl döner, bütçe nedir, pazarlama nedir?” çok iyi bilirim ama çiçekçilik eğitimi almadım. Bir işi yaparken temel kural, o işin ustasını bulup, ona yaptırtmak değildir. Önce sen öğreneceksin, sen bileceksin işi. O yüzden kendimi yetiştirdim, binlerce aranjman yaptım şu ana dek. Beğenmedim, bozdum, en iyisi olana, içime sinene dek... Yurtdışında çalışmalara, kurslara katıldım. Baktım ki iyiyim bu konuda, yaratıcıyım, devam ettim. Ekibime de işi ben öğrettim. Kendimi bir nevi sanatçı olarak görüyorum. Gönderdiğim her çiçek imzamı taşır, gördüğüm anda benim olduğunu anlarsın. Sıcak, samimi ve sempatik...
İşini ne kadar büyütebildin?
- Büyütebilmek gibi bir derdim olmadı. Ama en son Macrocenter’lara da girdim. Taktım mı takarım. 3 ay peşlerinden koştum. Ben orayı market gibi değil, “corner”larım gibi gördüm. Dükkâna gelip nasıl özel çiçek alabiliyorlarsa, oralardan da alabileceklerdi. Yani yine butik iş. Bir pilot mağazada başladık, şimdi 10 Macrocenter’da satılıyor çiçeklerim.
Daha fazla dükkân açmayı düşünüyor musun?
- Hayır. Çünkü işin başında olmam gerektiğine inanıyorum. Kendimi klonlayamayacağıma göre de, birkaç dükkânla uğraşamam, o zaman iş, butik olmaktan çıkar. Derdim, sevdiğim işi hakkıyla yapmak. İnanır mısın, şu anda o eski kariyer kadını Esra’dan çok daha fazla çalışıyorum. Ama bir fark var, işe giderken ayaklarım geri geri gitmiyor. Yaptığım çiçekleri o kadar seviyorum ki, yaparken dans ediyorum. Böyle bir mutluluk var mı? Kim, ofiste çalışırken keyiften dans ediyor!
Paylaş