Kanserde birinci ilaç Umut Umudu hiç kaybetmemek gerekiyor

Dikkat, dikkat!

Haberin Devamı

Dünyada her 8 kadından biri meme kanserine yakalanıyor. 

 

Bir kısmının kanseri de metastaz yapıyor. Yani ileri evre, yani diğer organlara sıçrama ihtimali olan meme kanseri.
Evet, tehlikeli.
Ama umutsuz değil! Umut, hiç tükenmemeli! Bu hastalığın birinci ilacı umut! İşte Pfizer Onkoloji’nin, moda tasarımcısı Hatice Gökçe’yle birlikte gerçekleştirdiği, ‘İleri Evre Meme Kanseri Farkındalık Projesi’ bunu anlatıyor.
Bir umut çağrısı. “Biz de varız, yalnız değilsiniz!” demek istiyorlar.
Aslında Moda Haftası’nda bir defileyle bu sosyal projeyi taçlandıracaklardı. Ne var ki, Moda Haftası iptal oldu, defile de ileri bir tarihe ertelendi.
Hatice Gökçe ilginç bir kişilik.
“Hiçbir şey göründüğü gibi değil!” sözünün canlı kanıtı.
Dışarıdan son derece düz duruyor. Hatta sıradan ama içinde çok sıradışı, avangard ve tabu yıkan bir kadın barındırıyor. 98’de kendi adıyla tasarım atölyesi kurduğundan beri, modada alışıldık kodları sorgulayan, deneysel bir tarz benimsedi ve ezber bozmayı tercih etti. Bir sürü sivil toplum projesinde de aktif olarak yer aldı. Sadece Türkiye’de değil, dünyada da en özgün ve en iyi tasarım ödüllerini aldı.
Bu son meme kanseri farkındalığı projesi için tasarladığı koleksiyonun adı ‘Yeni Hikâyeler.’
Çok hoşuma gitti, dayanamadım, koleksiyondan bazı parçaları ben de giydim, sizi Hatice Gökçe ve İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü öğretim üyesi Prof. Dr. Yeşim Eralp’le baş başa bırakıyorum...

 

 

Haberin Devamı

Size “kuraldışı tasarımcı” denmesi hoşunuza gidiyor mu?
-Evet çok. Yapı bozucuyum ben!

 


Ama bakınca, yapı bozucu değil de, gayet tatlı, normal biri gibi duruyorsunuz!
-Kontrast yaratmayı seviyorum. İçim başka, dışım başka!

 


Urfalısınız...
-Evet. Urfa büyüleyici! Muazzam bir kültürü ve derinliği var. Hep İstanbul’da yaşadım ama insanın doğduğu topraklar onu çağırıyor. Ne mutlu bana ki, hem Urfa’da hem de Mardin’de kadınlarla ilgili sosyal bir proje gerçekleştirdim. İki şehir de benim için çok özel. Belli aralıklarla mutlaka gitmeye çalışıyorum.

 

Haberin Devamı

Kanserde birinci ilaç Umut Umudu hiç kaybetmemek gerekiyor

 

Neden kiraz çiçekleri?

Japon kiraz çiçekleri, umudu simgeliyor. Hatice Gökçe de bu çiçekten etkilendiği ve konseptle bir paralellik kurduğu için bu son kreasyonunda onlara yer verdi...

 

 


Nasıl bir ailede büyüdünüz?
-Sürekli üreten bir ailede. Babam elektronikçiydi, annem terzi. Anneme yardım ederdim küçükken. İnce işçilikleri bana verirdi. Sürfile yapardım mesela, büyük bir sabırla. Şimdi overlokçuların yaptığı işi. İşçiliğimi de beğenirdi! Sonra ikinci kuşak olarak, ablamla ben, sektöre girdik. Ablam aynı zamanda ortağım. Ben işin biraz daha tasarım kısmındayım, o koordinasyonu sağlayan kişi konumunda...

 


Sanat ve tasarım çocukken de ilginizi çeken bir alan mıydı?
-Hem de nasıl! Ama bilinçle yaptığım bir şey değildi, doğal olarak içimde vardı. O yüzden de Güzel Sanatlar Fakültesi’ne girdim.

 

Haberin Devamı


Modada ne yapılıyorsa kadınlar için!

 


Siz kendi atölyenizi kurduğunuz andan itibaren de hep farklıydınız, neden?
-Ben sorgulayan bir tipim. Elimde değil, öyleyim. Sadece tekstili ve modayı değil, her şeyi sorguluyorum. Moda sektörüne girince de şunu fark ettim: Ne yapılıyorsa kadınlar için yapılıyor! Erkekler için pek bir şey yok. Bu boşluğu görünce, erkek giyimine yöneldim. Zaman içinde bu bende bir takıntıya dönüştü. Tabi içgüdüsel sebepler de var...

 


Nedir onlar? Lezbiyen olduğunuzu bu röportajla açıklamayacaksınız di mi?!
-(Gülüyor) Yok canım, değilim. Ama olabilirdim de, değilim sadece. Ben, maskülen tarzı benimseyen bir kadınım. Bunu da çizgimle, kullandığım kalıpla, dokuyla hep hissettiriyorum. Haute couture dediğimiz tarz bana göre değil yani. O yüzden erkek giyim tasarımcısı oldum.

 

Haberin Devamı


15 yıl öncesi için cesur bir karar...
-Evet. Hâlâ pek fazla şey yapılmıyor. Hep o klasik giyim tarzı devam. Gerçi son 5 yılda bir hareketlilik söz konusu ama ben alandaki ilk erkek moda tasarımcısıyım. Kendi ismiyle erkek giyimi yapan...

 


Eleştirenler de oldu sevenler kadar...
-Olmaz mı? İlk koleksiyonum 2003’te çıktı. Erkekler için body koleksiyonuydu.

 


Alttan çıtçıtlı body mi?
-(Gülüyor) Evet!

 


Rahatsız olmuyor mu erkekler?
-Yok hayır, gayet rahat ediyorlar! Ama bir sürü eleştiri geldi, “Yok efendim, erkekleri kadınsı hale getiriyor!” diye. Yaptığım tasarımlar eşcinsellere yönelikmiş gibi algılandı. Oysa alakası yok! Bir kere benim kafamda öyle bir cinsiyet ayrımı söz konusu değil. Kadınlar nasıl body giyerek rahat ediyorlarsa erkekler de eder. Ediyor da zaten.
ihtiyaç olarak gören, üşümemek için tercih edenler var...

 

Haberin Devamı


Ölçü sistemimiz bile yok

 


Siz biraz da sosyolog üstü modacı gibi çalışıyorsunuz. Deneysel takılıyorsunuz, alışıldık kodları sorguluyorsunuz...
-Evet çünkü kafam böyle çalışıyor. Erkek giyiminde, sosyal baskıyla şekillenmiş bir profil var. Bunu halletmek ve yeni çözümler üretmek istiyorum. İşimi kurarken de ticari amaç gütmedim. Gerçekleştirmek istediğim hayaller vardı.

 


Ne gibi?
- Erkek modasında bir İtalyan ve İngiliz tarzından bahsediliyor ama bir Türk erkek giyim tarzından bahsedilemiyor...

 


Var mı ki sizce?
-Olacak zaman içinde. Bu sebeple, bunca zaman sonra üniversiteye döndüm, master yapıyorum. 18. yüzyıldan günümüze erkek giyim profilini etkileyen faktörleri inceliyorum. Başkalarını bilemem ama en azından ben, yakın gelecekte, bir Türk erkeği giyim profili önereceğim. Başta belki ütopik karşılanacak ama zamanla alışılacak. Akademik çalışmayla bunu bilimsel olarak da kanıtlamış olacağım. Bir takım yenilikler de getirebilmek istiyorum. Mesela ‘İngiliz tarzı’, ‘İtalyan tarzı’ diyoruz ve hepsinin bir ölçü sistemi var. Bizim bir ölçü sistemimiz bile yok! Çünkü ölçülmemiş bir milletiz! Ben bunu da değiştirmek istiyorum...

 


Pek çok sivil toplum projesinde yer aldınız. Sizin için en özel olanı...
-“Argande” diye bir projem var. Argande, Komagene Krallığı’nın tanrıçasının ismi. Birleşmiş Milletler’in, UNDP’nin, GAP idaresinin ve İsveç Uluslararası Kalkınma Ajansı’nın desteklediği bir proje. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki kadınları ve 9 ili kapsayor, yaklaşık 4 bin kadını hedefliyor. Amacı kadınlara istihdam sağlayabilmek. Bugüne kadar bin kadına destek olabildik. Seçilmiş önemli Türk tasarımcıların, ‘Argande’ için hazırlamış olduğu koleksiyonlar, pilot bölge olan Batman’da üretildi ve Mudo’larda satıldı. Şimdi Batman’dan Kilis’e geçti...

 

Kanserde birinci ilaç Umut Umudu hiç kaybetmemek gerekiyor

 

 

Koleksiyondaki kiraz çiçekleri umudun simgesi

 

İleri evre meme kanseri farkındalığı projesi nereden çıktı?
-Pfizer Onkoloji’yle böyle bir işbirliği yapma olanağı ortaya çıktı. Erkek giyim tasarımcısı olarak tanınan birinin, kadınlar için koleksiyon hazırlamasının bir kontrast yaratacağı düşünülmüş. Meme kanseri hastalarına umut vermeyi amaçlayan bu projede, bu sefer kadınlar için, farklı renklerde tasarım yapmam gerekecekti. Projeyi çok sevdim ve kabul ettim. Umuda her zamankinden çok ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Ben de bunu derinden hissettiğim için, elimi taşın altına koydum. Dünyada 8 kadından 1’inin meme kanserine yakalanma riski var. Yani sadece komşunun değil, bizim de başımıza gelebilir. Ama ne meme kanseri ne ileri evre meme kanseri, dünyanın sonu değil, umudu hiç kaybetmemek gerekiyor! Koleksiyonumda bunu anlatmaya çalıştım...

 


Siz düzenli olarak kontrollerinizi yaptırıyor musunuz?
-Evet, hiç aksatmıyorum. Herkese de tavsiye ediyorum.

 


Koleksiyon genel tarzınızla örtüşüyor mu?
-Hayır. Ben genellikle siyah ve antrasit çalışırım. Ama bu projede, birden açık renkler belirdi gözümün önünde. İçgüdüsel olarak pembe ve mavileri kullanmak istedim. Ve cherry blossom yani kiraz çiçeklerini. Onlar da, benim için umutla örtüşüyor. Tamamen doğal malzemeler kullandım. Her şey pamuklu ve sağlıklı kumaşlardan. Kadınların bu hastalığa yakalandığındaki duygularını dikkate alarak, bol bol ayna da kullandım, umudu yansıtmayı amaçladım.

 

Kanserde birinci ilaç Umut Umudu hiç kaybetmemek gerekiyor

 Hatice Gökçe’nin, koleksiyonu, tamamen doğal malzemelerden üretildi.

 


Bu kıyafetler satışa sunulacak mı?
-Evet. Öncelikle kendi yerimde, daha sonra İstanbul içerisinde farklı noktalarda.

 


İleri evre kanserde de yaşam kurtaran tedaviler var

 

Prof. Dr. YEŞİM ERALP / İ. Ü Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi


Ne kadar yaygın bir sorun meme kanseri?
-Oldukça yaygın. Her yıl, dünyada 1.7 milyon kadına meme kanseri teşhisi konuluyor. Dünyada da, Türkiye’de de çok önemli bir sorun. İstatistiklere baktığımız zaman kadınlarda sıklık oranı birinci sırada. Kansere bağlı ölümler açısından baktığımızda da ikinci sırada.

 

Kanserde birinci ilaç Umut Umudu hiç kaybetmemek gerekiyor

 Tasarımlarında genelde siyah ve antrasiti kullanan Gökçe, bu kez pembe ve maviye ağırlık verdi.

 


Kanserin gelecekteki vahametini nasıl görüyorsunuz? Giderek artacak mı?
-Kanser sıklığı, bazı türlerde gerçekten arttı. Amerika kanser istatistiklerine bakacak olursak, iki kişiden birinin bir kanser türüyle karşılaştığını ve her 4 kişiden birinin kanserden öldüğünü görüyoruz. Bu sayılar gerçekten korkutucu. Bu nedenle kanserle savaş ve tedavi araştırmaları tüm toplumların önceliği olmalı. 2005-2009 yılları arasındaki rakamlara göre meme kanseri en sık görülen kanser türü. 20 yıl içinde de yıkıcı bir güç haline gelecek. Ama tedavi yöntemlerinin gelişmesi sayesinde, hastalar ileri evrede olsalar bile, uzun süreli ve çok seçenekli tedaviler mevcut. Yani umudu kaybedecek bir durum yok. Fakat bu ileri tedaviler, beraberinde komplikasyon ve maliyet sorunu da getiriyor. O yüzden gelecekte, daha çok kanser tedavisi ve daha çok kanser hastasının iş istihdamı zorunluluğu ve bunun getirdiği sosyal ve mali yük gibi meseleler kapımızda bekliyor. Onkolojinin böyle bir sorunu olacak.

 


Gelecekte kişiye özel tedavi ve kişiye özel ilaçlar nasıl uygulanacak?
-Son yıllarda, genetik tanı ve tedavi yöntemlerinin gelişmesiyle beraber, kanserli hücrelerin eskiden beri bildiğimiz basit biyokimyasal ve fiziksel olaylarla kontrol edilemediği anlaşıldı. Tam tersine, tıpkı bir bilgisayar beyni gibi, birbiriyle çok karmaşık iletişimler içinde olan sayısız elektronik yollarla yönetilen bir sistem olduğu ortaya çıktı. Anlayacağınız, her kanser türünde, hatta aynı tip kanseri olan her hastada bile farklı olarak şekillenebiliyor. Dolayısıyla biz biliyoruz ki, artık patolojik olarak aynı tipte görünen iki meme kanseri bile genetik olarak farklı davranışlar sergileyebiliyor. İşte buna yönelik, her hasta için ayrı ayrı planlanarak uygulanan tedavilere, ‘Hedefe yönelik tedavi’ veya ‘Kişiselleştirilmiş tedavi’ diyoruz. Yani her kanser için, ‘haute couture’ tarzı tedavi uygulamak anlamına geliyor. Meme kanseri de bu konuda en çok araştırmanın yürütüldüğü hastalıklar arasında. Çok şanslıyız ki, meme kanserinde hem erken evrelerde, hem de ileri evrelerde, hastaların daha sağlıklı olarak yaşamlarına devam etmelerini sağlayan, hatta yaşam kurtaran kişiye özel tedaviler bulunuyor.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları