Paylaş
Bugün ilham veren iki kadınla daha huzurlarınızdayım...
Ezra ve Tuba.
Tekstille uğraşan bir anne-babanın kızları. Kumaşlar ve eskizlerin arasında büyüyorlar. İkisi de güzel sanatlar okuyor, 2006’da güçlerini birleştirip ‘ezra+tuba’yı kuruyorlar. Tüm dünyadaki moda haftalarına katıldılar, New York Times’ta haklarında şahane yazılar çıktı. 2012’den sonra ise giyilebilir teknolojiye yöneldiler. Yüzyılın 100 keşfi arasına giren “Kelebek Elbise”leri tüm dünyada sükse yarattı, şimdi ise kalp krizinin risklerini gösteren bir tişörtle karşımızdalar...
Türkiye’de “Giyilebilir teknoloji” denince, akla siz geliyorsunuz. Tasarladığınız “Kelebek Elbise” yüzyılın 100 keşfi arasına girdi! Bu size nasıl bir gurur veriyor?
Tuba: Çooook. Ülkemizin adını, yaratıcı bir alanda dünyada duyurmak müthiş onur veriyor. Giyilebilir teknoloji, dünyada gözlük ve saat gibi aksesuarla konuşulmaya başladı. Ama bu kavramın tekstil ürünlerine sıçraması zaman aldı. Çünkü zor bir işti. Biz ise kafayı taktık, 2015’te Kelebek Elbise’yle tüm dünyanın huzurundaydık...
Özelliği neydi bu Kelebek Elbise’nin?
Tuba: Bir gelinlik aslında. Gelin, sevdiği adama “Evet” derken, gelinliğin üzerindeki kelebekler uçuyor... Gelinliğin içine yerleştirilen çipler sayesinde. Tabii müthiş ilgi gördü. Teknolojiye duygu da katmış olduk.
Şahaneymiş...
Tuba: Evet hâlâ çok ilgi görüyor. Dünyanın her yerinden sipariş alıyoruz. Türkiye dışında da “Giyilebilir Teknoloji” başlıklı panel ve konferanslara dünyanın sayılı tasarımcıları arasında davet ediliyoruz. Eylülde de Mumbai’ye davetliyiz.
GİYİLEBİLİR TEKNOLOJİ NE DEMEK?
- İnsan vücuduna giyilerek veya takılarak kullanılabilen teknoloji ve teknolojik aletlerin tümü. Hayatımızı daha kolay, hızlı ve konforlu hale getirecek ürünler. Neredeyse tüm büyük şirketler, stil sahibi teknoloji ürünleri ortaya çıkarmak için sıraya girmiş durumda...
YÜRÜNMEYEN YOLLARDA YÜRÜYEN 2 KADIN
Biz sadece giyilebilir teknoloji alanında tasarımlar yapmıyoruz. Daha önce bir firma için gün ışığı depolayıp, gece renkleri değişen bir nevresim koleksiyonu yaptık. Şu an Türkiye’nin en önemli cam üreticilerinden biri için, teknoloji içeren tasarımlar yapmak üzere bir anlaşma imzalıyoruz. Aynı zamanda içinde hiç insan olmayan ve tamamen yapay zekâ ile çalışan bir butik projemiz var. Yürünmeyen yollarda yürümeye uğraşan iki kadınız. Ve yaptığımız işten muazzam keyif alıyoruz...
TİŞÖRTÜN TANITIMINI MUMBAİ’DE YAPACAĞIZ
Bir de şimdi kalp krizini haber veren tişört tasarladınız, öyle mi?
Ezra: Evet. Ama biz veri toplayarak risk ihtimallerini değerlendiren ve size, doktorunuza risk bildiren bir tişört demeyi tercih ediyoruz. Bu hayal, 4 yıl önce başladı. TUBİTAK Martek’ten değerli bir hocamız ile görüştük birçok bilgi ve veriye ulaştık.
Peki bu fikir aklınıza nasıl geldi?
Tuba: Annemiz kalp krizi geçirdi. Allah’tan şu an sağlıklı ve hayatta. Ama bu olaydan sonra bizde iyice takıntı oldu bu tişörtü hayata geçirmek.
Peki nasıl çalışıyor?
Ezra: İçinde bir holter cihazı var ama o kadar küçük ve tasarımın içinde yok olmuş durumda ki hiçbir sıkıntı vermiyor.
Ne kadar önemli bir buluş?
Tuba: Önemli çünkü hasta hakkında düzenli olarak veri toplayabileceksiniz. 2 yıl içinde ciddi bir talep göreceğine eminiz.
Kaç liraya satılır?
Tuba: Karşılanabilir bir ücret olacak.
Tişörtün ilk gösterisi nerede olacak?
Ezra: Mumbai Fashion Tech‘e konuğuz, orada göstermek istiyoruz. Mumbai’de başka teknolojilerimiz de yer alacak. “Kelebek Elbise” Hintli celebrity tarafından giyilecek.
4D YAZICI DÖNEMİ
“2100’de eğer dijital lensinizi gözünüze takmazsanız, bu dünyanın bir parçası olamayacaksınız!’’ deniyor. Bu ne anlama geliyor?
Ezra: Bunları, dünyanın en zeki insanları arasında gösterilen, kuantum fizikçisi ve fütürist Prof. Dr. Kaku söylüyor. Biz de buna inanıyoruz. 2100’de her şey yazılım olacak. Vücudumuzda implant olarak kullandığımız teknolojilerle yaşıyor olacağız. Tasarımını internetten satın aldığımız ve 4D yazıcılarla evde bastığımız eşya ve giysilerin dönemi başlayacak.
TAM TERSİNE, ÜZERİ ÖRTÜLMESİN, ENSESTLE MÜCADELE EDİLSİN!
MURAT Başoğlu ve yeğeninin ilişkisi rezaletin daniskası!
Neresinden bakarsak bak, mide bulandırıcı...
Amaaaaa....
“Daha fazla bulantı yaşamamak için Murat Başoğlu hadisesine yayın yasağı koyalım!” fikrine katılmıyorum.
Yayın yasağı konması demek, Türkiye’de yaygın bir sorun olan ensestin örtbas edilmesi demek.
Bunca yıl, örtbas ettik, üstünü örttük de ne oldu?
Bu, derin bir sosyal mesele. Magazinel bir rezalet değil. Tam tersine üzeri örtülmesin, yüzleşilsin ki...
Mücadele edilebilsin.
Bu insanlar toplum önünde utandırılmalı ki, bir bedeli olduğunu görsünler.
Bir bedel ödemiş olsunlar.
Örtbas edildikçe artıyor...
‘BENİ BİTİRDİNİZ!’ DEDİ
Murat Başoğlu, “Beni bitirdiniz!” dedi.
Evet, doğru.
Ensest uygulayan kim varsa bitmeli, toplum önünde bitirilmeli.
Paylaş