Paylaş
Koca şiddetine “tayt” indirimi!
Kocası tarafından bıçaklanan kadının, “hafif yana yatmış vaziyette oturması” ve “tayt giymiş olması” mahkeme tarafından “tahrik” sayıldı.
Cümlede herhangi bir yanlış yok!
Doğru okudunuz, tayt!
Bugün giymeyen kadın yok!
Ama işte Allah’ın insanlara bela olarak gönderdiği bir adama, tayt “ceza indirimi sebebi” olabiliyor!
ARTIK YETTİNİZ!
Bu kaçınca iğrençlik, ilkellik, adaletsizlik!
Bu ülkede tayt giyersen, kötü kadınsın.
Yollusun, o...sun.
Senden her şey beklenir.
Seni bıçaklayan adama bile hak verilir.
Erzurum’da gerçekleşti bu söylediğim olay.
Boşanma davası sürerken, 3 yıllık eşi Diba K.’yı başka bir erkekle aynı otomobilde gördüğü için bıçakla yaralayan Turgay K., tutuklu yargılandığı Ağır Ceza Mahkemesi’nde tayt indirimiyle ödüllendirildi.
”Daha ne istiyorsunuz kadınlardan!” diye bağırasım var.
“Yettiniz ya, bıktık ya!” diyesim var.
KADIN, BİR NESNE
Ama siz bıkmadınız...
Sizin için kadın, sadece bir “nesne” değil mi?
Bırak taytı, pantolon bile giymemeli değil mi?
Zaten siz, “Kadın mıdır, kız mıdır” diye aşağılayan, insanları hedef gösteren bir zihniyetsiniz...
Yaşlı adamların, küçük kızları tacizi meşru sayılıyor sizde...
Kadın ve Aile Bakanlığı’ndaki “kadın” sözcüğünü indirdiniz tabeladan siz...
Kadın, kuluçka makinesi sizin için di mi?
Kadın bedenini, en az üç çocuğa yükümlü kıldınız.
Çocuk doğursun, otursun aşağı, onlara baksın.
Çalışmasın, sokağa çıkmasın, bağımsız ve özgür olmasın.
Kadın-erkek eşitliğine inanmıyorsunuz, bununla da övünüyorsunuz.
YASAK, GÜNAH, AYIP!
“Kızlı-erkekleri” dediniz, gençleri ayırdınız.
Bir arada olan bütün genç insanların tek düşündüğü seks ya, birbirlerinin üzerine atlıyorlar ya...
Sizin beyniniz öyle çalışıyor.
Cinsellikten de korkuyorsunuz.
O yüzden her şey yasak.
Günah, ayıp, edepsiz.
Kabataş olayında, başörtülü kadın üzerinden geliştirdiğiniz nefret söylemiyle insanları, gençleri, kadınları hedef gösterdiniz...
Ayırdınız bu milleti...
Kadına insan muamelesini layık görmediniz.
BİZ DE VARIZ
Bir de en son, kahkaha atması da battı size.
“Kahkaha atan kadın iffetsiz” dediniz.
Oyları alıyorsunuz diye mi bu kadar güven, bu kadar pervasızlık, başkalarını yok saymak...
Bıktık artık!
Kadın, sizin köleniz di mi?
Sokağa çıkmasın. Sosyalleşmesin. İş sahibi olmasın, işinde yükselmesin. Gülmesin. Eğlenmesin. Sevişmesin. Haz almasın. Kahkaha atmasın. Eline bir erkeğin eli değsin, öyle de ölsün...
Yettiniz!
Eskisiniz, demodesiniz, kendi içinize sıkışmış kalmışsınız.
Tamam, bu ülkede sizin gibiler var, ama bizim gibiler de var.
Biz de yüzde 50’yiz.
Varız.
Ve var olmaya devam edeceğiz!
HAMİŞ:
İffet, kolundaki saatin hesabını verebilmektir. O hesabı soramayanın, buna cesaret edemeyenin kadınlara laf etmeye hakkı yoktur!
Tuğçe Kazaz’ın kusuruna bakmayın!
Ben böyle düşünüyorum.
“Kadın bir tarla gibidir” açıklamalarını okudum ve üzüldüm.
Bir kadının bunları söyleyebilmesine üzüldüm.
Diğer bütün kadınlara, aklınca, akıl verirken bu kadar geri olabilmesine üzüldüm.
Beyninin ekseninin kaymış olmasına üzüldüm.
Dağılmış, kayıp bir ruh o.
O laflar da normal, sağlıklı bir insan beyninin üretebileceği laflar değil.
Ama tabii ki Tuğçe Kazaz’ın çok ciddiye alınabilecek tarafı yok.
“O kadar çok travma geçirdi, o kadar çok hasar aldı ki, anlayışla karşılamak gerekir.” diye düşündüm.
Derin bir iç çektim ve başka habere geçtim...
Antidepresanla yaşamak istemiyorsanız
Bence iki yol var:
1- Ya her geçen gün, artan saçmalıklardan, iktidarın açıklamalarından, üslubundan, tarzından çıldıracaksın. Kadın düşmanlığından kafayı yiyeceksin. Bunalıma gireceksin. Kendini, azınlığın azınlığı gibi hissedeceksin.
Ya da...
2- “Her şeye inat hayat güzel ve devam ediyor!” diyeceksin. Kafayı farklı çalıştıracaksın. Bütün bu “vasatlığı” görmezden geleceksin. Kendi dünyanı kuracaksın. Küçük Prens gibi, kendi gezegeninde pardösü ve rüzgârda uçuşan fularınla dikileceksin. En sen halinle. Kendi insanlarınla donatacaksın gezegenini. Aynı dili konuştuğun insanlarla. Tutkularına, hobilerine, ilgi alanlarına ağırlık vereceksin. Sanat ve sinemayla zenginleşeceksin. Dünya nereye gidiyor kafayı bunlara takacaksın, mümkün olduğu kadar çok seyahat edeceksin, keşfe çıkacaksın. Ruhunu zenginleştirmek için uğraşacaksın.
Ben ikinci şıkkı tercih edenlerdenim.
Yoksa bu ülkede antidepresan kullanarak yaşaman gerekir.
O yüzden, siz siz olun, kendi dünyanızda sizi mutlu eden şeyleri bulun.
Ve yeni dönem için kendinize hedefler koyun.
Paylaş