Paylaş
“Anneler dünyada bir başkasının sahip olamayacağı ‘annelik kariyerine’ sahip oluyorlar. Annelerin, annelik kariyerinin dışında bir başka kariyeri merkeze almamaları gerekir. Merkeze iyi nesiller yetiştirmeyi almalılar...”
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’na ilk itirazlardan biri Elif Şafak’tan geldi.
Bugün Elif’le bu konu üzerine yaptığım mini röportajı okuyacaksınız.
Var ya, benim artık bu cinsiyetçi laflara, kadınlara akıl fikir vermelere, sürekli nasıl yaşayacağımızın söylenmesine tahammülüm kalmadı...
Size ne kardeşim!
Nasıl istersek yaşarız!
Kadınların hayatları üzerine yorum yapmaktan vazgeçin.
Kadınların anne olup olmayacakları, normal doğumla mı sezaryenle mı doğuracakları, anne olduklarında çalışıp çalışmayacakları sadece onları ilgilendirir!
Ayrıca herkes işine baksın, Sağlık Bakanı bu konuda niye bir şey söyleme gereği hissediyor?
Ona ne, o işini yapsın!
Karma eğitimin ortadan kaldırılmaya çalışılması, kadınların çalışma hayatından uzaklaştırılması, doğum kontrolünün ve sezaryenin önlenmesi, kadın cinayetlerinde katillere indirim sağlanması, zor durumdaki koruma talep edilen kadınlara koruma verilmemesi, başörtüsü takma yaşının gittikçe küçülmesi...
Yaşanan bunca olumsuzluğun ortasında, bir de böyle laflar...
İnsan delirecek gibi oluyor!
Oysa ben ne çiçek-kelebek olmak istiyorum ne yüce! Eşit olmak istiyorum
Annelik kariyer midir?
-Tabii ki değildir!
Seni kim büyüttü? Senin annen nasıldı?
-Tek başına çalışan dul bir anne. Üstelik 70’lerin kapalı ataerkil ortamında. Çalışan tüm kadınlara saygım inanılmaz büyük. Annelik müthiş bir güzellik ve şükredilesi bir nimet. Ama kesinlikle kariyer değil!
Müezzinoğlu’na ilk itirazlardan biri senden geldi. Seni rahatsız eden neydi?
-Erkek siyasetçilerin sürekli kadınların nasıl yaşamaları gerektiğine dair beyanlarda bulunmaları. Bir de bu tartışmaların nasıl bir ortamda yaşandığına dikkat etmek gerek. Türkiye, kadına yönelik şiddetin her geçen gün arttığı, kadın olmanın giderek zorlaştığı bir ülke oldu. Dünya Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’nde bırak ilerleme kaydetmeyi, geriledik! 142 ülke arasında 125. sıraya düştük. Çalışan kadınlarımızı destekleyip yüreklendirmemiz gerekirken, tam tersi oluyor.
Sence bu söylem “masum” mu? Yoksa ısrarla uygulanmak istenen bir politikanın parçası mı?
-Böyle sorunlu bir ortamda bu sözler kaygı verici. Unutmayalım ki politikacıların açıklamaları “erk” içerir. Bu sözleri dinleyen sıradan vatandaş ne düşünür? Mesela adam, karısının çalışmasını istemiyor, “Bakan Bey de böyle nasihat etti, çalışmasın karım!” demez mi? Der. Bu söylemler, ataerkil eşitsizliği perçinliyor, derinleştiriyor. Kadın hakları açısından böyle sorunlu beyanlar peş peşe gelince, haliyle ortada sistematik bir devlet politikası mı var endişesi doğuyor.
Kötülüğün kaynağı kadınlar mı? Öyle mi görüyorlar? Kadınlar sadece anne olursa mı mutlu olacaklar?
-Muhafazakâr-İslami kültür, zaten öteden beri erkek egemen bir söyleme sahipti. Cemaatler, tarikatlar, siyasi partiler, hepsi erkek egemen. AKP uygulamaları ve beyanlarıyla bunu aşamadı, tam tersine pekiştirdi. Ortadoğu’ya bakalım. Kamusal alanda ve siyasette hep erkekler var. Tek tük örnek dışında, kadınlar hep evlerde. Dişil enerji bastırılmış, erkeksi enerji her yere sirayet etmiş. Oysa demokratik ülkelerde dişil ve eril enerji denge halindedir. Kadınların sadece anne ve eş olduğu ülkelerde sivil toplum gelişemez, demokrasi olgunlaşamaz. Gelişmiş demokrasilere doğru ilerlemek varken, Ortadoğu’ya doğru kaymaya başladık... Kadınların kahkaha atıp atamayacakları bile tartışma konusu oldu bu ülkede. Sanki kadın, özgür ve bağımsız olursa tehlike arz ediyor. Sadece siyasetçilerde ya da bürokratlarda değil, farklı kesimden pek çok erkekte de aynı yaklaşım mevcut. İlginç bir paradoks bu. Muhafazakâr-ataerkil söylem, kadınları yüceltir gibi yaparak aslında sürekli kısıtlıyor! Kadınlara anne oldukları için ne kadar yüce ve önemli varlıklar oldukları söyleniyor. Ya da narin birer çiçek, gül oldukları. Oysa ben ne çiçek-kelebek olmak istiyorum ne yüce! Eşit olmak istiyorum. Özgür bireyler olmak istiyoruz!
Bu kafaya göre, çalışan-üreten kadın “iyi anne” olamıyor mu?
-Ev dışında çalışan kadın niçin kötü anne olsun! Tabii ki böyle bir sey yok. Şahsen iyi ki çalışan bir annem vardı, bu beni de geliştirdi hayatta. Muhafazakâr erkek politikacılar habire kadınların özel hayatlarına dair beyanlarda bulunuyorlar. Oysa ben Türkiye’de hiçbir kadın siyasetçinin çıkıp da erkeklerin nasıl erkek olmaları, nasıl giyinmeleri ya da kaç çocuk yapmaları gerektiğine dair beyanlarda bulunduğunu duymadım.
Mesela sen “kötü anne” misin? Kötü bir nesil mi yetiştiriyorsun?
-Ben hem anneyim hem yazarım. Anneliğim yazarlığımı, yazarlığım anneliğimi zenginleştiriyor. Tıpkı birçok hemcinsimin hem banka memuru hem anne yahut hem öğretmen hem anne olduğu gibi. Dünya bu konularda bambaşka bir yöne gidiyor. IMF Başkanı Christine Lagarde, Japon hükümetine, ekonomilerini iyilestirmek için cinsiyet eşitsizlik aralığını kapatmalarını tavsiye etti. Ne kadar çok kadın ev dışında çalışırsa, hem ülke ekonomisi hem toplumsal refah için o kadar iyidir...
Peki bu kafaya göre, anne olmayan kadınlar hangi kategoriye giriyor? Fazlalık mı?
-Zaten o kadar ayrımcı bir söylem ki özünde. Çocuk doğurmayan veya doğuramayan kadınlara yönelik negatif bir algı içeriyor. Bu da çok büyük bir haksızlık!
Hayallerini gerçekleştiren kadın daha iyi anne olabilir
Kendini geliştiren, okuyan, yeteneklerini ve hayallerini gerçekleştiren kadın, çok daha iyi bir anne olabilir. Çünkü mutlu ve özgür bir bireydir. Ama şu tuzağa düşmemek lazım: Ataerkil söylem, kadınları kategorilere ayrıştırır ve sürekli karşılaştırır. Biz bu karşılaştırmayı toptan reddetmeliyiz. Ev hanımı da gayet iyi anne olabilir, ev dışında çalışan kadın da. Kadını kadınla yarıştıran söylemi kabul etmiyorum...
Kız kardeşlik kültürüne ihtiyacımız var
Sence kadınlar, her geçen gün artan kadın karşıtı söylemlere nasıl tavır almalı?
-Bence Türkiye’de kadınlar önemli bir yol ayrımına geldi. Ya gruplara ayrılıp enerjimizi tüketecegiz. Filancalar, falancalar diye birbirimize önyargılarla bakacağız. Bu arada ataerkil söylem ve uygulamalar katlanarak artacak. Ya da anlayacağız ki, kadın olmaktan kaynaklanan geniş bir ortak paydamız var aslında. Anlayacağız ki biz birbirimizi desteklemezsek, kimse bizi desteklemez. Anlayacağız ki kadınların kamusal alanda daha fazla konuşması ve yer alması gerek. Türbanlı-türbansız, Kürt-Türk, Sunni-Alevi. Bütün bu kategorik ayrımların ötesinde “kız kardeşlik” kültürüne ihtiyacımız var.
Paylaş