Paylaş
İzmir’in yaşam kültürü yüksek, tamam. Peki ya “yaşam kalitesi”? O ne durumda? Sahil güzel de arkası gerçekten felaket mi?
Yok, hayır. O yaşam kültürü, yaşam kalitesini de değiştirir. Kültür demokrasiyle buluşursa o kalite gerçekleşir. İzmir buna müsait. Bakın, İzmir hem Batı’nın en doğusu, hem de Doğu’nun en batısı. Anadolu’ya Batı’nın ürünleri, değerleri hep İzmir üzerinden girmiş. Doğununkiler de İzmir üzerinden gelmiş. Bu nedenle İzmir’de hep ilkleri görürsünüz. O kadar çok ilki var ki. İlk grev, ilk toplu sözleşme, ilk gazete, ilk matbaa, ilk futbol takımı, ilk hastane... Sayfalarca ilki var İzmir’in. Demokrasinin ilk kurumsallaştığı ve yerleştiği kent aynı zamanda...
Bir örnek verin bize...
Sene 1828. Bundan 190 sene önce yani. Vali Hasan Paşa ekmek zammı yapıyor. Bu zam tepki uyandırıyor. Çünkü büyük bir zam. İnsanlar ona gidiyorlar, “Paşam, bu zammı kaldır, çok yüksek!” diyorlar. Vali dinlemiyor. Ertesi gün kadınlar çıkıyor sahneye. İzmir’in sokaklarında, çocuklarıyla protesto eylemi yapıyorlar. 3 gün sonunda Vali Hasan Paşa zammı geri almak zorunda kalıyor! Yani Amazon kraliçesi Symirna’dan ismini alması İzmir’in tesadüf değil. Bu kentte yüzlerce yıldır kadınlar inanılmaz bir destan yazıyorlar. O nedenle bir kadın şehri İzmir. Ve ben inanıyorum, Türkiye de kadınlarla değişecek, kadınlarla ileriye gidecek...
“Arka sıradakiler”den de bahsediyorsunuz. Onlar için şimdiye kadar görevinizi yaptığınızı düşünüyor musunuz?
Seferihisar’da yaptık evet. Uyguladığımız sosyal politikalar çok iyi sonuçlar verdi. Seferihisar’da bunu başardıysak, İzmir’de çok daha iyi olacak. İzmir buna çok daha fazla hazır. Seferihisar’a biz geldiğimiz zaman, bir taşra kasabası gibiydi. Tüm o yenilikleri hazmetmek kolay değil. Düşünebiliyor musunuz, logosu salyangoz olan, adı İngilizce-İtalyanca karışımı olan bir kalkınma modeliyle (Cittaslow) Seferihisarlıların karşısına çıktık. Bugün Seferihisar’da herkes “yavaş şehir” kriterlerini biliyor. Benim kapıma gelip, “Bu kriter böyle uygulanmaz!” diyen Seferihisarlılarımız var. Yani biz Müslüman mahallesinde salyangoz sattık ve tuttu!
Siz belediye başkanları arasında en entelektüel olanlardan birisiniz...
Sağ olun.
Ankara Sanat Tiyatrosu’nda tiyatro yapmışsınız, yönetmen yardımcılığı yapmışsınız. Şiir biliyorsunuz. “Edebiyat köyü” gibi parlak bir fikri hayata geçirmişsiniz. İki dili çok iyi konuşuyorsunuz. Çokyönlü, çokrenkli, hobileri, hayat gustosu olan bir insansınız... Şimdi soru geliyor: Siyaset ne alaka? İz bırakmak için başka bir şeyler de yapabilirdiniz...
(Gülüyor) Tutku bu bende. 20’li yaşlarda İsviçre’de yüksek lisans yapıyordum ama daha ortaokuldan itibaren memleketle ilgili kaygılar, endişeler, sorular uyanmaya başlamıştı aklımda. Günlük tutuyordum. Sürekli şöyle cümleler var: “40 yaşına gelince siyasete atılacağım. Bu memleketle ilgili sözlerim var, onları söylemek istiyorum!” Gerçekten de bir tutku bu! Bu hayatı dönüştürmek, iyileştirmek siyasetle mümkün. Hatta yeri gelmişken söyleyeyim, iyi insanlar siyasetten uzak kaldığı için bu durumdayız! İyi insanların siyasete girmesi lazım. Hayatı dönüştürmenin yoludur siyaset. İyileştirmenin yoludur. O nedenle siyaset yapıyorum. İz bırakmaktan kastım da bu...
Bir belediye başkanının edebiyat düşkünü olması nasıl bir artı sağlar?
Diliniz zenginleşiyor, ufkunuz zenginleşiyor. İnsanları daha iyi görüyorsunuz. Daha çok ilham veriyorsunuz, daha çok ilham alıyorsunuz. Edebiyat, hayatı zenginleştiren bir şey. Ben de bundan çok mutluyum doğrusu. Ben aslında hayatımda biriktirdiğim ne varsa, hepsini belediye başkanlığı döneminde kullanma imkânı buldum. Dolayısıyla belediye başkanlığı olağanüstü bir iş. Tiyatroculuk, gazetecilik, hukukçuluk... Daha önce yaptığım her şeyin bu görevi yaparken faydasını gördüm.KARIM BÜYÜK DESTEKÇİM
Seferihisar’da kadınları evden çıkarttınız ve gelir sahibi kıldınız. İzmir’de de kadınlar için projeleriniz var mı?
Olmaz mı? En büyük destekçim de eşim. Neredeyse 30 yıldır birlikteyiz. 10 yıldır siyasette müthiş bir yol arkadaşlığı yapıyoruz. Matematik öğretmeniydi, bıraktı ve kooperatif işine başladı. KöyKoop’un genel başkanlığına kadar geldi.
Onun siyasete ilgisi ne ölçüde?
Bizimki hem hayat arkadaşlığı hem de yoldaşlık. O da benim yetişemeyeceğim bir alanda, yani bu kadın ve tarımsal üretim kooperatiflerinde görev alarak bana müthiş destek oluyor. Ve bunu sadece bana destek olmak için yapmıyor. Gönülden inanıyor yaptığı işe. Benden çok tanınır Seferihisar’da. Benden çok eve girmişliği vardır. Cabbardır, çok çalışkandır ve en büyük destekçimdir. Aynı zamanda en büyük muhalifimdir!
Nasıl yani? Çok mu eleştirir sizi?
En çok o eleştirir. “Ya bir kere de alkışla!” derim. “Zaten seni yeteri kadar alkışlıyorlar!” der.
Eşinizle nasıl tanıştınız?
Ankara’da okurken, o da tiyatro kulübündeydi. “Rumuz Goncagül” oyununda Goncagül’ü oynuyordu. Gördüğüm anda çarpıldım. İlk görüşte aşk! 30 seneye yaklaşıyoruz. Eşim, hayattaki en büyük şansım...
KIZLARIMA ÂŞIĞIM
İki kız babası olmak nasıl bir şey?
Olağanüstü! Kızlarımın ikisine de âşığım. Ve ne mutlu bana ki onlar da bana âşık.
Kaç yaşındalar?
24 ve 27. Küçük hâlâ Fransa’da, okulu bitirdi, şimdi yüksek lisans yapıyor. Diğeri balerin. Konservatuvar bale bölümünü bitirdi, şimdi İzmir’de yoga öğretmenliği yapıyor.
Paylaş