İyi baba değilim ama iyi sevgiliyim

‘Duvara Karşı’ filmi, Altın Ayı’yı aldıktan ve olay patladıktan sonra Türkiye galası için İstanbul’a gelince peşlerine düşmüştüm.

Ve olayın kahramanları Sibel Kekilli ve Fatih Akın’la konuşmuştum.

Ama henüz filmi seyretmemiştim.

Salak ben!

Seyrettikten sonra, kafamı duvarlara vurdum.

Esas konuşulacak adamı kaçırmışım diye!

Neydi o adam öyle.

Duvara Karşı’yı seyredip Birol Ünel’den etkilenmemeye olanak var mı?

Daha sonra Temmuzda’yı seyrettik, yine aynı şey.

Bu şimdi yazacağım aslında Fatin Akın’ın onu tanımlaması ama nasıl cuk oturuyor anlatamam: ‘Birol Ünel, Kurt Cobain ve Jim Morrison gibi şiirsel öz yıkımın simgesi...’

Gerçekten de adamın, kendi kendini tahrip eden o havası ve hüzün neredeyse onun ayrılmaz parçaları. Filmde oynarken de gerçek hayatta yaşarken de...

*

Birol Ünel, İstanbul’a geldiğinde bütün oyuncular gibi bir gün Leyla’da bir gün Simirna’da. Ben onu öyle hatırlayacağım yani, bir Cihangirli gibi. O mekanlara da uyum sağlıyor hani. Ve bir de elinden düşmeyen birası...

Ve tabii bir yenilik olarak, artık Türk yönetmenler tarafından da talep ediliyor. Ali Özgentürk’ün ‘Zaman’ filminden sonra Oğuzcan Tarcan’ın ‘Hırsız Var’ında da yerini alıyor.

Bana öyle oluyor.

Birol Ünel’in yüzünü gördüğümde heyecanlanıyorum.

Sanki bizlere anlatacağı daha çoook hikaye varmış gibi...

Zaten hayatta en önem verdiği şey bu:

Bir öyküyü anlatmak, aktarmak....

Nasıl bir babasınız?

- Kötü.

En azından yalancı değilsiniz.

- Çünkü ben annemin oğluyum.

O ne demek?

- Çok eğitimli bir kadın değildi. Ama bana asla yalan söylememem gerektiğini öğretti. Ne yaparsan yap ama yalan söyleme dedi. Gerçi kendisi çok söylerdi!

Neden iyi bir baba değilsiniz?

- İşimle daha çok ilgileniyorum çocuğumdan...

Peki iyi bir sevgili misiniz?

- Evet, öyle olduğumu düşnüyorum.

Her zaman karşı olacak şey bulurum

Duvara Karşı’daki başarınızın hayatınızı oynamanıza bağlı olduğunu söylüyorlar...

- Benim içimdeki bir enerji bu. Gerçi ben ne o kadar seksiyim ne de güzelim. Ama demek ki kendi enerjim zaman zaman seksi olabiliyor. Bir de Türk bir adamı tamamen çıplak görüyorlar, cinsel organımı görüyorlar. İnsanlar böyle şeylerden de etkileniyor...

Oradaki marjinal adam mısınız normal hayatınızda da...

- Ben kendimden tamamen başka bir şey olamam ki. Var tabii benzerlikler. Benim de hayatımda pek çok insan gibi bir marjinalite dönemi oldu.

O filmdeki adamın kadınla yaşadığı çok yoğun bir ilişkiydi. Sizin normal hayatınızda kurduğunuz ilişkileriniz de böyle şiddetli mi?

- E tabii ki. Ben hakiki ilişkiler yaşarım. Sadece aşkı, ilişkiyi değil hayattaki her şeyi yoğun ve şiddetli yaşarım. Başka türlü nasıl yaşanır bilmem ki. 80’li yıllar benim için mesela acayip yıllardı. Politik yıllar. Faşistlere karşıydık biz, tabii ki pek çok eyleme katıldım. Polislerle de faşistlerle de çatıştım. Hatta bir kavgada 4 dazlağı yaraladığım için az kalsın sınırdışı edilecektim. Tabii ki yaşadığım her şeyi yoğun yaşarım...

‘Varsın başım belaya girsin’ diyorsunuz...

- Tabii ki. Beni ülkeden atacaklardı, yine de bildiğimiz, inandığımız şeyden şaşmadım. Şimdi 82-88 arasında yaşadığım şeyleri yazıyorum. Bütün o karşı olduğumuz şeyleri...

Bitti mi artık karşı olduğunuz şeyler?

- Biter mi? Benim aklım anarşist. Her zaman karşı olacak şey bulurum. Şu anda da çok şeye karşıyım. Bush mesela. Defol Bush diyorum. Bir Hollywood starı gibi dikiliyor orada. Bütün dünya için bir tehlike arz ediyor.

KİMSE LEA MONA’NIN ELİNE SU DÖKEMEZ

Türkiye’de kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

- Heyecanlı ve meraklı. Biraz da yabancı. Ama ben Almanya’da da kendimi yabancı hissediyorum. Bu sıfatı olumsuz anlamda kullanmıyorum. Yabancı bir insanın bitmez tükenmez bir merakı oluyor. Merak da sanatın motoru. Anlatabiliyor muyum? Türkiye’de çok ilginç insanlar tanıyorum. Bu sokaklara bayılıyorum. Kendimi burada çok relaks hissediyorum. Almanya’da gerginim ben.

Duvara Karşı’dan sonra çok kadın sizinle birlikte olmak istedi mi?

- Evet. Ama normal değil mi bu? Oradaki adamı hatırlasanıza...

Kız arkadaşınız Lea kıskandı mı?

- Yok canım! Lea Mona böyle dünyalarda çok yaşadı. Zaten Lea Mona, Lea Mona’dır. Eline kimse su dökemez...
Yazarın Tüm Yazıları