Paylaş
Burası, ilgisi ve yeteneği olduğu halde bir türlü oyuncu olamamış insanlara hizmet veriyor.
Yani oyuncu yetiştiriyor. Daha doğrusu, oyuncu olmak isteyenlere yol gösteriyor.
İki ay sonra da onları, paldır küldür sahneye çıkarıyor. Önce "Aman Allah’ım nasıl olur!" filan diyorlar ama sonra da o sahneden asla inmek istemiyorlar.
Ben orayı insanların hayallerini gerçeğe dönüştüren sihirli bir mekan olarak algıladım. Çünkü konuştuğum öğrencilerin hepsinden adrenalin fışkırıyordu.
Ya da ben öyle zannettim.
Çünkü çok mutlu bir günümdeydim, her şeyi iyiye yormaya eğilimliydim.
Neyse ne, onlar da orayı, kendilerini mutlu eden bir yer diye tanımladılar.
*
Hayatta bir dolu kurs var. Ben seviyorum kursları. Çünkü bir şeklide bizi geliştirdiklerine inanıyorum. Ben mesela Pilates kursuna gidiyorum Dubai’de, burada olsam Allah sizi inandırsın, bu oyunculuk kursuna da giderdim. Hafta sonları sabah 10’dan akşam 7’ye kadar; ne olacak, benim için yeni bir heyecan olurdu. Çünkü öyle görünmese bile utangacım ve özgüven sorunum var; bazen, hatta çoğunlukla kendine güvensizlik krizleri yaşıyorum ve bu kurs buna çok iyi gelirdi, inanıyorum.
Doğaçlama dersleri filan var ki çok ilginç, en mutlu olduğun anı canlandır, en korktuğun şey ol, hamamböceği mi, tamam ölü hamamböceği ol, aşık kadın gibi bak, en sevdiğin insan ölmüş gibi acı çek.
Bu uygulamalar beni çok etkiliyor.
Sanırım ben hayatım boyuncu öğrenci kalmak istiyorum. Öğrenci kalırsam büyümeyecekmişim gibi. Her gün daha çok öğrenecekmişim gibi.
İşte Medyapım Tiyatro kursu da, benim gibi meraklılara hitap ediyor.
Sürekli öğrenmek isteyenlere, macera arayanlara, ne kaybederim ki diyenlere, "çocukluk hayalim oyuncu olmaktı" diyenlere, rüyasında alkış sesi işitenlere...
En hoş tarafı da ne biliyor musunuz? Mesela siz bir ev kadınısınız, patates soyarken ya da gözyaşları içinde soğan doğrarken, "Ya ben de bir kere şu ölümlü dünyada sahneye çıksaydım" diyorsunuz, işte bunu içinden geçiren ev kadınları bile var bu kursun öğrencileri arasında.
Ne şahane değil mi?
Anladınız, herkese kapıları açık. 17 yaşından küçük olmayacaksınız o kadar.
Ve tabii oranın bir ustası, duayeni, efendisi var: Haldun Dormen. Bütün öğrenciler ona ayılıp bayılıyor. Onların Haldun Abisi o. Ben de kayınpederimi ne zaman öğrencileriyle görsem gözlerime inanamıyorum, bir Alya’nın yanında onu o kadar genç görüyorum, bir de öğrencilerinin yanında...
O en çok gençlere tiyatro aşılarken mutlu oluyor.
WEB: www.medyapimakademi.com
Necla Othan (46)
20 YIL 9 AY
BANKACILIKTAN SONRA
Kendimi bildim bileli oyuncu olmak istedim. Allah yardım etti, tiyatro bölümünü kazandım. Ne var ki babam, "Ölümü gör tiyatrocu olursan" dedi. Babamı kıramadım, hayallerimden vazgeçtim, işletme ve muhasebe okudum. İş Bankası’nda çalışmaya başladım. Tam 20 yıl dokuz ay sonra da bankacılıktan emekliye ayrıldım. Bankacılık hayatım boyunca İzmir’deki neredeyse bütün oyunları izledim, kendimi hep oyuncuların yerinde hayal ettim. Derken kızım, İTÜ Mimarlık’ı kazandı, İstanbul’a taşındık. Ve bir gün gazetede Haldun Dormen’in röportajını okudum, hemen geldim, kursa kaydoldum. Söylememe gerek yok herhalde, hayatın en mutlu anı, kursun sonunda sahnede olmaktı. 46 yaşındayım ama hiç önemi yok, şimdi de dublaj kurslarına kaydoldum, bakarsınız bu yaştan sonra kendime bir oyunculuk kariyeri yaparım!
Banu Zeytinoğlu (39)
TERAPİ GİBİYDİ AYNI ZAMANDA
Babam eski Dormen oyuncusu. Aynı zamanda Haldun Abi’yle Erol Günaydın’ı tanıştıran kişi. Anlayacağınız, hayatım tiyatrocuların arasında geçti. Ama ben nedense 9-6 çalışan ciddi bir iş kadını olup çıktım. 1989-2002 yılları arasında bankacılık yaptım. Avusturya’ya gidip Esbank’ın Avusturya’daki bankasını kuran iki kişiden biriyim. Allah’tan sonunda profesyonel hayatı bıraktım. Kendi kendime bir takım işler yaptım, Erol Günaydın’ın ve Dormen’in 50. yılını organize ettim. Sonra da bu okul açıldı. Haldun Abi "Hadi bakalım okula" dedi. Ne yalan söyleyeyim, hayatımın isteyerek en çok yorulduğum dönemiydi. Sahneye koyduğumuz Lorka’da da bana ana rolü düştü. Ben o anayı içime giydirebilmek için, evladını kaybetmiş, bu tür travmalar yaşamış herkesi daha çok gözlemeye, o kadın olmaya çalıştım. Bir sabah da Haldun Abi demesin mi, "Hayatınızda en mutsuz olduğunuz anı oynayın bana"? Düşündüm, babamın öldüğünü öğrendiğim zaman. 13 yaşındaydım. O anı bir de burada sahnede yaşadım. Onu yapıyorsun, sonra da içeri gidip hüngür hüngür o anı yaşadığın için ağlıyorsun. Benim için terapi gibiydi bu kurs aynı zamanda. Oyuncu olacağım diye bir iddiam yok. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Haldun Dormen bana "O sahnede tabure olacaksın!" dese, olurum. Olurum yani...
Tuba Yıldırım (25)
BURADA PANİK ATAĞIMI YENDİM
Benim de kendimi bildim bileli oyuncu olma hayallerim vardı. Liseden sonra da çeşitli kurslara devam ettim. Bu kursun oyunculuk öğrenmek dışında, bana başka faydaları da oldu. İki senedir panik atak vardı bende. Evde yalnız kalamıyordum. Geceleri yarım Xanax almadan uyuyamıyordum. Burada nasıl olduysa, panik atağımı yendim, ilaçlarımı komple bıraktım. Bir de konsantrasyon zorluğu çekiyordum, o da kalmadı. Annem ve babam telefon açıp teşekkür ettiler. Ben eylül programına da devam ediyorum.
Oral Özer (22)
KONSERVATUVAR BURSU KAZANDIM
Lisede okurken, derdimin ne olduğunu bilmiyordum. "Ben ileride ne olmalıyım, ne okumalıyım" sorularına net cevaplar veremiyordum. Bir kere sahneye çıkmam yetti. Şurası kesindi, ne pahasına olursa olsun, ben oyuncu olacaktım. Üç ay bu kursa devam ettim, inanılmaz çok şey öğrendim. Öyle ki, Yeditepe Konservatuvar sınavlarına girdim ve burslu kazandım. Kesinlikle bu kurs sayesinde. Burada 14 kişiydik. Aile gibi olduk. Birlikte sahneye çıktık. Müthiş bir his. Bir de Haldun Dormen, Nesrin Tokyay, Şebnem Sönmez, Ali Altuğ, Cihan Ünal, Tijen Par gibi ustalardan ders alıyorsunuz. Şaka gibi.
Paylaş