İşyerinde aşk yaşanabilir mi?

CÜNEYT Ülsever'le dün kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Bir erkek ya da kadın işyerinde aşk yaşamaya başladığı zaman en fazla hangi riski göze almış olur?

- Kovulmayı. Benim yaşadığım tecrübede ikimiz de işten ayrıldık. Ben üçlü kararnameyle gelmiştim. Benim kovulmam için Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın imzası gerekiyordu. Genel müdürün beni kovma yetkisi yoktu yani. ‘‘Ama madem işler bu raddeye geldi, ben gidiyorum’’ dedim.

Bu riskler (işten kovulma, işsız kalma vesaire), erkekler için ne ifade eder, kadınlar için ne ifade eder?

- Kadınlar için daha zor. Çünkü tarif etmediğimiz, işimize geldiği gibi kullandığımız Allah'ın belası bir kavram var: Namus. Karım varken bir başkasına áşık olursam ‘‘Hayırsız’’, ‘‘Vefasız’’, ‘‘Kalleş’’, ‘‘Hain’’ gibi şeyler oluyorum ben. Erkeğim çünkü. Kadınlarsa direkt orospu oluyor. Kadınlara ‘‘A iyi ki o adamla berabersin’’ diyecek kadın azdır. Ama bir erkeğe üç adam ‘‘Bu yaptığın ayıp!’’ derken, iki tanesi de ‘‘Boş ver ya. Bizim yapamadığımızı yaptın. Helal olsun!’’ der. Kadınların işi o yüzden hep daha zor.

Siz bir işveren olsaydınız, işyerinizdeki çalışanların aşk yaşamasına izin verir miydiniz?

- Bu benimle alakası olan bir şey değil ki...

Yani aşk, işin işleyişini engeller mi? Konsantrasyonu bozar mı? Yoksa verimi mi artırır?

- Kişiye bağlı bir olay. İşveren olsam, tek şeye tahammül edemezdim, o da işyerinde verimin düşmesi. Öyle aşklar olabilir ki verimlilik artar, öyle aşklar olabilir ki düşer...

Tabii işyerinde aşk denince laf sadece yerde kalmıyor, birlikte yere uzanmak da gerekiyor...

- Yakalanmadıkları sürece bana ne!

Peki karı kocanın aynı işyerinde çalışmasına ne diyorsunuz?

- Kesinlikle karşıyım. Bence ayrı departmanlarda çalışmaları gerekir. Patron, birine kızıyor diyelim, ikisi birden surat asıyor. Ya da karı koca akşam kavga etmiş, ertesi gün bu meseleyi işyerine taşımamaya kararlılar. İstemeseler de taşıyorlar. O elektriği çalışan herkes hissediyor...

İki evli insanın işyerinde gizlice aşk yaşamalarını kimi ahlaksızlık olarak değerlendiriyor, kimi aşk varsa zina yoktur diyor. Siz?

- Benim ahlak nedir sorusuna verebildiğim tek cevap, başkasına zarar vermemek. Ahlak şöyle davranmayı teklif etmesin bana: ‘‘Sen, sana rağmen yaşa!’’ Ben bunu yapmam. Benim içimde olan her şeyi inkár ettirerek ‘‘Doğru yol budur! Gerçek budur!’’ diyemez ahlak. Ben áşık olmuşsam, söyler misiniz Müslüman ya da ahlakçı olmam aşkımı engelleyebilir mi?

NEDEN ‘‘EŞİNİ ALDATMA!’’ DENİYOR

Herkes toplumda birbirine tekeşli gözükmek üzere evlenir. Öyle olmak zorunda hisseder. Herkes aynı anda üç kişiyi sever demek istemiyorum, insan vardır tek kişiyi sever, insan vardır üç kişiyi sever. Ama sevmek psikolojik bir olaydır, evlilik ise sosyolojik. Elimizde de hiçbir teorik kanıt yok ki, sosyoloji psikolojinin problemlerini çözer. Öyle olsaydı sosyolojinin kuralları kutsanmazdı. Yani ‘‘Eşini aldatma!’’ emri, insanın fıtratında eşini aldatmak olduğu için geldi. Bir şeyi kural haline niye getirirsin, aksinin var olması lazım değil mi? Sosyal düzeni çokeşlilik üzerine kuramazsın. Sermayenin devamlılığını kuramazsın. O anlamıyla evlilik kurumu kapitalizmi en iyi besleyen kurumlardan biridir...
Yazarın Tüm Yazıları