İstanbul’un 6 kadın taksi şoföründen biri Nebahat Koçtemiz

İstanbul’dan Dubai’ye dönüyordum. Uykusuz ama mutluydum, tam 6 baba röportaj yapmıştım. İndim uçaktan, havaalanından bir taksiye bindim. Taksi şoförü, bavulumla birlikte el çantamı da bagaja koydu.

Eve gidene kadar temiz bir şekerleme çektim. Eve geldim, inerken, uyku sersemi bavulu aldım ama el çantam -yani hayatım- arabada kaldı. Farkına varamadım. Türk pasaportum, Alman pasaportum, nüfus cüzdanım, Birleşik Arap Emirlikleri ehliyetim, Türk ehliyetim, oturma iznim, kredi kartlarım, cep telefonlarım ve röportaj kasetlerim... Hepsi gitti... Perişan oldum tabii. Şimdi ben bu taksi şoförünü nereden, nasıl bulacağım? Havaalanı taksisine gidip, durumumu anlattım. Kaç para ödediğimi söyledim, hangi adrese gittiğimi söyledim ve saatin kaç olduğunu söyledim. Anında GPRS’ten buldular. Ve fotoğrafını gösterdiler, "Bu adam mı?" "Evet" dedim, ağzım açık kaldı. Çantanın bagajda kaldığını söyledim ama kabul etmedi çünkü etseydi ülkesine geri yollanacaktı. O Pakistan’a gitmek istemedi ama benim çanta gitti. Ve ben bir şeyi fark ettim, taksi şoförlerinin hayatımızdaki rolü bizim zannettiğimizden çok daha önemli. Bugün tanışacağınız Nebahat Koçtemiz de mesleği İstanbul’da yapan 6 kadın taksi şoföründen biri. Sorumluluğu büyük. Bir kere kadınların da bu işi yapabileceğini gösteriyor. Esprili, yumuşak ve iyi niyetli biri. İlginç şeyler anlatıyor...

Kadından taksici olur mu?

- Kadının yapamayacağı bir şey var mı? Neden olmasın, olur tabii.../images/100/0x0/55ea7612f018fbb8f8817880

İşe başlarken hiç mi tereddüt etmediniz?

- Edemedim, mecburdum. Para kazanmam gerekiyordu.

Daha önce ne iş yapıyordunuz?

- Mağaza yöneticiliği. Ama emeğimin karşılığını almadığımı düşündüğüm için ayrıldım.

Taksicilik aklınıza nereden geldi?

- Gazete ilanında gördüm.

İlanla kadın şoför mü arıyorlarmış?

- Evet.

Hayırdır, ne için?

- Taksi olarak Doblo’ları tanıtmak için. Sabancı’nın eski damadı Eran Tapan, Doblo’ları ticari araç olarak piyasaya sürmek amacıyla, reklam olsun diye böyle bir yola başvurmuş. En başında 15 kadındık, 2.5 ay sonra, kala kala 3 kadın kaldık. Doblo’ların reklamı yapıldı bitti, teknede kutlamalar filan, bir yılda tamamlanması gereken Dobla, iki buçuk ayda satıldı. Haliyle bizimle işleri bitti, biz de araç sahipleriyle baş başa kaldık. Zorluklar başladı...

Neden?

- Şundan: Araç sahibi için şoför kadınmış, erkekmiş fark etmiyor, parasını getirdiğin sürece onlar için hava hoş. Ama kazın ayağı öyle değil, erkek şoförler, kadın taksi şoförlerinden rahatsız. Taksiciliği erkeklere özgü bir meslek olarak algılıyorlar ve sen yanlarında olduğun sürece rahat edemiyorlar. Benim yanımda istedikleri gibi küfür edemiyorlardı filan. En azından ilk çalıştığım taksi durağında yaşadığım buydu. Sonra durak değiştirdim. Şimdi çalıştığım Pera Taksi’ye geçtim. Mühendis Yıldırım, hem durağın hem de aracın sahibi. Yanlış anlamayın Mühendis ismi, mesleği değil. "Gel Nebahat Abla, bizim durakta çalış" dedi. Buraya geldiğimde de önce yadırgandım ama zamanla alıştılar. 2.5 yıldır birlikte çalışıyoruz. Ben geceleri çalışmayı tercih ediyorum.

Şimdi mağaza yöneticiliği yaptığınız zamandan daha fazla mı kazanıyorsunuz?

- Evet, daha fazla kazanıyorum. Pişman değilim, iyi ki bırakmışım...

Bu işte gasplar filan oluyor, zor değil mi, hiç çekinmiyor musunuz?

- Korkmuyorum. Allah’a bir can borcum var. O da vakti gelince, onun olacaktır. Emanet taşıyorum bu bedeni. Allah, yeter ki acı çektirmeden bir solukta alsın.

Allah’a canınızı teslim etmeden önce, alınması gereken önlemler yok mu?

- Gelişmiş ülkelerde var. GPRS sistemi var. Aracın nerede olduğu, şoförün kim olduğu hemen tespit edilebiliyor. Ama bizde yok. Zaten plaka sahibi kendi çalışmıyor ki...

Nasıl oluyor yani?

- Şöyle oluyor: Taksi, üçüncü dördüncü ele düşüyor. Mesela Gülben Ergen’in bir sürü plakası varmış. O plakaları, ticari araçlara takıp, "oto center"lara kiraya veriyor. O "oto center"lardan araç kiralayan müteşebbis taksiciler de, o araçları başkalarına kiralıyor. Benim gibi şoförlere. Kullanıcısı, dördüncü ele düşen bir meslekte, ne kadar kalite bekleyebilirsiniz? Ne kadar iyi hizmet alabilirsiniz? Ama ben yine de işimi çok seviyorum...

Hiç korkunuz yok yani...

- Benim kendime göre yöntemlerim var. Mesela geçen gün, Mecdiyeköy’den bir delikanlı aldım, geceydi, tam da göremedim tipini. Oturdu ve "Feriköy’e" dedi. Benden ter boşandı tabii. Anladım ki Hacı Hüsrev’e gidecek. Orası problemli bir semt. "İn kardeşim!" de diyemezsin. Falçatayı dayar boynuna, daha önce arkadaşlarımızın başına geldi. Onlar canı isterse telefonunu, canı isterse çantandaki paranı alır ve hiçbir şey olmamış gibi arabadan iner. Ben de korktuğumu belli etmemek için, "Evladım senin adın ne? Ne iş yapıyorsun? Evli misin bekar mısın? Fener’in ve Beşiktaş’ın başarısına ne diyorsun?" diye bir muhabbet başlattım. Niyetim "anne rolü" yapmaktı. Söktü. Canımı sıkacak bir şey yapamadı.

Başka ne tür zorluklar var bu meslekte?

- Tinerciler var. Doluşurlar arabaya, "Götür bizi Bayrampaşa’ya... Esenler’e..." vesaire. Tiner ya da bali koklayan bir çocuğun size ne kadar zarar vereceğini bilemezsiniz. Ama geçenlerde başka bir şey oldu ki, gerçekten ucuz atlattım...

Hayırdır, n’oldu?

- Akşam 5 civarıydı. Küçükçekmece’den Florya kavşağına doğru geliyorum. Rover bir araba dur işareti yaptı, arkadaşını benim taksiye transfer edecek. Durdum aldım. Genç bir adam. Telefonda konuşuyordu sonra karnını tutmaya başladı. İki büklüm duruyor ve inleme sesleri çıkarıyor. "Mideniz mi rahatsız?" dedim, "Çıkaracak mısınız?" "Evet" der gibi bir işaret yaptı, "Dur" dedi, "Peki" dedim, sağa çektim, birden yakamdan beni tuttu, "Çıkar paraları" dedi, ben o esnada arabayı çalmasın diye kontağı kapatmış ve anahtarı elime almıştım. Sonra bir güç geldi bana, döndüm ve "Bak" dedim "Ben senin annen yaşındayım, bu güç koşullarda para kazanıp, ayakta durmaya çalışıyorum. Sen geleceksin benim oğlum yaşında, benim paramı alacaksın öyle mi?" Ve birden, ben de onun yakasına yapıştım, "Benim canımı alırsın ama paramı asla!" dedim. Boynuna da elimdeki anahtarın ucu değiyormuş, farkında değilim. Korku içinde, "Ne var elinde?" dedi, "Tahmin ettiğin şey" dedim, ekledim: "Seni tavuk gibi keserim, in arabamdan." "Tamam tamam" dedi ve indi. Bir baktım Rover önümde durdu, Rover’a bindi, gitti. Tezgahmış.

Gün içinde kaç kişi biniyor aracınıza?

- Gününe göre değişir. Ama 15’in altına düşmez. 15 ayrı insan, 15 ayrı öykü.

Neler anlatıyorlar?

- İnanılmaz hikayeler. Zaten ben de bu işi bu yüzden seviyorum. Film gibi. Sinemaya gitmeme gerek kalmıyor, hepsi arabama biniyor, hikayeler, senaryolar, ümitler, ümitsizlikler, kırgınlıklar, sinirler, sevinçler... Sonuçta iyi bir dinleyici olup çıkıyorsunuz. Erkekler eşlerini anlatırlar, hanımlar kocalarını. Nasıl olsa beni bir daha görmeyeceklerini düşündükleri için, dökerler içlerini bir güzel. Bu sabah mesela, gümrükte çalışan bir beyefendi misafirim oldu. Karısını çok seviyor, kayınvalidesine de, karısının hatırına tahammül ediyor. Ama eşi ve kayınvalidesi bir olmuşlar, adamdan üçüncü kez elektrik parası istiyorlar. "Zaten esirgemiyorum ama beni bu kadar aptal yerine koymaları beni incitiyor" diyor. Yine de anlamamazlığa gelmiş, vermiş parayı... Cahide’den bir kız bindi dün gece. Biner binmez, boşaldı, hüngür hüngür ağlıyor, birden "Yapma yavrum" dedim, "Değmez ağlamana." Hemen çözüldü. İçeride evlenmek üzere olduğu erkek arkadaşı başka bir kızla öpüyormuş...

İstanbul’un en renkli semti neresi?

- Elmadağ mesela. Travestiler çalışır, eğlenceli yerdir. Beni de çok severler, onların Nebahat Ablasıyım. Zaman zaman ısınmak için arabama binerler, inerken mutlaka dua ederler. Bir de onların arabalı olanları var, onlar daha zengin oldukları için daha pahalıdırlar. Yoldan geçerken, arabayla yanaşıp mutlaka selam verirler. Geçenlerde bir tanesi, "Aynı kaderi paylaşıyoruz Nebahat Abla" dedi. "Yapma" dedim, "54 yaşındayım nasıl aynı kaderi paylaşırız, üstelik ben farklı bir iş yapıyorum." "Sana da binen bu parayı ödüyor, bize de binen de!" demesin mi? Hemen kaçtım oradan...

Hacı Hüsrevliler, tinerciler, travestilerden başka macera olmaz mı sizin mesleğinizde?

- Sarhoşlar da var. Bir keresinde George Clooney tipinde biri bindi bir gece kulübünden. Zilzurna. Bana hiç bakmadan "Ataköy’e" dedi, "Peki efendim" dedim, sesimi duyunca, "Nasıl yani?" dedi, "İçkinin etkisiyle mi sizi kadın gibi görüyorum" dedi, "Hayır" dedim. Verdiği adrese geldi, 10-15 hamle yaptı, nafile, inemiyor, bir ayağı yerde, bir elinde aracın açılmış kapısı, ama aşağı inmeyi başaramıyor. "Affedersiniz ben yardımcı olayım mı?" dedim. "Yukarı gelip kahve de yapar mısınız?" dedi. "Çok isterdim ama durağımızın kurallarına aykırı" dedim. "İyi geceler Nebahat Hanım" dedi ve gitti.

Arabanıza binen kadınların tepkisi ne oluyor peki?

- Oooooo! Onlar çok seviyorlar. İnanılmaz mutlu oluyorlar. Beni nasıl motive ediyorlar anlatamam. Nazar boncukları, okunmuş pirinçler ve nazar duaları veriyorlar, işim bozulmasın diye, nazar değmesin diye. Ayrıca, gece eğlencesinden dönen abone genç kızlarım var. Yolda anneleri "Ver bakayım Nebahat teyzeni" diye telefon eder. "Merak etmeyin efendim, getiriyorum" derim, kızlar Cahide’deyiz demişler, ama ben onları başka bir yerden almışım, bozmuyorum tabii...

Şaşıran erkekler oluyor mu?

- Şaşırmayanı yok ki! "Bu saatte bir kadın taksi şoförü ha! Acayip şanslıyım. Bu şehirde kaç tane var ki, biri bana denk geliyor, yarın acayip iyi bir gün olacak" diyorlar

Peki bu mesleği yaparken dikkat edilmesi gereken özellikler var mı?

- Öncelikle kimseyle laubali olmam, genellikle "siz"li konuşurum. Benim mesleğimde insanlarla mesafe de yakın olduğu için, soğan sarmısak gibi kokan şeyler asla yemem. Çantamda sürekli diş macunu ve diş fırçası vardır. Bir tırnaklarım bakımlıdır, oje sürmekten hoşlanırım.

Mesleğinizin hiçbir kötü yanı yok mu?

- Bazen olaylara müdahale etmek istiyorsun ama çaresiz kalıyorsun. Reina’nın önünden bir çift bindi, kız bir içim su, ama adam çirkin, göbekli, kaba saba biri. Kız diyor ki, "Evde annem var, bu akşam gelmesen olur mu?" Adam bir taraftan, "Nasıl gelmem, o evi ben sana tuttum, annen gitsin" diyor, bir taraftan da tokadı basıyor. Hayatın böyle haksızlıkları var işte, sen de elin kolun bağlı seyrediyorsun.

Başka farklı tipler yok mu?

- Var, gayler var. Gay barın önünde biniyorlar arabaya mesela, öpüşmeye devam ediyorlar. Bir süre gittikten sonra fark ediyorlar ki, ben bir kadınım, nedense çekiniyorlar, "Ulan biz ne yaptık" diyorlar.
Yazarın Tüm Yazıları