Paylaş
Seçim barajının düşürülmesi için İstanbul’dan Ankara’ya yürümeye başladı. Bence şahane bir şey yapıyor. 20 gün sürecek, sonuçlarını o da bilmiyor. Dün konuştuğumda sesi mutluluktan çınlıyordu. Bize de ona bu bireysel mücadelesinde başarılar dilemek düşüyor...
Adın?
-Aylin Kotil.
Yaş?
-43.
Şu anda n’apıyorsun?
-İstanbul’dan Ankara’ya yürüyorum. Seçim barajının düşürülmesi için böyle bir eylem yapıyorum. Ve bomba gibiyim. Kendimi hiç olmadığım kadar mutlu hissediyorum.
Peki bu eyleminle hedefe ulaşabileceğine inanıyor musun?
-Elbette. İnancım olmasa yürümezdim. Hayrettin Karaca’nın bayıldığım bir lafı var: “Önce 1 der”. Çok haklı. 1 olmayınca 2 de gelmiyor, 3 de. Bir şeye bir yerden başlamak lazım.
Eylemin bireysel mi, örgütsel mi?
-Tamamen bireysel.
Nereden esti?
-Hiç aklımdan çıkmıyordu ki! Evde salata yaparken, anaokulunda çocuklarla birlikteyken...
CHP’ye danıştın mı?
-Hayır, ben CHP’de sade bir üyeyim. Hiçbir aktif görevim yok. Ama bu eylemin onları rahatsız edeceğini düşünmüyorum. Ben anaokulu olan kadınım. Sürekli etrafımda çocuklar var. Ve aklımda şu sorular: Onları nasıl bir Türkiye bekliyor? Nasıl bir ülkede yaşacaklar? Benim için çocukların mutlu olması çok önemli. Tamam, bütün problem seçim barajı değil, hallolması gereken pek çok şey var ama bu da bir adım.
HER GÜN 22-24 km.
Korkutmuyor mu bu yürüyüş?
-Hiçbir şey korkutmuyor.
“Kondüsyonum yeter mi? Yarı yolda kalır mıyım?” diye düşünmedin mi?
-Böyle şeyleri kafaya takarsan, hiçbir şey yapamazsın. Ben bu eylemi gerçekleştirmeyi yürekten istedim. Ve giriştim.
Şimdi neredesin?
-Darıca.
İlk iki gün nasıl geçti?
-Şahane! Normalde 22-24 km arası yürümeyi hedeflemiştim. Dün 27 yaptım. Evet, güneş, sıcak yordu ama çok iyiyim. Twitter’dan da o kadar destek alıyorum ki, kötü olmam mümkün değil. “Terliyken su içme!” diyenler bile var, çok şefkatliler.
Bu fikir aklına gelince ilk kiminle paylaştın?
-Eşimle. O zaten spor koçu. Bütün gıda takviyelerimle o ilgileniyor. Ama o da, “Bu, ne benim yaşadığım bir deneyim, ne başkasından duyduğum bir şey, bilemiyorum sonuçlarını, yaşayıp göreceğiz” dedi.
Onunla beraber neden yürümüyorsun?
- O lojistik destek. Gidip gelecek. İhtiyaçları getirecek. “Aaa şu da olsa iyi olurmuş!” dediğimiz şeyler var. Liste yapıyorum, hallediyor.
Neler mesela?
-Yürüyüş sopası. Bir de ben “Gündüz yürürüm” demiştim ama gündüz inanılmaz sıcak oluyor, sabah 5’te yola çıkmaya başladım. Ama 5’te de hâlâ karanlık olduğu için, fosforlu yelek gerekiyor. Bir de beni takip eden bir araç var, içinde kuzenim ve çok yakın bir arkadaşım. Ama araç şarjını unutmuşuz. Böyle şeyler.
Neyi fark ettin bu iki günde?
-Yeşilin ne kadar önemli olduğunu. Çünkü dün asfaltta yürürken, ayağımın altı inanılmaz yandı. Belli bir süreden sonra sanki kor ateş üzerinde yürüyormuş gibiydim. Toprak yol bulduğumda inanılmaz rahatladım.
Güzergâhı nasıl belirledin?
-Eski İstanbul-Ankara yolu olarak belirledik.
20 GÜN YÜRÜYECEK
Kaç günde tamamlayacaksın?
-20 gün diye düşünüyorum. Artı iki, eksi iki de olabilir.
Kondüsyonlu bir tip misin?
-Normalde haftada 3-4 spor yaparım. Ormanda koşarım. Ama Belgrad Ormanı’ndaki parkur 6 km. Bir kere de Kaçkar’a tırmanmışlığım var, böyle bir deneyimim yok.
Daha önce yürüyenlerden tavsiye aldın mı?
-Tavsiye değil, deneyimlerini dinledim. Çok da hoşuma gitti. Dün Efe Boz’un babası geldi bir buçuk saat benimle yürüdü. Efe Boz, anaokulda boynuna lavabo düşüp, hayatını kaybeden çocuk. Gazetelere haber olmuştu, babası da olayı protesto etmek için İstanbul-Ankara arası yürümüştü. Benim de yürüdüğümü gazeteden okuyup, yol üzerinde beni beklemiş. O deneyimlerini paylaştı.
Neler söyledi?
-“Yürüyüşe başladığımda ayak numaram 42-43’tü, bitirdiğimde 47 numara ayakkabılara ayaklarım sığmıyordu” dedi. “Ayaklarının altı su toplayacak” dedi, “Onları mutlaka patlat” dedi. Hatta, “Kına yak, iyi geliyor” dedi. Dişleri dökülmüş onun, kalsiyum takviyesi almasına rağmen, beni uyardı. Ben Bolu Dağı’nı gözümde büyütüyordum, “Yok o zorlamıyor insanı” dedi, başka bir yer söyledi. Müthiş destekti.
Nasıl besleniyorsun? Ne yiyorsun?
-Protein ağırlıklı besleniyorum. Günde üç, dört yumurta beyazı ve et yiyorum, bir de sebze meyve...
Yanından geçen arabalar ne yapıyor?
-Minibüs şoförleri neden yürüdüğümü soruyor. Ben de anlatıyorum. Aslında bu ülkede herkesin müthiş bir sağduyusu var. Karşılıklı konuştuğunda, çözemeyeceğin hiç şey yok. Herkesten de öğrenecek çok şey var.
Yürürken neler düşünüyorsun?
Çok ciddi bir meditasyon aynı zamanda. Yürüyerek yol almak inanılmaz bir şey. Ben, mizacım itibariyle “an”da çok kalamam. Bu, onu yapabilmek için de büyük bir fırsat. Kendimi
de terbiye ediyorum. Bu eylemin böyle artıları da oluyor.
MECLİSE GİDECEK
Kulağında müzik oluyor mu yürürken?
-Evet. Eşim de doldurdu müzikleri. İnsanı teşvik eden, hareketli ve canlı kılan müzikler.
Bu eş de şahaneymiş! Her şey düşünüyor...
-Bildiğin gibi değil. Bana en iyi gelen şey...
CHY’ye üyesin, daha aktif siyaset yapmak istiyor musun?
-Bir partiye üye olan herkes daha aktif siyaset yapmak ister. Tabii ki isterim. Ama ben bu deneyimle şunu da keşfettim, insan kendi başına da aktif olabiliyormuş, illa birilerinden medet ummak gerekmiyormuş...
Senin Gezi olaylarından çıkardığın sonuç ne?
-Gençler, aslında ne istediklerinden çok, neleri istemediklerini çok net anlattılar. Hayat tarzlarına kimse karışsın istemiyorlar. Baskıcı politikalara hayır diyorlar. Ben bir dönem siyasetinin artık bittiğini düşünüyorum. Yalan dolan ve sadece para için yapılan siyaset. Bu üçüncü havalimanının artıları sayılıyor ama yılda 75 milyon metreküp karbondioksit salınımı olacak deniyor. Ben vatandaş olarak, o kardondioksiti istiyor muyum? Ben mutlu mu olacağım, mutsuz mu? Siyasi partiler, siyaseti ne için yapıyorlar? Vatandaşın mutluluğu için mi, mutsuzluğu için mi? İstemiyoruz kardeşim, yapma o köprüyü! Bazı ilçeler var İstanbul’da, o yüksek binalardan içeri artık rüzgâr girmiyor...
Ankara’ya varınca ne olacak?
Meclise gidip, 4 siyasi partinin grup başkan vekillerine dilekçemi vereceğim. Yasayı yapan onlar, değiştirecek olanlar da. Ondan sonrası onlara kalmış...
Özgürlük!
Eski eşin Mustafa Sarıgül ne diyor?
-Hiçbir fikrim yok. Çünkü hiçbir temasım yok.
Bu olaylarda onun sessiz kalması eleştirildi, sen ne diyorsun?
-Sadece tahmin ediyorum, depremde ve birçok başka olayda çok ön plana çıktı ve bir takım şeyleri yapması, kendi adına çıtayı yükseltti. Bu sefer de aynı şeyi bekledi insanlar, olmayınca ona eksi olarak döndü...
E peki niye, her olayda bu kadar ön plana çıkan biri..
-Sebebini biliyorum da bende kalsın...
HERKES KATILABİLİR
Katılmak isteyen herkes eylemine katılabilir mi?
-Tabii ki. İnanılmaz mutlu olurum. Dikkat etmemiz gereken tek şey, ikişer, üçer gruplar halinde, birer km. arayla yürümek. Sonuçta karayolunda yürüyoruz, trafiği aksatmamamız lazım.
Tam olarak topluma ne diyorsun?
-Özgürlük diyorum! Hepimizin içinde bir güç var. Ama yaşadığımız kötü deneyimler, o gücü bize unutturuyor. Ama aslında hep olduğu yerde duruyor. İşte onu yeniden keşfettiğimizde, bize kimse tutamaz. Her şeyi yapabiliriz, hele birlikteyken daha da güzel yapabiliriz...
Paylaş