İnsan ameliyat olurken yalnız mı olmalı kalabalık mı?

Şu an sinirliyim.

İçim sıkılıyor.

Çünkü Fransız kapı komşumdan anneme, en yakın arkadaşımdan ablama kadar bir sürü ama bir sürü insan arayıp, "İyi misin?" diye soruyor, "İyi misin Ayşe? Kendini nasıl hissediyorsun?"

Son derece iyi niyetli bir soru.

Biliyorum.

Haksızlık ve nankörlük etmek istemiyorum.

Ama sinir oluyorum.

* * *

Kim ararsa bana hastaymışım gibi davranıyor.

"Sesin pek iyi değil bir şey mi var?"

"Yoo" diyorum, "Sesim kötü değil, gerçekten değil, valla iyiyim."

Ama ikna edemiyorum.

Oysa gerçekten iyiyim.

Ama onlar öyle olmadığımı düşünüyor, ben de aslında ne kadar iyi olduğumu kanıtlamak için tepiniyorum.

"Bomba gibiyim", "Turp gibiyim" gibi kullanmaktan nefret ettiğim cümleleri arka arkaya sıralıyorum.

Kabul ediyorum, manasız bir çaba.

İçim büsbütün sıkılıyor.

Kızdığım şu aslında, ruh halimin çözümlenmeye çalışılması, bunun için özel gayret sarf edilmesi, insanların bana gereğinden fazla iyi davranması, normalden fazla şefkat yapması ne yalan söyleyeyim, beni sinir ediyor.

Etmemesi gerekiyor biliyorum.

Ama elimde değil ediyor.

* * *

Cumartesi bir ameliyata giriyorum.

Bu ekstra ilgiler ve "iyi misin"ler o yüzden.

Dünyanın en büyük ameliyatı değil.

Trioidimin sağ lobu alınacak ama işte ameliyat ameliyattır diye herkes, o psikolojiye girdi bile.

Meğer orada, benden habersiz 1.5 santim büyüklüğünde bir nodül oluşmuş.

Biopsi sonucunda hücrelerde doku bozukluğuna rastladılar, ne olduğunu tam anlayamadıkları için de, sağ lobumdan toptan kurtulmaya karar verdiler.

Bana da bir cerrah ismi fısıldadılar, "Git kendini bu adama teslim et" dediler.

İşinde çok iyiymiş, üstelik çok da çekici biriymiş.

O beni keserken ben onu göremeyeceğim ama olsun, cerrahın da seksisi olsun.

Bu anlattıklarımda bir sorun yok.

Ameliyattan korktuğum, çekindiğim falan da yok.

Boğazımda minik bir kesikle, hayatıma devam etmemde de bir sakınca yok.

* * *

Sorun bende.

Benim olaya bakışımda.

Ben sevgilime güzel güzel, "Gel birlikte gidelim şu işi halledelim" demiştim.

T?te a t?te.

Sadece ikimiz.

O da, "Olmaz, bu işler gizli yapılmaz. Haber vermezsek hem seninkilere hem de benimkilere ayıp olur" dedi.

İyi peki, napalım dedim ama şimdi düşünüyorum da diretmeliydim.

O zaman daha rahat edecektim.

Ben galiba bu konularda babama benziyorum ve kedilere, tek başına ameliyat olmak istiyorum, tek başıma hasta olmak istiyorum...

Siz nasıl düşünüyorsunuz bilmiyorum ama ben bu sağlık işlerinde kalabalık trafikten hoşlanmıyorum.

Çekirdek yalnızlıktan yanayım.

O gelecek, o gidecek, o geçmiş olsun diyecek, bu nasıl oldu diyecek.

Galiba ben hastalanmayı, ameliyat olmayı bir zayıflık bir zaaf olarak görüyorum.

Ne vardı yani sadece sevgilimle girseydik hastaneye ve o beni bekleseydi, 2 saat sonra uyandığımda o yanımda olsaydı.

Ama şimdi öyle mi...

Yok hayır herkesin haberi oldu.

* * *

Ablam, 37 yıl sonra aramız çok çok iyi ya, "Mümkün değil seni yalnız bırakmam, Lara’nın sınavı var ama olsun, hayatta insan kaç kere ameliyat oluyor, yanında ben olacağım" dedi.

Annem, "Suna olsun ama ben de gelirim aksi mümkün mü?" dedi.

Nálán, "Çok sevindim bu hafta sonu olmasına. Kaç haftadır yoktum ama bu cumartesi İstanbul’dayım, canım arkadaşım tabii ki geliyorum" dedi.

Dün offshore yarışmasına girmeden arayan erkek kardeşim ise "Merak etme seninle olacağım ben de. Takılırız Alman Hastanesi’nde" dedi.

Gördüğünüz gibi bir ameliyatı da kokteyl partiye çevirmesini becermiş buluyorum.

Herkes 3-5 kişiye daha haber verirse yandım ben yandım...

O yüzden de sevgilime kızıyorum...

O söylememiz gerekiyor demeseydi, bütün bunlar olmayacaktı.

Ameliyatın ve hastalığın hayatımı kesintiye uğratacağı fikri de beni sinir ediyor.

Durmamak üzere kurulu benim hayatım.

Durmak istemiyorum.

Ama durmam gerekecek.

Birkaç gün en fazla.

Neyse.

Daha az sinirlenmem gerekiyor değil mi?

Bu sinirle ameliyata da girilmez.

Kimbilir, belki bu sinir de tiroidden.

Öyle diyorlar.

Hadi ben gidiyorum.

Sizi de öpüyorum...
Yazarın Tüm Yazıları