İçinde bulunduğumuz süreç tam bir çamur deryası!

Sizin bu röportajı okuyup söyleyeceğinizi, ben baştan söyleyeyim. Bana yetmedi! Daha fazla Emine Ülker Tarhan dinlemek istiyorum.

Haberin Devamı

Ama bu defalık yerim bu kadar. Bayıldım anlattıklarına! İçime sular seller serpildi. “İşte budur!” dedim. Ve onunla bugüne kadar röportaj yapmadığıma çok üzüldüm. Ama gerisi gelecek, en kısa zamanda tekrar teybimi kapıp, yanına koşmak istiyorum. Bana güven verdi, umut verdi, sözleri beni heyecanlandırdı...
Ve büyük resmi daha iyi görmemi sağladı...

İçinde bulunduğumuz bu süreci, siz hangi sıfatlarla tanımlarsınız?
İçinde bulunduğumuz süreç tam bir çamur deryası-İçinde bulunduğumuz süreç, bir “sonuç” aslında. 12 yıldır bu ülkeyi yönetenlerin, nasıl bir yolsuzluk batağına battıklarını, siyasi varlıklarını nelerden beslenerek sürdürdüklerini izliyoruz. Tam bir çamur deryası!

Neler oluyor Türkiye’de?

-Cemaat-AKP kavgası diye sıradanlaştırılan tablo, aslında çağdaş bir hukuk devleti için çok “ağır” bir tablo. Bunun adı, “paylaşım kavgası”. Yaşanan bu! Birilerini içeri atmak, birilerini de dışarda tutmak uğruna devlet çökertildi. Cezaevleri masumlarla dolup taşarken, hırsızlıklar örtbas edildi! Şu anda özellikle de iktidar, suçluların telaşı içinde...

AK Parti’yle Cemaat’in birbirine girmesi, bir CHP’li olarak sizin işinize yaradı mı?
-İşimize yarıyor mu, yaramıyor mu diye bakmak utanç verici olurdu. Böyle bakmıyoruz. Siyaset, bulanık sudan yararlanmak değil ki! Bunu reddederim. Böylesine kirli bir dönemden kimse kârlı çıkmaz! Bence, biz bu çekişmelerden medet ummaktansa, kendi değerlerimize odaklanmalı ve onlar üzerinden politika üretmeliyiz. Ama neticeye baktığınızda, iktidarın “kirlenmişliği” halkın tercihlerini etkileyebilir...

Bu savaşın galibi olur mu? Yoksa Türkiye mi kaybeder?
-Bu iyiyle kötünün, doğru ile yanlışın savaşı değil ki... Kirli bir savaş. Ama bu çatışma, çıkarları için siyaset yapanları eleyebilirse, ilkesi ve ülkesi için mücadele edenlerin farkını ortaya koyarsa, Türkiye nefes alabilir...

Sizce, Türkiye’deki bu son tıkanmanın ana sebebi, Cemaat’in, devlet içindeki teşkilatlanması mı? Yoksa hükümetin, hukukun üstünlüğüne son verecek girişimlerde bulunması mı?
-Teşkilatlanma derken... Cemaat 16 Aralık’ı 17 Aralık’a bağlayan bir gecede mi teşkilatlandı devlet içinde dersiniz? Kaldı ki, bu bir tıkanmadan çok çözülmedir. Hukuku, kendi iktidarını koruduğu sürece var sayan bir anlayışın, tel tel dökülmesidir. Bu devlet için bir tür anomalidir...

“Derin devlet”i engellemek için, hukukun zor durumda bırakılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
-“Derin devlet”
i engellemekten mi söz ediyorsunuz? Doğrusu şu: Herkes, kendi “derin devlet”ini güçlendirmenin derdinde! Hem de ne pahasına olursa olsun! Sizler, bizler, Türkiye, bu çatışmada önemli değiliz ki. Bazı çıkarlar için gözden çıkarılabilecek “ayrıntılar”ız sadece...

Her şeyin sorumlusu “paralel devlet” mi?
-Paralel devlet kim, hangisi! Hükümete göre, “Mutlu mesut yaşıyorduk, bir Cemaat çıktı, hayatımızı kararttı” öyle mi? Peki, “Ne istediler de vermedik, polisi onlara verdik” diyen Başbakan’ı, hangi devletin, hangi tarafına, nereye koyacağız? Güç verdiği odakları, şimdi kendisi “çete” diye tanımlıyor. Halkın namusunu, can güvenliğini, Başbakan hiç farkında olmadan bir çeteye emanet etmiş öyle mi?! “Paralel devlet” dediğiniz şey, kendi kendini var edemez. İktidar, devletin olanaklarını, “karanlık yapılar”ın hizmetine sunmasa, nasıl devlet içinde devlet oluşur ki? Bizler fişlenirken, bunlara kim izin verdi, kim meydanlarda kullandı söyler misiniz? 2010 referandumuyla da, bu yapıyı hiç gitmemek üzere tahkim etmek istediler ama aralarındaki kavga, bizi bu günlere taşıdı...

ERDOĞAN KORKUYOR!

Erdoğan sizce güç kaybetti mi?
-Gezi’den sonra gündem değiştirme gücünü yitirmişti zaten. Güç tazelemeye çalışıyordu ki, son gelişmelerle iyice battı! Yetmez ama evet güç kaybetti! Artık yolun sonu görünüyor. Miting miting gezmesinden de, telaş içinde olduğu anlaşılıyor. Sadece güç kaybetmedi Erdoğan, aynı zamanda çok korkuyor. En çok da demokratik yollardan gitmekten korkuyor...

Yerel seçimlerden yine galip çıkarsa, ne hissedersiniz?
-Bana düşen böyle bir sonuç olmaması için elimden geldiğince çalışmak...

Haberin Devamı

OLAĞANÜSTÜ GÜNLERDE OLAĞANÜSTÜ MUHALEFET YAPILMALI

Haberin Devamı

Sizce CHP’nin muhalefeti yeterli mi?
-Ben olağanüstü dönemlerde, olağanüstü muhalefet yapılması gerektiğini düşünüyorum. Gezi direnişi, iktidara olduğu kadar, muhalefete de bir uyarıydı. Kaldı ki, aslında iktidar oluncaya kadar hiçbir muhalefet, yeterli sayılmaz ki. Ölçüt, iktidar olmaktır. Gerçek yanıtı ise seçim akşamı birlikte göreceğiz...

HUKUKUN OLMADIĞI BİR ÜLKEDE...

Feyzioğlu’nun çıkışı hakkında ne düşünüyorsunuz? Başarıya ulaşacağı konusunda umudunuz var mı?
-“Çıkış”
sorunlu bir ifade bence. Hukukun olmadığı bir ülkede, hukuk talep etmek, hukukçunun sorumluluğu. Haksız ve uzun tutukluluğa karşı, her girişim anlamlı. Tabii ki özel yetkili mahkemeler kaldırılmalı. Tutukluluk süresi kısalmalı. İktidarın, “kumpas” diye nitelendirdiği süreç, gerçek anlamda çözülmeli. Hatta gerekirse, kumpasın içinde ifşa edenlerin de olduğu gerçeği yüzlerine vurularak, “Hepiniz oradaydınız!” denilebilmeli...

Haberin Devamı

BU ÜLKENİN GELECEĞİ HİÇBİR ZAMAN SEÇMENİN BU KADAR ELİNDE OLMADI!

Sizin seçmenlere göndereceğiniz uyarı nedir?
-Ben onları uyarmak istemiyorum ki! Onlar ya bizi ya iktidarı uyaracaklar! Ama hiçbir zaman ülkenin geleceği bu kadar kendi ellerinde olmadı. Hele kadınların...

Kimsenin “hukuk”a güveni kalmadı. Sizce neden? Cemaat yüzünden mi? Hükümet yüzünden mi?
-ODTÜ ormanını, Atatürk Orman Çiftliği’ni yok ederken bile, vicdansızca, hukuk onlara engel olmasın isteyen bir zihniyet bu! Tek amaçları, burca bayrak dikmek! Rövanş almak. Gerçekten öyle. Bunun için her şeyi mubah görüyorlar. Çocuklara, tecavüzü yandaşı yaptıysa aklayan, Gezi’de yiten canların katillerini koruyan bir yargı yarattılar. Sanki nalıncı keseri! İşte bu zihniyet sorumludur tüm olanlardan. Yasaları kim çıkartıyorsa o, Anayasa’yı değiştirip yargıyı kendine kim bağladıysa o, atamaları kim yapıyorsa odur sorumlu...

Haberin Devamı

BEN SADECE KENDİM OLDUM

Pek çok insan için, siz bir umuttunuz. Hatta “CHP’nin başına gelmeli lafları” edildi. Bu nasıl bir his? İnsan, mahcup oluyor mu?
-Bu, benim dışımda gelişen bir olay. Ben hep sadece kendim oldum. Başkalarının umudu olmak, umut taşımak ve dirençli olmakla ilişkili belki. Belki onlara inandığım için, onlar da bana inanıyor. Bugün kavga eden yapı, siyasete dahi girmeden önce, bana her gün hakaret etse de, ben verdiğim mücadeleden hep onur duydum. Halkın, beni umut olarak görmesi çok özel ama haklısınız bazen, mahcup eden bir duygu. Çok büyük de bir sorumluluk...

ERDOĞAN’DAN İYİ DARBE Mİ OLUR BU ÜLKEYE!

Sizin darbe iddialarına verdiğiniz gerçeklik payı ne kadar?
-Erdoğan’dan iyi darbe mi olur bu ülkeye? Birileri, darbe yaygarasıyla çoktan darbe yaptılar bile! Demokratik hukuk devletini, kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırmak darbe değil de, nedir? Apoletli ya da apoletsiz ne fark eder ki?

Savcı Öz’e haksızlık yapıldığını düşünüyor musunuz?
-Heykeli dikilecek bir adam olduğunu düşünmüyorum. Ama yargıya müdahaleyi, bir yargıç refleksiyle karşılıyorum ve kabullenmem mümkün değil. Sadece adaletten yanayım. “Adalet yerini bulsun, bırakın kıyamet kopsun!” diyenlerdenim.

Haberin Devamı

TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR?

-Yolsuzluklardan, biber gazı sıkmaktan, cezaevi işletmekten, kendini bizim “efendimiz” zanneden bir adamdan azar işitmekten yorgun, dibe doğru gidiyor. Ama dibe vurup çıkarız! Bu ülkenin, imkânsızlıklardan doğduğunu ben henüz unutmadım. Daha adil ve özgür bir Türkiye için çalışmaya devam edeceğim. Güzel günler göreceğimize hâlâ inanıyorum...

Yazarın Tüm Yazıları