Paylaş
Türkiye’nin en güzel kadınlarından birinin,
Çağla Şikel’in kocası...
İki çocuk babası...
Emre Altuğ, şimdilerde yeni albüm hazırlığında.
Ve bir otel açtı, çok mutlu.
Her ne kadar magazin basını her hafta onları boşatmaya
çalışsa da müthiş bir evliliği var.
Hepsi bu röportajda.
En son, beş yıl önce röportaj yapmıştık. Hızlı çıktın. Evlendin, iki çocuk yaptın…
- Maşallah de!
Maşallah! Hayat nasıl gidiyor?
- Şahane! Kalabalık aile olduk. Harbi kalabalık ama… Salondaki koltuk benim için çok önemlidir. Artık hepsi tepemde! Biri üstüme çıkıyor, diğeri kolumdan tutuyor. Çağla bir şeyler söylüyor… Anlayacağın, evde her kafadan bir ses çıkıyor. Fakat bu, bana acayip bir enerji veriyor. Ne kadar yorgun olursam olayım, kendimi Kuzey’le boğuşurken buluyorum. “Dur oğlum, işim var!” desen kaç yazar. Ne kadar yırtmaya çalışırsan çalış 4 yaşındaki bir afacandan kaçamıyorsun.
Ama halinden memnun görünüyorsun…
- Hem de nasıl! Benim evlenme nedenim zaten çocuktu. Kadınlar gibi rüyamda çocuk görmeye başlamıştım. Çocuk müthiş bir şey!
Bir sürü adam tırsıyor, düzenden korkuyor, evlenemiyor, çocuk yapamıyor.
- Bir laf vardır ya, “Hayat, sen plan yaparken başına gelenlerdir” diye. Aynen öyle. Evlenemiyorlar çünkü çok hesap-kitap yapıyorlar. İnsanın kendisini biraz da akışa bırakması gerekiyor. Bak evlendik, fena mı oldu?
Türkiye’nin en güzel kadınlarından birini kaptıktan sonra, böyle konuşmak kolay tabii!
- Haklısın, o konuda çok şanslıyım. Asla inkâr etmem. Bence Türkiye’nin değil, dünyanın en güzel kadınlarından biriyle birlikteyim. Karımın sadece güzelliğiyle değil, her şeyiyle iftihar ediyorum. Her sabah onun yanında uyanabildiğim için şükrediyorum. Bunlar, ona da söylediğim şeyler. Arkasından konuşuyormuşum gibi olmasın!
HER ŞEY BİRAZ OYUN
“Ben rağbet gören erkek bir popçuyum. Çocuklar, aile arada bana basıyor” tribine hiç girmedin mi? Neticede 40’larında gencecik bir adamsın, sana da ölüp biten bir sürü kadın var…
- Yok ya. Biz bayağı, pop şarkıcısı-model çifti olarak mutlu mesut çocuklarımızla yaşıyoruz. Yaptığımız en iyi şey de çocuklarımız. İşe gelince, keyif aldığım hobilerimi yapıyorum, birileri de bunun için bana para veriyor gibi bakıyorum olaya. Biraz ‘oyun’ gibi değerlendiriyorum. Her şeyi çok da ciddiye almıyorum…
Her şey aslında bir ‘oyun’… Öyle mi?
- Biraz öyle. Bu ‘meşhurluk hadisesi’ni çok ciddiye alırsan yandın! Bir süre sonra adamı bozar. Bir de psikolojin bozulur. Ama ‘oyun’ olarak görürsen, içinde yaşayabilirsin. Hatta, eğlenebilirsin bile!
Bir çocuk sahibi olmak bile beni değiştirdi, iki çocuk sahibi olmak seni ne kadar değiştirdi?
- Çoook, bir kere önceliklerim değişti. Hani, “Kim için canını verirsin?” diye klasik bir soru vardır ya, bu soruya verdiğim yanıt değişti. Onlar için de dünya bir yana, anneleri bir yana. Babalar, ikincil önemli. Kilit olan anne. Çağla, hamile kalmaya karar verdiğinde doktora gittik. Doktor, Çağla’ya bir şeyler soruyor, Çağla da ona. Ben de araya girmeye çalışıyorum ama doktor beni dinlemiyor bile. Sonunda başardım. Çocuk sahibi olmak isteyen bir baba adayı olarak “Alkol almamam mı gerekir? Antibiyotik kullanmaman mı lazım?” diye sordum. Doktor tuhaf tuhaf baktı, “Emre Bey, sizinle alakalı hiçbir durum yok!” dedi. Bu kadar açık ve net. Biz erkekler, kendimizi dahil ettiğimiz sürece olaya dahiliz.
Birinci çocuk tamam… Peki ikincisi? İkincisi ilişkiyi sarsmadı mı?
- Sarsmaz mı? Sarstı. Biz, çocuk bakmayı, biraz köpek bakmak gibi diye algılamışız! Öyle değilmiş. “Zaten bir tane var, ikincisini de yapalım. Niye zor olsun ki, nasıl olsa birlikte büyüyüp giderler!” mantığı da doğru değilmiş. Aynı derecede zamanını alan, aynı derecede emek sarf etmen gereken bir ikinci insan oluyormuş. Ama her şeye değer...
MAKSAT HABER OLSUN!
Siz meşhur bir çiftsiniz, tahtalara vuralım, çok da iyi giden bir evliliğiniz var. Ama magazin basını, üç ayda bir boşuyor sizi…
- Çağla geçenlerde dedi ki, “Emre, bu boşanma haberlerini ne yapacağız? Nasıl engelleyeceğiz?” “Boşanmayarak!” dedim. Gerçekten de yapacak başka bir şey yok! Evlenene kadar evlendirmeye çalışıyorlardı, evlendikten sonra da boşamaya... Tabi bu, işin şakası, kimsenin öyle bir çabaya girdiği falan yok. Maksat, haber olsun! Yoksa bizi boşamak, onların umurunda bile değil. Bir taşla iki kuş vurmak istiyorlar. Ben anlıyorum onları, işlerini yapıyorlar…
Gerçekten bu kadar anlayışlı mısın? Hiç kızmıyor musun?
- Kızmıyorum. Artık alıştım. Biraz da kendimi bu ‘oyun’ meselesine inandırdığım için, daha kolay geliyor tahammül etmek.
Mutlu olmanın haber değeri mi yok peki? İtiş kakış daha mı ilginç?
- Sen benden daha iyi bilirsin. Reyting için, ‘ters manyel’ bir haber yapmakta fayda var. Herkesin ‘mutlu’ dediği bir çifti kim ne yapsın? Ama herkesin mutlu olarak değerlendirdiği çift için, “Ayrılıyorlar mı?” diye başlık attığında, birden bire millet o haberi tıklamaya başlıyor.
Toplam kaç yıldır birliktesiniz?
- Dokuz. İkimizin de en uzun ilişkisi!
Çağla ile evliliğin ne ifade ediyor senin için?
- Ne biliyor musun? Mesleğe ilk başladığımda, keyfim kaçıksa televizyona bile çıktığımda, orada keyfim kaçık otururdum. Herkes, “Sen ne kadar açık, ne kadar duygularını belli eden bir adamsın!” derdi. Zaman içinde profesyonelleşiyorsun. Bazı şeyleri yansıtmaman gerektiğini öğreniyorsun. Ben hiçbir zaman maskeyle dolaşmadım. Ama kendimi korumak için önüme cam koymayı öğrendim. İşte Çağla’yla evliliğim, evim; o camı da, kapının önünde bırakıp içeri girdiğim yer. Birbirimize tamamen açığız. En çıplak halimizleyiz.
İlgili bir baba mısın?
- Evet. Evhamlıyım da. Ama belli etmemeye çalışıyorum. Babamdan geçmiş. Babam doktordur ve soğukkanlıdır. Benim çocukluğumda yapmadığım yaramazlık kalmadı. Boğazıma kaçmayan şey de... Bonbon şekeri, balık kılçığı, ay çekirdeği, erik çekirdeği, aklına ne geliyorsa. Babam beni ters çevirip çıkartıp, muhabbetine devam ederdi. Ben de onun gibi soğukkanlıyım. Ama görünüşte. İçimdeki evham, endişe beni yiyip bitiriyor.
Etrafınızdaki insanlar da, sizin gibi küçük çocuğu olan tipler mi?
- Hayır, bizim arkadaşlarımızın çoğu bekâr. Eski arkadaşlarımız. Çocuklarımızın olması durumu değiştirmedi. Bence Çağla’ya bu kadar iyi bir evlilik sürdürebilmemizin sırrı da bu: Çağla’yla da biz iyi arkadaşız. Yakın arkadaşlarımızın yanında karı-koca’dan ziyade onlardan biriymiş gibi davranıyoruz. Bu da ilişkimizi acayip zinde tutuyor.
Birbirinizi özgür de bırakıyorsunuz değil mi?
- Bırakıyoruz…
VERECEK HESABIMIZ VARSA BİRBİRİMİZE VERİRİZ
Erkekler için altın formülü söylüyorum: Benim Çağla’yı mutlu etmem gerekiyordu ki, çocuklar da mutlu doğsun. Öyle de yaptım… Halen de öyle yapmaya çalışıyorum. |
|
|
Hatta Çağla geceleri çıkıyor.
- Çıkıyor, bazen arabayla onu bırakıp, eve dönüyorum…
Bu da insanların anlayamadığı bir şey… Mi?
- Valla, bilemem… Ama insanlara kendimizi anlatmaya çalışmayacağız. Varsa verecek bir hesabımız, birbirimize veririz. Çağla, tabii ki ortak arkadaşlarımızla rahatlıkla çıkıp eğlenebilir. Ben ona bu konuda güvenmeyip ne yapacağım? Peşine adam mı takacağım? Ya da o benim peşime dedektif mi takacak? Biz bu güveni birbirimize veremezsek, o zaman bu evlilik bizim için işkence haline gelir. Deli miyiz biz? Sevgi, saygı önemli ama çiftlerin birbirlerini özgür bırakması da önemli. Bir de tabii arkadaş olabilmesi. Bir ilişkinin uzun ve yara almadan sürmesinin en önemli sebeplerinden biri bu bence. Çünkü ilişkide empati kurmak her zaman kolay olmuyor. Ama arkadaş ilişkisinde daha kolaydır. Arkadaşa tahammülün çok daha üst sınırda…
Sürekli ‘arkadaş, arkadaş’ diyorsun. Yoksa tutkulu aşkınız devam etmiyor mu?
- Yüzde yüz ediyor. Sevgimizi birbirimize hissettiriyoruz. Birbirimizi çok özlüyoruz. Kur yaparız evde çaktırmadan. Çocuklara, çaktırmadan kaş göz yaptığımız bile olur. Bunları da sonuna kadar yaşıyoruz.
Ya bir adam, karımı elimden alırsa diyor musun?
- (Gülüyor) Kesinlikle kafasını kırarım! İkisinin de…
Çağla, iki çocuk sonrası fıstık gibi kaldı ya, bundan gurur duyuyor musun?
- Duymaz olur muyum? En büyük zevklerimden biri sabahları Çağla’yı seyretmek. Ama biraz delidir o. Sever disiplinli yaşamayı. O yüzden fiziğini koruyabiliyor. Eğlenmeyi de sever ama gece dışarı çıkıyorsak, ertesi gün muhakkak spor yapar.
5 yılda neler öğrendin?
- Bir ilişki yürütmeyi, iki kişi yaşamayı. Sonra üç kişi yaşamayı, sonra dört kişi yaşamayı… Bunlar büyük evreler! Bir de Çağla’ya algım değil ama tavrım değişti. Ona da söyledim: “Artık bir cümlenle adam öldürebilirim! Böyle teslim oldum sana. Böyle güvendim. Ağzından çıkan her şeye inanırım.”
Yüzde yüzde teslimiyet yani!
- Tabii. Yoksa niye evlensin insan? Söylediği her şeye inanacağım, söylediklerinin arkasında duracağım ve söylediği her cümle, her kelime benim için önem taşıyacak. İlişki dönemimizde öyle değildi bak, birbirimize gider yaparak 4 sene geçirdik. Son beş senede ise neredeyse hiç. Tabii ki ufak tefek çatışmalar oluyor, olmaması sıkıcı. Şimdi çocuklarla ilgili meselelerde bazen, hangi okula gönderelim gibi…
BAŞKA ÇOCUK YOK
Bir çocuk daha düşünüyor musunuz? Diyorlar ki “İkiyi yaptıktan sonra üçü de yapabilirsiniz…”
- Hiç yemem bu numaraları! Başka çocuk yok!
Çağla istiyor mu?
- Yok, yok, aynı kafadayız…
Emre Altuğ-Çağla Şikel, şirket gibi, çıkarları için birbirlerinden ayrılamazlar… Durumu var mı?
- Biz bir aileyiz, neden ayrılalım? Üstelik hâlâ birbirimize âşığız. Şirket mi oldular meselesine gelince, ikimizin de umurunda mı Allah aşkına? Anladık bir sürü ortak teklif, proje filan geliyor ama sırf bunun için bir evlilik sürdürür müsün? Geçiniz…
Paylaş